Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeğenim Ella, Türkiye’den kilometrelerce uzakta bir ülkede büyüyor. Rahme düştüğü zamanlardan beri müzikle haşır neşir bir çocuk. Müzik kulağı bu nedenle çok gelişmiş. Babamın bağlamasına, annesinin piyanosuna eşlik eden sesler çıkarıyor şimdilik. Uyumadan önce mutlaka Türkçe ya da İngilizce kitap okutturuyor. Okumam için verdiği kitaba kendimden yeni hikayeler eklemeye kalktığımda hemen fark edip tepki gösteriyor. Kitabın en değerli yol arkadaşı olduğunu bu yaşta öğrenen şanslı çocuklardan. Ördekleri beslemeye dedesiyle parka gidiyor.

        Sokakta yaşayan kedi köpek olmadığından sahibinden izin alarak seviyor hayvanları. Müziği, hayvanları, insanı, ağacı, resim yapmayı ve kitap okumayı seven bir çocuk kötü bir yetişkine dönüşebilir mi?

        Hayatı böylesine derinliğine anlamlandıran bir canlı, başka canlılara zarar verebilir mi? İşte çocuğa ne yaşattığının etkisi bu sorunun şekillenmesinde en önemli etken. Her çocuk bizim örnekteki gibi duyarlı, aydın ve demokrat aile fertleriyle çevrili yaşam alanına sahip değil elbet.

        EĞİTİM ŞART

        Karabağlar Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü tarafından sokak kedileri için yaptırılan bir yuvanın paramparça edilmiş haline tanık oldum geçenlerde.

        Bir insan ne yaşamış olabilir ki öfkesini sokakta yaşayan barınacak bir yeri bu soğuklarda zor bulan hayvanlardan çıkarsın?

        Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 3 yıl sonunda bir erkek bir dişi köpek 512; bir erkek bir dişi kedi 382 torun sahibi oluyor. Bu bilgileri öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

        Kontrolsüz üreme ise bu alandaki en büyük sıkıntı.

        Kısırlaştırma olayıyla ilgili kafamızdaki imajı yok etmek için sizinle birkaç bilgi paylaşmak istiyorum.

        İdrarı püskürtme alışkanlığını, çiftleşme zamanı evden kaçmayı, saldırganlığı, kansere yakalanma riskini, aşırı üremeyi azaltıyor kısırlaştırma işlemi.

        Hayvanın ömrünü 3 ile 5 yıl uzatıyor.

        Hayvanların dünyasına ait belli eğitimler alınmadan da kimse hayvan sahibi olmamalı. Hayvan sevgisi müfredata ders olarak girmeli.

        Sahipleneceksek de mutlaka barınaklardan almalıyız. Bir canlıyı parayla satın almak, ona maddi bir değer biçmek bizim tercihimize kaldığı hallerde tavrımızı, “satın almamaktan” yana kullanalım.

        Peki kedi ve köpekleri çocuklarına karne hediyesi olarak alıp yaz tatili dönüşü tatil beldelerine bırakanlar içlerindeki bu kötülükle nasıl başa çıkıyor?

        Hayvan sevgisini, “Önce satın al, biraz eğlen ve terk et” mantığıyla mı aşılayacağız çocuklara. Bu mesajla çocuğun tüm hayatını mahvettiğimizin farkında olan kaç kişiyiz?

        Hayata bu mesajla başlayan birinin yaşam boyu sağlıklı ilişkiler kurması mümkün mü?

        Hayvanları çok seven o güzel insanlara da küçük bir not:

        Lütfen onları “Çocuğunuz gibi” sevmeyin. Çünkü çocuğunuz değil. Kaybettiğinizde daha çok üzülürsünüz.

        Diğer Yazılar