Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE IŞİD’e karşı kurulan çekirdek koalisyonun muharip gücü olmayı istemedi, Cidde’deki bildiriye imza atmadı. Durumu IŞİD’e mezhebi yakınlık duyma, Sünni cephe tahkimatı yaparken IŞİD’i karşısına almamaya gayret etme saikleriyle açıklayabilen şaşkınlar var.

        Türkiye’nin, sınırındaki aşırılık yanlısı, tekfirci ve saldırgan bir örgütle baş etmek gibi bir zorunluluğu elbette var. Ancak ABD iki vatandaşı öldürülünce tehlikeye “şimdi” aydı ve “Peşime takılın” çağrısı yaptı diye hizalanma zorunluluğu yok. Muharip güç olarak bulunmayı kabul etseydi bizim muarızlar tarafından emperyal güçlerin kuklası olmakla suçlanacaktı, etmediği için de mezhepçilik yapmakla itham ediliyor.

        Sebep Suriye ile öne çıkan mezhep dinamikleri. Türkiye’ye mezhepçilik yaptı diyecek isek, İran ve Suudi Arabistan gibi sahiden mezhepçilik yapmış bölge ülkelerine ne diyeceğiz gerçekten merak konusu.

        Şimdi IŞİD üzerinden yeniden “Sünni cephe” tezini dile getirilenler, iddia etmekten çok hoşlandıkları “Türkiyenin yalnızlığı” teziyle de çelişiyorlar.

        Çünkü eğer Türkiye iddia ettikleri gibi mezhepçilik yapsaydı, yine kendilerinin iddia ettiği gibi yalnız kalmazdı.

        İbrahim Kalın’ın “değerli yalnızlık” dediği durumun nedeni, yani bir yalnızlık söz konusu olacaksa bile bunun değerli olmasının nedeni, Türkiye’nin belirli bir ilkenin yanında durmayı tercih etmesiydi.

        Motivasyonu Sünnicilik yapmak olan bir ülke, Suriye’de işlerin sarpa sardığının iyiden iyiye ortaya çıktığı bir dönemde Mısır’ı bu denli karşısına almazdı. Tayyip Erdoğan meydan meydan 4 işareti yapmaz, bunun Rabia Meydanı’na selam olarak algılanmasına izin vermez, Esma Biltaci için iki göz iki çeşme ağlamaz -çünkü böyle bir duyarlılığı daha gelişmeden bastırır, üzerini örter- “Eyyy darbeci Sisi” diye mitingleri inletmezdi. Kriteri Sünni cephe tahkimatı yapmak olan bir politika güdüyorsanız demokrat ya da değil, darbeci ya da değil, öyle ya da böyle “Sünni” olan önemli bir ülke ile aranızı açmamanız lüzum eder çünkü.

        Bunu söylediğimizde çıldırıyorlar, ama gerçek bu. Türkiye’nin derdi ve dış politikası, bölgeye bakışı Sünni bir cephe kurup bunu tahkim etmek olsaydı, evet bütün politikaların temelinde bu aset gözetilirdi.

        “Türkiye, İhvanı Müslimin ile kankaydı, Mursi gidince tepki verdi” denilmesin. Hillary Clinton’lu buluşmaların yerinde yeller esiyor, yeni ABD Dışişleri Bakanı basbayağı neo con uzantılı, Suriye’deki varlığınızı önemli bulan ılımlı İslam’a yatırım yapılmalı diye düşünen CIA Başkanı bir seks skandalı ile buharlaştırılmış. Yakın zamanda Suriye sorununu çözebilecek durumda değilsiniz ve Sünni cephe tahkimatı gibi bir derdiniz var, eğer “ilkeye endeksli partnerliğe” değil de “Sünniliğe” yatırım yapıyorsanız o Sünni bu Sünni diye ayırmazsınız. Sisi’yi günler, haftalar, aylar süren periyotlarla kınamazsınız, isteseniz de bu motivasyonu sürdüremezsiniz. Meseleniz Sünni blok ise, kör topal seçmeden; değil mi ki Sünnidir üstelik Suudi Arabistan gibi önemli bir aktörle de arası iyidir der, mutlak bir kopuşa neden olmazsınız.

        Ama Türkiye bunu yapmadı. Çünkü böyle düşünmedi. Çünkü ilişkilerinin ve dünyaya bakışının dinamiği bu değildi.

        Ülkelere olan bakışında ve ahlaki duruşunda ağırlık merkezini , milli iradenin yönetime yansıma derecesi ve halkın taleplerinin iktidar tarafından yerine getirilip getirilmediği oluşturuyordu. Ortadoğu halklarının çoğunluğa muarız Batı destekli azınlık iktidarları tarafından yönetilmemesi, halkın halkın seçtiği iktidarlarca yönetilmesi gerektiğine inanıyor Türkiye ve bunu da saklamıyor. Suudi Arabistan’da da iktidar demokrasi isteyen ve gerek nicelik gerekse nitelik olarak yadsınamaz bir kalabalığın üzerine mermi yağdırmaya kalkar, çocukları öldürür ve hamile kadınların karınlarını deşerse Türkiye’nin ilişkileri elbette bugünkü gibi devam etmez. Suriye’de nasılsa öyle olur, Mısır’a karşı nasıl olmuşsa öyle olur. Çünkü Türkiye’nin paterni mezhep değil, halk. Çoğunluk. Milli irade. İçeride de böyle, dışarıda da.

        Diğer Yazılar