Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Güncel konular, toplumsal olaylar üzerine yazmaya özen gösteriyorum.

        Haksızlığın, adaletsizliğin olduğu her şeye, karşı bir duruş sergilemeye çalışıyorum. Yazılarımı beğenenler kadar beğenmeyenler de çok elbet.

        Hepinize saygım sonsuz fakat farklı düşünceler dünyayı güzelleştirmeye hizmet eder, unutmamak gerekir.

        Herkes aynı düşünseydi, beyazın siyahtan, gecenin gündüzden bir farkı olur muydu?

        Siz değerli okurlarımdan bazılarınız ara sıra ilişkiler üzerine yazılar yazmamı önermiş.

        Geçmişte kaleme aldığım “Duvar” isimli köşe yazıma atıfta bulunarak, “İyileşmemiz için bize böyle yazılar lazım” demiş.

        O yazıyı bende çok severim.

        Dileyenler internet üzerinden ulaşabilirler.

        Bir sonraki yazımı ilişkiler üzerine yazacağım, söz. Hatrınız büyük, ama sürekli bu tür yazılar yazmayı hiç düşünmediğimi de belirtmek isterim.

        Bu notu düştükten sonra konumuza gelelim.

        Geçen gün 2’nci eşinden boşanmak üzere olan bir kadının hikayesini dinledim. Henüz 23 yaşında ve bir buçuk aylık hamile.

        İlk eşiyle de ikinci eşiyle de birkaç ay içinde tanışıp evlenmiş.

        “Ayrılacak olman bebeğin yaşamını nasıl etkileyecek? Anne ve baba olarak bu konuda hiç konuştunuz mu?” diyorum.

        “Ben zaten ikinciyle bebeğim olsun diye evlendim. Çocukları çok seviyorum” yanıtını alıyorum.

        “O zaman evliliğinizi yoluna koyabilirsiniz. Anne ve babanın bir arada ve mutlu olduğu ortamlarda çocuk daha sağlıklı büyümez mi? Henüz her şey bitmiş değil” diye devam ediyorum.

        Lafı ağzıma tıkıyor: “Aman abla, hiç uğraşamam. Çok yoruldum ben.”

        Evlenmek kadar boşanmak da hayatın içinde var, ama her iki kararı alırken de özenli olmak gerekmez mi?

        Elbetteki bu noktaya gelene kadar aralarında neler yaşandı bilmiyorum.

        Kim, kime haksızlık etti?

        Kendileriyle baş başa kaldıklarında, ruhları nelerin sancısıyla baş etmek zorunda kaldı?

        Hayat, hepimizi türlü çeşitli durumlarla sınar.

        Böyle anlara tanık olduğumuz vakit yardım eli uzatamıyorsak, durup ders vermek hele hele çiftleri kınamak, eleştirmek en ağır darbedir.

        Sanırım, ne istediğimize karar verdiğimiz kadar ne istemediğimize de karar vermemiz önemli. Belki o vakit asıl meselenin, giden ya da kalan olmak değil “Bize ne oldu böyle?” diye sormak olduğunu görebiliriz.

        Çünkü tecrübe diye biriken, yaranın hikayesidir.

        Diğer Yazılar