Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SURUÇ’TA ölen gencecik çocukların fotoğraflarına bakıp gözlerimin dolduğu saatlerde Twitter’daki çok bilmişler ordusu yine görevinin başındaydı. Siyasetten anlamamalarını bırakın, insanlıktan da pek nasibini alamamış bu kitle “Ne işleri vardır orada” diye soruyordu yine. Hani her benzer olayda, o bombanın ne işi vardı orada, insan hayatı bu kadar mı ucuz vb. soruları soracağına en acımasız yerden durumu yargılamak da ayrı bir maharet olsa gerek. Bu ölümcül düşüncelere sahip insanlarımızla yaşamak çok zorlaşıyor artık. Belirli bir partiye ya da inanışa sahip bir kitleden bahsetmiyorum. İçindeki şeytanı beslemeyi, iyilik yapmaya yeğleyen insanlardan bahsediyorum. Olaydan bir gün sonra bu sefer İzmir’den bir esnafın Suriyeli bir çocuğu tekme tokat dövüşünü izliyoruz. Bir çocuk ne yapmış olabilir, ne kadar rahatsız etmiş olabilir. Hadi cidden sıkı bir şekilde sinir bozdu diyelim ama çocuk çocuktur, dövülür mü? Sanki Suriyeli o çocuk ve ailesine sığınma hakkı istediklerinde önlerine bir harita verip, nereye yerleşmek istersiniz bakalım diye seçenek sundular da onlarda da İzmir’i seçip kendi istekleriyle gelip yerleştiler. Bu neyin nefreti yahu? Gezi döneminde elinde palası sokaklarda adam kovalayan cibilliyetsiz adam da aynı şekilde, bu neyin nefreti yahu, neyin siniri?

        ORTAK NOKTA VİCDANSIZLIK

        Sadece şiddet olayları değil tabii konu olan, birini kötü duruma düşürmek için sürekli dedikodu yapan kadınlar neyin kafasını yaşıyor? Aileden saklanan beyaz yalanları anneye yetiştiren komşu kadınlar, senin kız da biraz açık giyiniyor diyerek akla nifak tohumu ekenlerin amacı nedir? Bir tek mahalle arasında da değil, kulübe gidersin dans edersin, tam karşında yine aynı model bir kadın yanındakilere “Bak bak” diyerek senin dans etmenle ilgili dalga geçici cümleler kurar. Oraya gitmenin asıl amacı dans etmektir ama kadın, elinde bir tek çekirdeği eksik şekilde dedikodusundan uzaklaşamaz. Ona da sorsan derin cehaleti ile politikadan anlamadığı için içindeki kötülüğü bir şekilde dışarı vurmak adına “Ne işleri vardı orada” diyerek konuyu kapatır. Münevver için “Ne işi var oğlanın evinde” diyen de bunlar, Özgecan için “Ne işi var tek başına minibüste” diyenler de. Konuda geçen bütün insan tiplemeleri aynı noktada buluşuyor bence, vicdansızlıkta. Vicdan da öyle parayla pulla alınabilinecek bir şey değil çünkü. Aynı görgü gibi mesela...

        MASUM ÇOCUKLAR

        Ne işleri vardı orada diyenler o gencecik çocukların fotoğraflarına hiç göz attı mı acaba? Çok istediği bir parkaya parası yetmediği için mağaza içinde çektirdiği fotoğrafı gördünüz mü? Ya da hain saldırıdan sonra yara alıp el ele ölümü bekleyen iki arkadaş Ezgi Saadet ve Gökçe Çetin’in fotoğraflarını gördünüz mü? Ve buna rağmen hâlâ aynı cümleyi kurabiliyor musunuz? Öfkeniz adabınızdan çok mu? Bu şekilde hem hayattan hem itibardan kaybediyorsunuz, fark etmiyor musunuz? Ülkece “Bitsin bu savaşlar, bitsin bu düşmanlık” demeye başladığımız dönemde yangına körükle gittiğinizi de mi fark etmiyorsunuz? Patlamalarda kaybettiklerimizin her şeyden önce bir can taşıdığını ve ağaç kovuğundan değil bir anadan çıktıklarını unutmayın lütfen! Belki öfkeden ilgilenmemişsinizdir ama orada ölen çocuklar Kobane’deki çocuklara oyuncak götürüyordu. Siyasi oyundur-değildir, konumuz bu değil. Konu masum çocukların katledilmesidir, başka bir yöne çekmek olmaz.

        Diğer Yazılar