Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        COURCHEVEL’e giderken korktuğumuz tek şey jet-set kayak merkezi olarak anılan bu merkezin müşterilerinin genelde 60 yaşını aşkın zenginler olabileceği olasılığıydı. Evet, yaş ortalaması biraz yüksek olarak anılabilinir ama 3 büyük vadisi ve toplamda 600 km’lik kayak pistiyle bizi büyülemeyi başardı.

        Kayak konusunda başlangıç seviyesindekilerin de profesyonellerin de müthiş beğenisi kazanacak bir şekilde tasarlanan kayak merkezi, her sene yaz aylarında yolların gidişatını değiştirerek konuklarına yeni heyecanlar sunuyormuş. THY ile Cenevre’ye inip oradan 2 saatlik bir araba yoluyla dağa ulaştık. Fakat tatile ayırdığınız bütçeye göre bu yolu 15 dakikada helikopterle kat etmek de mümkün. Dağa tırmanırken eteklerine kurulan küçük şehirleri de gezme imkânı buluyorsunuz. Yükseklere doğru tırmandıkça olayın nasıl lüks boyutlara geçtiğini de karşılaştırmalı olarak görebiliyorsunuz tabii.

        KAYAK NOTLARI

        KAYAĞA başlamak için en ideal merkez. Ski of Courchevel’den kiralayacağınız kayak hocanız ders vermenin haricinde mola saatleriniz için keyfinize göre mekân rezarvasyonu yapıyor. Hatta sizi otelinizden alıp yine otelinize teslim ediyorlar. Bizim hocamız Luca Dyen, hem çok eğlenceli hem de çok ilgiliydi.

        FENDI, Hermes, Hublot, Valentino, Dior, Isabel Marant, Chanel ve Moncler mağazalarını bulabilmek, özellikle kayak aksesuvarlarını bu kalitede alabilmek mümkün. Bizde genelde vitrinlerinde sucuk reklamları koyulan süpermarketlerin Courchevel versiyonunda tabii ki şampanyalar vitrinde.

        KAYAK pistlerinin ortasında, Courchevel’in Champs-Élysées’si denen bir bölgeye oturtulmuş dev bir dağ evi Le Chalet de Pierres’in içine girince Fransız Alpleri’nin genel ağırlığını bekliyorduk ama harika bir DJ müziğiyle karşılaşınca çok şaşırdık. Ekmek içinde sunulan balkabağı çorbası ve tarte au beaufort adındaki peynirli tartları bayıltıcı bir lezzete sahip. Tatlı bölümü ise hayatımda görmediğim lezzetlerle beni tanıştırdığı için kendimi şanslı hissettirdi.

        DAĞ OTELİ DEDİĞİN

        COURCHEVEL’İN 1850 metre yüksekliğinde kurulmuş Les Airelles Hotel ise bambaşka bir âlem. 25 yıl öncesine kadar sahibinin dünyanın çeşitli merkezlerinden topladığı antika eşyaları sergilediği bir otel olan Les Airelles şimdi özel bir işletmenin elinde dünyanın sayılı lüks otellerinden biri haline gelmiş. Öyle ki günlüğü 35 bin Euro olan kral dairesinde boş gün bulabilmek için dünya zenginleri sırada. İçerisindeki La Table du Jardin Alpin isimli restoranda gastronominin dibine vuran bir yemek yedikten sonra Les Jardins d’Ulysse isimli Fransız restoranında fondü keyfini yaşayabiliyorsunuz.

        Dağ otelinde yenebilecek yemeklerin çok ötesinde lezzetleri var. Otelin SPA bölümünün en popüler yeri ise karların arasına kurulmuş sıcak su havuzu. Bu görüntü bana biraz Rus işi gelse de, denedikten sonra bir hayli keyif alınca konuyu uzattım. Her şeyin göze sokulmayan, rahatsız etmeyen bir lüks içinde verildiği otelin çizgisi rahat bir tatil için ideal. Çok keyifli bir sohbeti olan otel müdürü Jacques Charles ile otelde kalan Türk zenginleri üzerine konuşmak istedim ama ser verip sır vermedi.

        Diğer Yazılar