Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üç haftadır sevabıyla-günahları ile eski milletvekillerinden bahsediyorum. Sizlerden de olumlu tepkiler alıyorum.

        Şehrimiz Burdur, İlçemiz Bucak, vekilimiz Burdur’dan milletvekili seçilmiş ve Meclise gelmiş, esas mesleği beden öğretmenliği... Politik kıvraklığı yok.

        Günlerden bir gün, Burdur/Bucak ilçemizden. Diyelim ki, çiftçi Ahmet Ağa. Vekillerine bir mektup yazar ve derki; “Sayın Vekilim, haklı olduğum bir davayı, hâkimler bana kaybettirdiler. Dosya Ankara’ya gitti. Avukatımdan daire ve dosya numarasını aldım. Bana “bir derdim olursa hemen bildir demiştin. İşte en büyük derdim ve sıkıntım bu. Ellerinden öperim.”

        Mektup, Ankara’daki milletvekilimize ulaşır.

        ARAZİ DAVASI

        Davayı kazanan Mehmet Ağa da Burdur/Bucaklı olan partilisi ve hemşerisi vekile o da bir mektup yazar ve der ki, “Sayın Vekilim, siz, Bucak’a geldiğiniz zaman bu davayı anlatmıştım. Allaha çok şükür hâkim lehime karar verdi. Hak yerini buldu. Benim derdim şu; Biliyorum ki, Ahmet Ağa çok zengindir. Bu işi para ile halledecektir. Ancak, siz, ağırlığınızı koyarsanız, sorun çözülür. Elinizden gelen yardımı esirgemeyeceğinizden eminim. Ellerinizden öperim.”

        Konu küçük bir arazi davasıdır. Yan yana komşu iki tarla anlaşmazlığıdır.

        Günlerden bir gün davayı kaybeden Ahmet Ağa’ya milletvekilinden bir mektup gelir. Mealen şöyledir.

        “Mektubunu aldım. Hemen temyiz Mahkemesine gittim. Davaya bakacak dairenin başkanı ile konuştum. Merak etme her şey yolunda.”

        BİRBİRİNİN AYNI İKİ MEKTUP

        Bir süre sonra Mehmet Ağa’ya da, aynı vekilden bir cevap gelir. Mektuplar birebir aynıdır.

        Ahmet Ağa, köy kahvesinde oturur ve gururla çayını içerken kahve halkına mektubu gösterir ve “Davayı kazandım. Bizim vekil daire reisi ile konuşmuş” der.

        Bu cevap Mehmet Ağa’nın kulağına gider. Ertesi akşam Mehmet Ağa, köy kahvesine gelir ve o da, vekilinden gelen mektubu gururla çıkarır ve okur.

        Aslında anlaşmazlık bir hukuk davasından öte bir inatlaşma davasıdır.

        Sonra neler olur dersiniz.

        Bu iki Bucaklı hemşeri bir araya gelir, köyün hatırlı insanları araya girer ve ihtilaflı tarla parçasına bir değer konur. Temyiz sonucu beklenmeden sorun çözülür.

        Ve... Bu iki arkadaş karar verirler. Birlikte Ankara’ya gider ve vekillerini bulurlar.

        Hiçbir şey konuşmaksızın Meclis’te yemek yerler.

        GERÇEK BİR HİKAYE

        Akşam olunca, bizim hemşeriler vekillerini yemeğe davet ederler. Birkaç kadeh de içtikten sonra her iki mektup meydana çıkar.

        Ve ondan sonra konuşacak bir şey kalmamış, olanlar olmuştur. Bu hikâye tamamen gerçektir

        Bu ayıp ya da benzeri durumlar bizim ülkemizde maalesef uzun yıllar süregelmiştir. Din, iman, hak, hukuk, doğruluk, adalet gibi yüce kavramlar irili ufaklı menfaatlerin ve bazen paraların bile gölgesinde kalmıştır.

        Bugün olaylara ve yaşananlara baktıkça, geleceği kapkara görenler ve umudunu kaybedenler “Allah sonumuzu hayır eylesin” derken, bir kısım insanlarımız da “Her gecenin bir sabahı vardır” demektedir.

        Allahın sopası yoktur derler ama gün gelir, her zaman doğruların yanında olan yüce yaradan, sopasını öyle bir indirir ki...

        Onun için ben ve benim gibi düşünen niceleri, geleceği aydınlıklar içinde görür.

        Sağlıklı kalın.

        Diğer Yazılar