Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yargıtay bozmasından sonra, geçen hafta yeniden başlayan bir dava 19. yılına girdi.

        Oysa gecikmiş adalet, adalet değildir. Bunun sebepleri üzerinde durmak, hangi noktalarda gecikme olduğunu ve nasıl giderilebileceğini tespit etmek ve çareler üretmek, başta hakimlerimize düşen asli görevlerindendir.

        Ben bugün gecikmeye sebebiyet veren birkaç nokta ve çare üzerinde durmak istiyorum.

        Sebeplerden bir tanesi, mahkemelerin yanlış bilirkişi seçmeleridir. Oysa Kanun “çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan bir tanesinin talebiyle yahut kendiliğinden bilirkişiden oy ve görüş” alınmasında fayda ve zorunluluk görmektedir.

        Davalarda birinci kırılma noktası burada başlamaktadır. Belirli konularda bilirkişi olduklarını sanan üç beş muhteris, yeni yılların başında kendilerini bilirkişi listelerine yazdırarak, hem meşru yoldan hem de muhtemelen olmayan yollardan menfaat temin etmenin yollarını aramaktadır.

        Yaklaşık 30 yıl önce, bir ticari davada mahkeme bilirkişi incelemesine karar vermişti. Davaya konu evraklar ve defterler İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmişti. Bendeniz, incelemesinde hazır bulunma isteğimizi (ki o gün de bugün de, nadir görülen bir istemdir) İzmir Mahkemelerinden talep etmiştim. Dosyanın bilirkişiye tevdii sırasında duruşma salonunda idim. Bilirkişiler üç kişi, Ancak sadece birisi gelmişti. Kendisine “hayırlı olur inşallah” dedim. Dışarı çıktık, bana kartını verdi. Bürosuna davet etmişti... Aynı gün İzmir’e dönmüştüm.

        Evvelce yazdım, bir kez daha yazıyorum. Bugünün bin Lirası’nın, Türk Lirası’ndan altı sıfırın (2005 yılında) atılmasından önce, kaç lira olduğunu hesaplamadan aciz bilirkişiler gördüm.

        Evet, az da olsa, büyük çoğunluğunu tenzih ederek şunu ifade ediyoruz ki, dosyasını okumak zahmetine katlanmayan hakimlerimiz de var.

        Bazı hakimler de var ki, bilirkişilerin unvanının etkisi altında. Profesör, öyleyse bunun verdiği rapor hem doğru, hem de dürüsttür diyerek, raporu sorgusuz sualsiz kabul ederler. Karşı tarafların usulen itiraz hakları vardır. Ama dikkate alınmaya gerek görülmez. En az altı sahifelik itiraz dilekçelerinin verildiği bir duruşmada, okumadan, daha aynı celsede itirazları reddeden hakimler vardır.

        Çare

        O halde çareler nelerdir.

        Bilirkişi seçiminde hassasiyet gösterilmesi.

        Bilirkişinin sorunu çözecek ehliyette olması.

        Bilirkişinin tarafsız ve sır saklama yeteneğine sahip olması.

        Raporlarını açık seçik ve anlaşılır şekilde yazması.

        Mahkemelerin bilirkişi raporlarını dikkatle ve hassasiyetle incelemesi.

        Karşı taraf avukatlarının, raporlara yapacağı itirazları dikkate almaları.

        Gerekirse yeni bilirkişi veya bilirkişilerce dosyanın yeniden incelenmesine karar vermesi

        Yargıtay’ın bozma kararlarının iyi okunup, anlaşılmasının temin edilmesi

        Kısaca, dosyalarına hakim olmaları, hukuka, adalete ve gerçeğe uygun karar vermeleri, sorunların ve davaların çözümlerinde son derece önem kazanmaktadır.

        Sağlıklı kalın...

        Diğer Yazılar