Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 Ekim akşamı gözler sandıklara dikilmişti. Sanki genel seçim sonuçları açıklanıyordu da parti oyları sayılıyordu. Oysa hepi topu yeni HSYK’yı teşekkül ettirecek seçimlerin az çok önemli bir segmenti söz konusuydu. Bu kadar mesele olmasının tek nedeni, bu kurumun yakın geçmişte üstlendiği siyasal misyondu.

        Yargı mensuplarının ve davaların kaderinin üzerinde etkili olan bir kurumun, “Paralelcilerin eline mi geçecek” yoksa “Hükümetin mi eline geçecek?” sorusunun konusu olması, yeterince kötüydü. Ama kanımca, 12 Ekim akşamına yayılan endişeli bekleyiş daha da kötüydü. İster istemez, darbe dönemlerini, 28 Şubat’ı, 28 Nisan’ı hatırladım.

        Çok değil, bundan sadece 7 yıl öncesine kadar kimin kara kuvvetleri komutanı, kimin oramiral, kimin korgeneral olduğunu ezberden sayabilirdik. Her YAŞ dönemi, her emeklilik, her atama korkuya eşlik eden bir merakla takip edilirdi.

        Gün geldi devran döndü, eğer hırsına yenilmeseydi postallı vesayet döneminin bitmesini sağlayan önemli bir sivil dinamik olarak tarihe geçecek olan bir oluşum, darbeler dönemini bitirecek davaların sulanmasına, torbalaşmasına neden olacak tercihler yaptı. Onca hata, usulsüzlük ve adaletsizliğe rağmen postallı vesayet biraz da miadını doldurmuş olduğundan devre dışı kaldı. Asker normalleşti, ancak başka bir anomali yüzeye çıktı. Askeri vesayetten doğacak boşluğun neyle dolacağı önceden hazırlanmıştı ve bu kesinlikle milli irade değildi. Nitekim, bir zamanlar “milli irade” demeyene “Ergenekoncu” yaftasını asıveren yapılanma, komutu alır almaz “Sandık demokrasi değildir efenim” cilere katılmakta hiç beis görmedi.

        2013 Ekim-Kasım’ından bugüne kadar kesintisiz olarak talimatla cesur, talimatla korkak, talimatla temkinli, talimatla palyaço olan/olabilen müntesiplerin konvansiyonel ve sosyal medyada estirdiği psikolojik harekâtın bir amacı vardı: Emniyet ve yargıdaki yapılanmanın hukuk kılığına girmiş yargısal vesayet teşebbüsüne eşlik etmek, kamuoyu algısı oluşturmak.

        2010’da referanduma götürülecek maddelere son anda müdahale ederek HSYK’daki örgütlenmesini doyum noktasına ulaştıran yapı, -ki ona paralel devlet yapılanması dendikendi ajandasını güç durumda bırakacak davaları HSYK’daki ağırlığı tarikiyle bertaraf edebiliyordu. MİT mensuplarına silah çeken, baskın basanındır mantığıyla devlet politikalarını adeta muhasara altına alan, kendisinden asla hesap sorulamayacağı özgüveniyle yaftalar asıp yargısız infazlar yapan emniyet-yargı bileşkesinin işlerini soruşturacak birimlerin çabaları, HSYK manipülasyonlarıyla duvara tosluyordu. Bu nedenle paralel yapılanmayla mücadele doğru bir biçimde yürütülemedi.

        Süreç boyunca paralel medyanın “Ajdar” kılıklı gazeteci bozuntularından ve “Şebbiha” gibi davranan takipçilerinden yemediğim küfür kalmadı. Yakup Saygılı tarafından, 70 bürokrat, gazeteciyle beraber “hukuka darbe örgütü” şeklinde komik isimli bir örgütün mensubu sayıldım, ama öfkem artsa da fikrim değişmedi: Yapılanmayla mücadelede odak noktası, yapılanmanın kurmay aklı ve operatörleri olmalı. Misal sınav sorularının çalınması, devlet adamlarının dinlenilmesi ve kayıtların ifşası, montajlar, bürokratların sicilini bozma gibi suçlar ve failleri ortaya çıkarılmalı. Paralel yapının kurmay aklının meşruiyet kazanmak için kullandığı öğretmenler, okullar, yardım dernekleri ve bunun gibi yapının dini ciheti nedeniyle oluşmuş sempatizan gruplarının kurduğu, ekmek yediği işyerleri değil. Yaşanan hadiselerin doğal sonucu olan itibar kaybını çarpan etkisiyle artırmak, devletin işi değil. Devlet böyle yapmıyor olsa bile, bu algıyı doğuracak işlerden kaçınmalı.

        Paralel yapılanmanın yargı üzerindeki HSYK hilesi sona erdirildiğine göre, artık süreci daha doğru yürütmek gibi bir seçenek mevcut.

        Sonuç itibarıyla, hükümete yakın yargı mensupları değil, içinde MHP’lisinden Alevi’sine, CHP’lisinden Kürt’üne birçok desen barındıran Yargıda Birlik Platformu’nun adayları sayıca öne geçti. 12 Ekim günü yargı mensuplarının seçimiyle ortaya çıkan aday listesinde sadece iki kişinin AK Parti’ye yakın olduğu biliniyor. Yani?

        Yani, yeni HSYK’da sadece kanun kitabından ve vicdani reflekslerinden talimat alacağını hiç değilse “varsayabildiğimiz” kişiler de olacak artık. Mesele bundan ibaret.

        *

        Allah bu ülkeye bir daha vesayetin hiçbir türünü göstermesin. Ne postallısını, ne cübbelisini.

        Diğer Yazılar