Bir şey yapmalı...
BU ramazan ayının unutulmaz sofrası Gazze’de kurulmuş olandı. Fotoğrafını görmüştüm. Sofra sadeydi, sadece şunlar vardı: Bulgur pilavı, ayran ve az önce ölmüş bir nine. Ellerinin üzerindeki yaşlılık lekelerinden anlaşılıyordu nine olduğu. Elleri çok yaşlıydı. İsrail, evinin damını kadının başına geçirmişti, ama sofra olduğu gibi duruyordu. Bulgur pilavı ve ayran. Yanı başında uzanmış nine.
İsrail, “Vuracağımız zaman arayıp uyarıyoruz, ‘Evi terk edin’ diyoruz” diye övünüyordu. Bu yalnız, tek başına iftar yapan ninenin ayran çanağına mermi doldurmadan önce de aramışlar mıydı? Eğer aramış iseler teyze neden gitmemişti?
Gidecek neresi vardı? Gazze dediğimizde üç tarafı kapalı bir tarafı deniz olan bir açık hava hapishanesinden bahsetmiyor muyduk?
Dün sabaha karşı hepi topu Eyüp semti büyüklüğünde olan Gazze’deki ölü sayısı 243 idi. Daha da artabileceği biliniyor. Zira İsrail sınırlı ama kararlı bir kara harekâtı kararı almış durumda. Çünkü İsrail tarihi boyunca görüp görebildiği en uygun şartlara sahip.
Arap diktatörlükleri, İsrail ve ABD yardımıyla Mursi’yi deviren Sisi’nin HAMAS’ı boğmak istediği malum. İsrail yanına Mısır’ı almış durumda. Mısır olmadan İsrail-Filistin ilişkisi çözülebilir görünmüyor ve Mısır’ı yöneten adamın durumu belli.
ABD, tarihi boyunca hiç olmadığı kadar Ortadoğu’ya sırtını dönmüş durumda. Bu tümden yanlış bir tavır olmayabilirdi, eğer ABD Irak’ı işgal etmeseydi! Ama şimdi, Irak işgaliyle dengesizleştirilen coğrafya, vahşi bir selin akışına bırakılmış vaziyette, tarafsız kalmak da kim daha güçlü ve çirkef ise onun yanında durmak anlamına geliyor, dolayısıyla ABD her zamanki gibi İsrail’in yanında. Hollande İsrail’i itidale davet etmekle yetinirken, Angela Merkel “Barış için iki taraf da tavizler vermeli ancak kendini savunma hakkı söz konusu olduğunda biz İsrail’in tarafında yer alacağız” diyor. Avrupa’nın irileri İsrail’in yanında.
İslam ülkeleri ya kendi dertleriyle meşgul ya da ipler tepelerindeki diktatörlerde. Onlar da konuyu görüşmek için bir araya geldikleri toplantılarda uyumayı tercih ediyorlar. Ve eğri oturup doğru konuşalım, İsrail’in azgınlıklarını dizginleme konusunda hiçbir şey yapmasa da bir korku salmayı başarmış olan Suriye’nin denklemdeki eski yerinin değişmiş olması İsrail’in işini kolaylaştırmış görünüyor. Şii hilalinin belini kırmak için ortaya çıkan cerbezenin sonucu IŞİD adlı canavarın doğumu oldu. İsrailli askerlerle savaşmayan IŞİD, çıktığı günden beri çoğunlukla Müslüman öldürüyor ve Müslüman ülkelerin olmayan enerjisini soğurma sırası IŞİD’e gelmiş gibi görünüyor. Denizden ve havadan yapılan bombalamalar sırasında CNN, BBC yayınlarını kesmemişti, kara harekâtı yapılırken de umursamadılar. Gezi’de daha ortada tek bir can kaybı bile yokken ortalığa kameramanları ve yayın araçları ile gelip Erdoğan karşıtı gösterileri köpürtmek için kılı kırk yaran CNN, BBC, Reuters gibi basın kuruluşları Gazze’de öldürülen çocuklara, kadınlara ve bu katliama karşı Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yapılan İsrail karşıtı protestolara karşı duyarlı değil. Medya İsrail’in yanında.
Gazze çok çaresiz. O kadar çaresiz ki, uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalışmaktan ve yardım göndermekten başka bir şey yapamayan Türkiye’ye minnettar. Türkiye konunun tüm taraflarıyla görüşmeye özen gösteriyor, tamam. Ama Türkiye’nin yapabileceği sadece bu kadar mı? Aslında hayır. Türkiye, Erbil’den gelen petrolün İsrail’in eline geçmesini engellemek için bir şeyler yapabilir. Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya taşınması Türkiye’nin de masada olduğu şartlarda halen müzakere ediliyor, Türkiye masadan kalkabilir. İsrail’in NATO askeri tatbikatlarında yer alması Türkiye sayesinde olmuştu, yeniden alınmaması sağlanabilir. Ve bunların hepsi İsrail’i ciddi şekilde rahatsız edecek, ürkütecek şeyler.
Savaşmaktan bahsetmiyorum, sadece dünyaya “Neden yaptırım uygulamıyorsunuz?” diye sorarken ve sitem ederken, bahsettiğimiz şeyi kendimizin yapması gerektiğinden söz ediyorum.
