Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DENİZ Akkaya önceki günlerde “Beni çocuğumun önünde dövdü” diye yaygara kopardığı eski eşi Murat Varol’la bir davete katılmış ya, önce şaşırdım, sonra herhalde normali bu demeye başladım. Bu haber çıkmadan önce HT Masa için dayak hikâyelerini konuşmuş, hatta Pascal Nouma ile fotoğrafını koydu diye eşinden dayak yiyen gazeteci Edda Sönmez hakkında fikir yürütmüştük.

        Ataerkil yorumlar “Kadın ikinci kez dayak yiyorsa kendi suçudur, kendi kaşınmıştır”a gelince kızıp, kadınların böyle bir ithamla suçlanmasına sinir olmuştum ama Deniz Akkaya’nın bu hareketi yeniden kafamı karıştırdı. Deniz’in hikâyesinden anlaşılan, “Kocam beni sever de döver de” lafını sarf etmek için ekonomik bağımsızlık, güçlü kadın olmak gibi şeylere ihtiyaç duyulmuyor galiba. Bu ruh halini anlamak için kadın olmak gerekiyor sanırım. Olaya bakınca mantıklı bir açıklama göremiyor insan.

        İKİ DELİ BİR ARADA

        MÜZİK dünyasının sakin günler geçirdiği dönemi hareketlendirmek için iki tehlikeli isim bir araya geldi: Hande Yener ve Serdar Ortaç! Biliyorsunuz ikisinin de bizi dans pistlerinde harekete geçirme yetisi var. Şimdi güçlerini birleştirerek ‘İki Deli’ diye bir şarkı yaptılar ve önümüzdeki hafta bu şarkı ortalığı ele geçirmeye başlayacak.

        Şarkının Çağın Kulaçoğlu’nun yaptığı remiksini dinledim de gece kulüplerinde çalınmaya hazır! Orijinal versiyonunu Mert Ekren’in yaptığı şarkının klibinde kafes dövüşçüleri olarak karşımıza gelecek olan ikili, ses ve enerji olarak birbirine fena halde uymuş. Genelde kliplerde sakin sakin takılırken gördüğümüz Serdar Ortaç’a, Hande Yener’den enerji takviyesi yapılmış sanki. Şarkının sözlerinde geçen “İki deli bir araya gelmemeliydi” sözlerini haklı çıkaracak bir yangına hazırlanın.

        KARAKÖY'ÜN YENİSİ FINN

        KARAKÖY’ÜN bir kısmı Bebek-Etiler müdavimlerine boğulsa da, Gaspar’ın yanına kurulan Finn bilinçli ve genç eğlence insanlarını toplamaya başladı. Finn aslında bir gastro-pub. Siyah mermer masalarında leziz bir balkabağı çorbası içip bruschetta tabağını denedikten sonra yemeklere geçmenizi tavsiye ederim. Trüf mantarının domine ettiği klasik mönülerden değil. Hazır malzeme kullanmayan şef Erdem Civ, ricottasını bile kendisi üretiyormuş. Yemek sonrası güzel manzarasıyla sizi çeken barıysa mekânın asıl kozu bence.

        Barın arkasındaki duvarı yaşayan bir organizma haline getirip bitkilerle kaplamaları 10 numaralık bir hareket olmuş. Hastası olduğunuz birçok kokteyl barını oluşturan Onurcan Gencer, Finn için başarılı seçenekler oluşturmuş. Salı günleri mekânda kokteyl workshop’u veren Onurcan’ın derslerine sadece içmek istediğiniz kokteylin parasını ödeyerek katılabiliyorsunuz. Siz kokteyli söylüyorsunuz, Onurcan size yapmasını öğretiyor. Kârlı bir anlaşma bence.

        MÜZİK İHRACATI

        HEP biz yurtdışı kaynaklı müzikleri dinleyecek değiliz ya, biraz da onlar bizden çıkan müzikleri dinlesin. Bunun için de gözlerin Paradisko’ya çevrilmesi gerekli. Yaklaşık iki yıldır üretimde olan grubun elemanları Hakan Özkan ve Hemi, oluşturdukları disco house ikilisi kimliğiyle dördüncü EP’lerini yayınladılar. İstanbul gece hayatında olup da underground sularda gezenler Paradisko’nun adını ve onlar sahnedeyken geçirdikleri vaktin değerini biliyorlar. ‘Fool’ isimli EP ile daha geniş kitlelere hitap etmesi gereken grup, Budapeşte’yle başladıkları yurtdışı setleri kapsamında yeni yılın ilk günlerinde Data Tranmission’ın Londra’da düzenleyeceği sağlam bir partide sahne alacak.

        Diğer Yazılar