Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER gün yeni insanlarla tanıştığımız metropol hayatında katlanamadığım tek insan tipi var kürk sevenler! Hani siyasi görüşü sığlıkta sınır tanımayan parti destekçileriyle bile sinirlenmeden konuşabilirim belki ama gün geçtikçe kürk seven birine tahammülüm daha da fazla azalıyor. Hafta sonu tanıştığım 23 yaşlarında bir kız karşıma geçmiş kürk aşkını anlatıyor. O cümlesini bitirince “Hayvanların canlı canlı öldürülmesine nasıl için elveriyor” diye soracak oluyorum. “Kürke dokunma hissi beni çok mutlu ediyor” cümlesini kurarken eline o his gelmiş olmalı ki gözleri parlıyor. “Psikolojik destek mi alsan acaba”, diye açıkça soruyorum ama espri zannedilip gülüyor. Sonra anlatmaya başlıyor “Mesela bir kürk için 600 minik tavşan öldürülecek olsa buna tabii ki üzülürüm ama o kürkü bir kez giyip dokunduğumda her şey biter!” Dinlememeye, konuyu devam ettirmemeye çalışıyorum çünkü normalde ne kadar sakin olsam da bu konu karşısında sinir bozucu tepkiler verebiliyorum. Ben böyle tepki verdikçe “Aslında ben de hayvanseverim” diyerek evdeki köpeğinin fotoğrafını gösterenleri de çok itici buluyorum. Evdeki köpeği, sokaktaki yavru kediyi herkes sever, bu hayvansever olmak için yeter sebep değil ki! Her şeyi bırakın İstanbul şartlarında neyin kafasını yaşıyor kürk severler? Isı asla kürk giyecek kadar düşmüyor. Düşse bile, kar kıyamet mini eteğinden vazgeçmeyenlerin üzerlerine kürk giymelerini anlayamıyorum, anlayamayacağım. Sırf üzerlerinde taşısınlar ve dokununca mutlu olsunlar diye elektrik verilerek ya da sopayla döve döve bayıltılarak derisi yüzülen hayvanlar için “Ne yapalım işte” diyemeyeceğim. Kim oluyoruz da dünyayı paylaştığımız diğer canlıları kesip üzerimize giysi yapma hakkını elimizde tutuyoruz, bunun cevabını verebilecek olan var mı?

        KÜRKSEVER ÇÖZÜMLER!

        Gerçek kürke benzeyen ve oldukça ucuz olan bir sürü kumaş cinsi çıkmışken hâlâ gerçek kürkte ısrar etmek bana psikolojik bozukluk gibi geliyor artık. Bu konuyu kürk seven kimle konuşsam ve her kürk yazım sonrası e-mail’ime gelen yakarışlarda söylenen ortak bir şey var: Kürke dokunma hissinin verdiği zevk hiçbir şeyde yok. Daha söylerken insanın midesi kalkıyor. Ama madem aynı dünyayı paylaşıyoruz konuya kafa göz girmeden bir çözüm bulmak lazım. Kürk seven hanımlar sırf o dokunma hissi için 50-60 tane hayvanın katledilmesine göz yumana kadar evlerine bol tüylü bir kedi mi alsalar acaba? İstedikleri her an dokunabilecekleri kanlı canlı bir kürk. Giydiğiniz zaman diğer kadınlara hava atabileceğiniz bir obje değil ama olsun.

        Sezen işbaşında

        SEZEN Aksu’nun yeni projesi ‘Sezen’li Yıllar’, hayranlarını heyecanlandıran bir proje olarak sahnelenmeyi beklerken konu hakkında çekilmiş reklam filmleri gösterilmeye başlandı. Reklam filmlerini görünce ister istemez gözlerim yaşardı. Bu ülkede biri konserlere yatırım yapıyor ve hatta hızını alamayıp tanıtım için reklam filmleri çekiyor. Valla duysam inanmazdım. Konsere çıkmadan alelacele değiştirilen şarkı listeleri, iki provada kotarılacağı zannedilen yarım yamalak şarkılara alışmıştık biz. Sezen Aksu yine çıtayı yükseltiyor ve bu sayede merak düzeyi arttıkça artıyor. 14-15 Temmuz Harbiye Açıkhava’da sergilenecek konserler için Aksu’nun Cüneyt Özdemir ile çalışıyor olması da işin bir başka ilgi çeken tarafı. Umarım bu konserde kıyıda köşede kalmış şarkılara da yer verilir. Sanatçının önceki yıllarda yaptığı ‘No Hits’ projesine bayılmıştım mesela.

        Ses güzel de

        ‘SESİ Çok Güzel’ Fox TV ekranlarında gösterime giren yeni yarışma programımız. Sertab Erener, Sibel Can assolistlik kapsamında programda yer alıyor. Diğer jüri Gökhan Türkmen gençler hedeflenerek oturtulmuş koltuğa, çok belli. Fakat üçünde de bir ağırlık, bir asalet program yürümüyor. Emre Karayel jürili programların en eğlenceli sunucusu olmuş, ortamı ateşlemeye çalışıyor ama tesis müsait değil. Tam programı izlediğim gün gazetelerde İrem Derici’nin talk show yapmak için yapımcılara yaptığı çağrının haberi vardı. Bizde jüri denince yaşa, başarıya bakılıyor sadece. Fakat televizyonda kesilen ahkâmlar değil, atılan kahkahalar iş yapıyor. İrem Derici bu konudaki tek adayım. Kendisi talk show istiyormuş ama jürili bir programı da çok rahat götürür. Belki de bu sefer aile dramlarının gözümüze sokulmasına gerek kalmaz.

        Diğer Yazılar