Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI adayları programlarını ve seçilirlerse nasıl bir Türkiye için çalışacaklarını açıklıyorlar. İhsanoğlu, Çırağan’da yaptığı toplantıda kalabalık bir topluluğa seslendi. Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde vizyon lansman belgesini açıkladı. Sonra sanatçılara yapılan linç girişimlerini izledik. İsimlerinin yanlarına atılan kırmızı çarpı işaretlerinden teşekkül etmiş screenshot’lar, caps’ler dolaştırıldı sosyal medyada. Hainlikle, döneklikle, yalakalıkla, rezillikle suçlandılar. Oysa Erdoğan cenahında, Erdoğan’a oy vermesi beklenen ama İhsanoğlu’nun tanıtım toplantısına katılanlar aleyhinde böyle bir kampanyanın esamisine bile rastlanmadı.

        Sanatçıların Erdoğan’ın davetine gitmelerine yönelen tepkinin bir sebebi var elbette. Bu nefret, Gezi’den bu yana itinayla işleyen stratejiyle alakalı. Bu işler “Erdoğan’ın çoğunluğu olabilir, ama o çoğunluk ‘makarnacılar’dan oluşuyor” tezine yaslanan ve Başbakan’ın, yeni Cumhurbaşkanı adayının etrafını boşaltmayı şiar edinen bir algı mühendisliğinin tezahürleri. Yakınlarda bir internet sitesi yazarının “Değer verdiği, el üstünde tuttuğu, yanında gezdirdiği herkes sanki Recep İvedik kadrosundan seçilmiş” diyerek katkı yaptığı bir algı mühendisliği bu.

        Zerrin Özer’in, Hande Yener’in, Mustafa Sandal’ın ve pek tabii canlandırdığı karakterlerden sadece biri Recep İvedik olan Şahan Gökbakar’ın Erdoğan’a, davetine icabet edecek kadar dahi olsa kredi vermiş olmaları, çizilmeye çalışılan Erdoğan profili ile örtüşmüyor. Bu kişiler makarnayla beslenmiyorlar; çünkü Erdoğan’dan önce de var idiler. Hatta bazıları Erdoğan’ın hiç de hazzetmediği Gezi eylemlerinde var idiler. Demek ki dün muhalefet etmek, bugün bir ülkenin Başbakan’ının ve seçilirse yarının Cumhurbaşkanı olacak kişinin şahsıyla varoluşsal bir kavgaya girişmeye sebep değilmiş.

        Sanatçılarla beraber verilen fotoğraf, topluma şunu söylüyor: Bu ülkede Erdoğan’ın kendisinin ya da yakınlarının hayat tarzını paylaşmayanlar var ve Erdoğan Türkiye’sinde de pekâlâ var olabiliyorlar; varlıklarını, etkinliklerini, tarzlarını, mesleklerini sürdürebiliyorlar. Bu mesaj ise tahmin edilebileceği üzere Erdoğan’ın bir din devleti kurmaya çalıştığını iddia edenlerin yaymaya çalıştığı korku pompalarını bozuyor. Ortada Kılıçdaroğlu’nun seçmeni korkutmak için kullandığı “Gerekirse tatilden vazgeçeceksin ‘tıpış tıpış’ oy vermeye gideceksin, eğer oy vermezsen yakında tatil yapma hakkın olmayacak, çünkü...” ifadelerinin tekabül ettiği türde bir dehşet adasında, işkence evinde yaşamadığımızı gösteriyor. Ee, bir fotoğraf bu kadar çok şey söyleyince, anti Erdoğan hattının muhayyel resmine büyük bir gölge düşüyor tabii.

        O vakit fotoğrafa giren kişilerin yanına çarpı işareti koymak, hainlikle itham etmek, yargısız infaz yapıp oraya Erdoğan’a ayar verme amacıyla gitmiş Metin Arolat’ı bile gözyaşları içinde özeleştiri vermek zorunda bırakmak gerekiyor(!) Neden mi? Çünkü çağdaşlık, demokratlık, “Birlik- dirlik ekiyoruz” perdesi altına gizlenmiş ama daha içindeki totaliterle hesaplaşmanın yanına bile yaklaşamamış “gerçek faşizm” bunu gerektirir.

        İSRAİLLİ VEKİLİN SOYKIRIM ÇAĞRISI

        GAZZE, iftarını roket mermileriyle açıyor, bombalar altında oruca niyetleniyor. Ölü sayısı 200’e ulaştı, katledilenlerin çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor. Mezhep çatışmasının, IŞİD tehlikesinin yarattığı Ortadoğu algısını fırsata dönüştüren İsrail, mevzilerini genişletme derdinde ve asıl olarak El Fetih-HAMAS uzlaşmasını engellemek, hatta bu girişimi cezalandırmak derdinde.

        Kitlesel gösteriler dünyanın her yerinde, devletleri İsrail’e karşı yaptırıma çağırıyor ama dünya liderleri sessiz. Tam bu esnada İsrail Parlamentosu’nun aşırı dinci Evimiz Yahudi Partisi’ne üye kadın milletvekili Ayelet Shaked, “Filistinlilerin kanı ellerimizde olmalı!” gibi açıklamalar yapıyor: “Anneler de ölsün ki o yılanları yetiştiremesinler!”

        Vekil hanım ölen çocukları yılanlara benzetip annelerini cehenneme postalarken kimileri Yıldız Tilbe’ye haddini bildirmekle meşgul. Antisemitizme savrulmanın âlemi yok, İsrail’e bela okumak için Hitler’in zulmünü makul görmeye kalkışmak elbette korkunç bir hata. Ancak Tilbe’ye tepki gösterenlerin biraz da Ayelet Shaked’i kınamaları gerekmez miydi?

        Bu vesileyle, İsrail zulmünü ve vekilin nefret söylemini kınamak için İsrail Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yapan KADEM’e (Kadın ve Demokrasi Derneği) teşekkür ediyorum.

        Diğer Yazılar