Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜNÜMÜZ starlarının belası Twitter, ilgililere yeni bir bela daha çıkarır mı? Biliyorsunuz bu ara ünlülerin hesaplarının çalınıp onların adına bir şeyler yazılması pek moda. İki sene önce Gezi’nin en civcivli zamanında “hesabı çalınan” Ajda Pekkan ile hayatımıza giren bu olgu, milletin başına bela olmayı sürdürüyor. Hesabı çalınsa da haber olsalar diye bekleyenlerin sayısı oldukça fazladır gibi geldi bana. Hatta bu konu hakkında hesabı çalınmadan öyleymiş gibi davranabilecek bir sürü ünlü tanıyorum. Hiç alakası olmayan kişileri sırf sevgilisiymiş gibi anılsın diye “yakalanma” hikâyelerinin içine sokanlar, yakın gelecekte seve seve Twitter hesaplarına çalınmış süsü verebilir pekala.

        Öcünü alamayan İlişkiler

        DÜN gazetelerde Vildan Atasever ve Ismail Hacıoğlu’nun 5 yıllık evliliklerini sonlandırdıklarını okuyunca hemen bu ayrılığın nasıl sonuçlanacağını düşündüm. İki ayrılık stili var biliyorsunuz, ayrıldıktan sonra birlikte anılmak istemeyenler ve birbirlerine laf söylemeden duramayanlar. Malum birinci yöntemi çok akıllıca bir şekilde yönetmek gerekiyor. Yorucu bir süreyi konuşmayarak geçiriyorsunuz, her gördüğünüz magazinciye ayrıldığınız sevgilinize dair “Allah ikimizin de yolunu açık etsin” gibi sevgi sözcükleri gönderiyorsunuz ve mevzu bir süre sonra kapanıyor. Birbirine laf söylemeden duramayanların ise işi zor. Uzatılan her mikrofona “Ben çok iyiyim ama görüyorum ki hâlâ toparlanamayanlar var” gibi sataşma cümleleri kurmak zorunda kalıyorlar. Karşı taraf durur mu hemen “Ayrıldık ama hâlâ benimle uğraşıyor, tadım kaçıyor” gibi mağdur cümleleri kurarak olayı dramatize ediyor. Sonra bu konu aylar boyu her röportajda deşiliyor. Anlamlı Twitter mesajları ise olayın tuzu biberi. Anıları milletin eline oyuncak olarak vermek kimseye yakışmıyor.

        Jürimi buldum

        KIYAFETLERIN eleştirildiği programlarda nihayet fikrini merak ettiğim biri yer alınca ben de izlemeye başlayıverdim. ‘Bu Tarz Benim’ jürisinden bahsediyorum tabii. Bir kere Cemil Ipekçi faktörü önemli. Assolistlik kavramının en tepede olduğu dönemde hemen herkesin sahne kıyafetleri ondan soruluyordu. En cafcaflı dönemde ayakta kaldıysa her dönem kalabiliyor galiba. Sibel Arna ise gazeteciliğinden dolayı Türkiye’yi iyi okuyor. Serdar Ortaç’ın karısı olarak tanıdığımız Chloe’nin kırık Türkçesi ilgi çekerken benim asıl ilgilendiğim Umut Eker. Bu zamana kadar gelen tarzını en beğendiğim jüri kendisi. Böyle olunca merak edip yarışmacı kızlara verdiği tavsiyeleri oturup izledim. Kızların birbirleri ile dalaşmalarına ağzım açık kaldığı programın Bülent Ersoy’lu final gecelerini merak etmiyor değilim.

        12 Maymun’a devam

        TÜRKIYE’DE bile neredeyse her ay onlarca dizi yayına giriyorken Amerika’nın bu konuda geri kalmasını beklemezsiniz herhalde. Sürekli bir üretim halinde olan Hollywood ve çevresi bu sefer de en sevdiğim Brad Pitt filmlerinden 12 Maymun’u (12 Monkeys) dizi haline getirmiş. 1995 yılında filme çekilen 12 Maymun ordusunun dünyanın sonunu getirme çabalarını unutamadıysanız bu dizi size de iyi gelecek. Olayları filme bağlamaları ve ilk bölümde bütün olan biteni hatırlatmaları detayı çok başarılı. Kendisi yeni favorim olup IMBD’den 8.2 not alarak yayın hayatına başladı.

        Diğer Yazılar