Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        20 Haziran Cuma günü, Sayın Taha Akyol’un köşesinde, eski bir hukukçu sıfatı ile yazdığı “İlle de hukuk” başlıklı yazısını, her zamanki gibi büyük dikkat ve keyfle okudum.

        1960 ihtilalinde Danıştay’ın başkan ve üyelerinin bir gecede vazifelerine son verildiğini ve boşalan kadroların ilişik listede gösterilen kişilerin tayin edilmesiyle doldurulduğunu yazmıştır. (22 Eylül 1960 Resmi Gazete) O zamanki üyeler kanunla atanmışlardı.

        Bugün yine kanunla sıfırlama yapılıyor. Ancak, yerlerine atanacaklar kanunla değil, HSYK (Yargıtay, Danıştay Başkanları ve Başsavcı ve Daire Başkanları hariç) kararları ile belirlenecekler.

        Ve bir tarihi olayı hatırlatıyor. O tarihleri ve o günleri yaşamış bir insan olarak, gençlerin öldürüldüğünü cesetlerinin kıyma makinalarına gönderildiğini ve benzeri çeşitli hayal mahsulü iddiaların ülkeyi ne hale getirdiğini anlatıyor.

        Hukukun genel kurallarının olduğunu, kanunların neşredildiği tarihten sonrası için hüküm ifade etmesi gerektiğini, Prof. Dr. Tahir Taner’e Prof. Dr.Ali Fuat Başgil’e geçmişe yönelik fiilleri de içine alan ceza kanunları çıkarılması için baskı yapıldığını ve öğrencisi olmakla onur duyduğum her iki hocamın “ben tarihin hükmünden korkarım” diyerek, bu kanunsuzlukları önlediğini yazıyor.

        EŞİ BULUNMAZ İNSAN

        Benim bu sütunlarda çıkan yazılarımı okuyanlar hatırlarlar ki, Tahir Hoca (ki benim Ceza Hukuku imtihanımı yapan) çok değerli ve eşi bulunmaz bir insan, Lozan Konferansında İsmet Paşa’nın yanında Türk Ulusunun haklarını savunmuş Avrupa’daki politikacıların da takdirinin kazanmıştı.

        Bugün yapılanlara gelince; artık bütün dünya, içinde bulunduğumuz hukuk düzeyini çok yakından biliyor.

        Yine bu sütunlarda geçmişte okuyanlar, Yassıada davalarına bakan hakimler ve savcıları biliyor. 1960 İhtilal Mahkemesi Başkanlığına atanan İzmirli hakim Recai Seçkin Hocamızın bu karara itiraz ederek, bu hakimlikten nasıl vazgeçtiğini sizlere yıllarca evvel anlatmıştım.

        Her devirde iftihar ettiğimiz sevilen ve sayılan, bilgili hak ve hukuktan ayrılmayan hakimlerimizin var olduğu bir gerçekse, dün olduğu gibi bugün de politikacılarımızın etki alanına girdiği iddia edilen, biat etmiş yargıçlarımızın varlığı da inkâr edilemez bir gerçektir.

        İşte Ergenekon, Balyoz davaları... Kanunların gereklerini yerine getirmeyen yüzerce vatan evladını mahkum eden yerel mahkemelerin kararlarını onayan Yargıtay hakimlerimiz de oldu. Ama bir Anayasa mahkemesi çıktı ki, hukuku ve adaleti yeniden inşa etti. Yan yatan adalet terazisini düzeltti. Bunlar da hakim.

        Her devirde kötüler oldu. Ama iyiler de vardı. Hiç merak etmeyin Rahmetli Çetin Altan’ın deyimiyle enseyi karartmayın. Bugünler de geçecek. Huzurlu günleri, hukuklu günler gelecek.

        Hoşça kalın.

        Diğer Yazılar