Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER sene merakla beklenen Elle Style Awards gecesi, bu senenin iddialı projelerinden ‘Son Umut’un galası ile çakışınca ilk önce filmin gösterimine gidildi. Zorlu Center’daki PSM’de yapılan gala, mekânın heybetini başarılı bir şekilde kullanarak görkemli bir gece yaşattı herkese. Girişteki basın ordusundan, gelen oyunculara sevgi haykırışlarında bulunan “hayran kitlesi bölümü”ne kadar her şey Russell Crowe’a daha önce katıldığı galaları aratmamak için tasarlanmıştı sanki. Gecenin açılışını yapan Meltem Cumbul, beklenilenin aksine “Yurtta sulh cihanda sulh” demeden konuşmasını tamamlayıp oyuncuları çağırdı. Cem Yılmaz konuştu, Yılmaz Erdoğan konuştu, Olga Kurylenko konuştu, derken 21.00’de başlaması gereken gala sarktı da sarktı. Bu yüzden Russell Crowe üç-beş kelime Türkçe’siyle sempatiklik yapmak yerine “Hadi düğmeye basın da film başlasın” diye olayın konferans kısmını kesti ve asıl bölümü başlattı. Çanakkale Savaşı’nın 100. yılına denk gelen film, savaş sahnelerinin içimize oturmasına sebep oldu doğrusu. Bir yandan tarihimizin anlatıldığı bir film yapılması gurur verirken sahnelerin gerçekliği karşısında gözyaşları tutulamadı. Savaşın ne kadar anlamsız bir şey olduğunu gözümüze sokması açısından devlet büyüklerimizin de bir an önce filmi izlemelerini bekliyorum doğrusu.

        GALADA TUHAF REAKSİYONLAR

        Filmin bir bölümünde denizde yıkanan askerlerin gösterildiği bir bölüm vardı. Normal olarak oyuncuların popoları gözüküyor tabii ki. Bu sahne geldiğinde salonda oluşan kıkırdamalara anlam veremedim mesela. Hani ilkokul döneminde bu tip sahneler görsek kıkır kıkır gülmeye başlarız ya o kafa. Sonra bir de Russell Crowe, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın hamam taşına uzandıkları sahnede bir kahkaha koptu. Film icabı taşa uzanmış plan yapıyorlar, sahnede herhangi bir komiklik yoktu yani. Filmin başında yapılan konuşmalarda sürekli Çanakkale’miz, Çanakkale Savaşı’mız gibi cümlelerle filmi kişiselleştirmek bana saçma geldi. Film tamamen Çanakkale Savaşı’nı anlatmıyor ki, Avustralya’dan kalkıp gelen bir baba ve o dönemin Avustralya’sı da gayet güçlü olarak sunulmuş. Bütün gece Russell Crowe, Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı için bir film çekmiş özetli bir hava vardı ortada ama Crowe’un kafasındakinin bu olduğunu sanmıyorum. Çünkü Avustralyalıların kendi eleştirileri de güçlü bir şekilde filmde mevcut. Yapımın en duygusal anı ise Cem Yılmaz’ın bir sahnede Mustafa Kemal’in şerefine kadeh kaldırdığında salonda kopan alkış oldu. O sahnenin olduğu gibi ‘Av Mevsimi’nden kopyalanması bir yandan gurur verirken bir yandan da aşırma operasyonları sadece bizde yapılmıyor demek diye düşünmeme sebep oldu.

        ESA ŞIKLIĞI

        FİLM galasından çıkan gözündeki yaşı kurulayıp, makyajını tazeleyip Raffles Otel’deki Elle Style Awards’a (ESA) geçti. Armani’nin yeşil bir bahçeye döndürdüğü salon her zamanki Elle şıklığındaydı. Ödül almaya gelenlerle ödül vermeye gelenlerin şıklık yarışının hissedildiği partideki davetliler sanki üzerlerindeki kıyafetler kırışır korkusu taşıyorlardı, kımıldamadan, dans etmeden bir gece geçirdiler. Ara ara kopmalar oluyordu ama kimse kendini tam olarak veremedi. Katılan herkes cool gözükebilmek için büyük çaba harcamıştı, haklarını yememek lazım. Galiba Türkiye’de düzenlenen geceler arasında Elle Style Awards kadar ciddiye alınanı, gitmeden önce ne giyeceğim stresine girileni yok. Gecenin en güzel göğüs dekoltesine sahip Yasemin Allen ile sırt dekoltesine bayıldığım Arzu Kaprol’ün çekim alanına girmemek imkânsızdı. Tuba Ünsal’ın kıyafeti ortam için fazla stylingli dursa da kendisine fena halde yakışmıştı.

        Diğer Yazılar