Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VENEDİK genelde filmlerde romantik sahnelere konu olduğu için hemen herkesin zihninde aşk dolu bir şehir olarak canlanabilir ama ben ‘İtalyan İşi’ isimli aksiyonla büyümüş biri olarak başka ümitlerle geldim şehre. İlk önce dünyadaki bütün tatillerin kesişim zamanı gelmişim diye düşünüp fenalık geçirdim. Kanallardaki botlarla takılıp aksiyon yaşamak yerine fenalık geçirmek çok yerinde olmadı tabii. Hemen toparlanıp daracık sokaklarda, aşırı sıcaklara boyun eğmeden yolumu bulmaya çalıştım. Bulmaya çalıştım diyorum çünkü Venedik tam bir labirent şehir. Yüzlerce şehir dolaşıp artık harita konusunda uzmanlaşmış biri olmama rağmen yolları bulana kadar canım çıktı. Genç nüfusun çok fazla tercih etmediği şehirde grup halindeki genç kızlar ya da anneler ve kızları sıkça görmek mümkün. 60 yaş üstü aileler de var ama genel bir kadın yoğunluğu var burada. Sanırım kanal sefası ilgi çekici gelmeyince beyler buraya eşlerini yollamış sadece. Onun dışında 60 üstü erkekler ve yanlarındaki 19-20 yaşlarındaki kızlar alışmanız gereken bir manzara oluşturuyor. Venedik’in doğal güzellikleri haricinde şehrin şu an en önemli olayı sanat. 56. Venedik Bienali şehrin dört bir yanına dağılmış gezilmeyi bekliyor. Arsenale ve Giardini adındaki iki farklı bölgede ağırlıklı olarak yer alan pavyonların yanı sıra şehrin diğer yerleri de pek hareketli. Prada’nın sanata yaptığı yatırımın bir göstergesi olan Portable Classic adındaki sergi Corner Della Regina’da gezilebiliyor. Devasa boyutlardan orijinal minyatürlere kadar birçok Herkül heykelini bir araya toplayan Fondazione Prada şık bir iş yapmış yine. Tayvanlı artist Wu Tien-chang’ın ‘Never Say Goodbye’ isimli sergisi Castello’da ve en çok ilgi görenlerden. Film yapımcısı ve ressam Enki Bilal’in ‘Inbox’ı barok, biraz depresif ama etkileyici bir sergi olarak zihnimde kaldı. Doğu-Batı çatışmasına güzel bir gönderme yapan ‘My East is Your West’ (Benim doğum senin batındır) Rashid Rana ve Shilpa Gupta’nın işbirliği ile hazırlanmış görkemli bir sergiydi. Bu yıl Türkiye Pavyonu Sarkis’e emanet. Respiro başlıklı yerleştirme eserleri çok başarılıydı bence. İtalyan tasarımcı Federica Marangoni’nin eserleri de bir o kadar ilgimi çekenler arasında oldu.

        Venedik Venedik olalı

        VENEDİK’İN kesinlikle en iyi restoranı St. Regis’in içindeki Aquerello. Bir kere otel San Marco Meydanı’nın tam karşısında kalan San Clemente adasında. Otelde kalanlar ulaşımını yarım saatte bir şehre gelen tekneyle sağlıyor. Şehrin sokakları o kadar kalabalık ve dar ki Venedik’e geldiğinizde bu adada kalmak çok iyi fikir. Otel odalarının hemen dibindeki kilise 1432’den beri ayakta durduğu için ortama mistik bir değer katıyor. Hani Sezen Aksu bu adada bir hafta geçirse manzaradan dolayı ‘Venedik Venedik Olalı’ diye bir şarkı çıkarırdı muhtemelen. Kilisenin bahçesindeki Aquerello Restoran’da ise ciddi anlamda gurme tatları dönüyor. Mesela benim tercih ettiğim sebze tabağı 12 saat marine edilmiş yeşilliklerden oluşuyordu ki lezzetleri konusuna hiç girmiyorum. Mönünün İtalyan lezzetleri bölümünden seçtiğimiz patlıcanlı ravioli ve yengeçli rizotto beklentilerin üzerinde gelirken, limon köpüklü bir servisle yediğim levrek, çıtayı çok yukarı taşıdı. Adanın üzerinde olması nedeniyle sakinliği ile beni benden alan bu mekânın golf ve tenis gibi hizmetleri de mevcut. Venedik tatili sırasında en azından bir yemek için San Clemente’ye uğramak şart.

        Diğer Yazılar