Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR süre önce Londra’ya yerleşen bir arkadaşım tatil için İstanbul’a geldiğinde, söz döndü dolaştı ilişki durumlarına geldi. Uzun süredir bir İngiliz ile aynı evi paylaşan arkadaşımın ilişki durumunu konuşurken, kızın adama her ay kira ödediğini duyunca şaşırdım. “İnsan kendi evinde kalması için sevgilisinden para alır mı?” diye düşündüm. Evlenmeyi düşündüklerini öğrenince daha da şaşırdım. “Evlenince kira almaya devam edecek mi?” diye düşündüm.

        Asıl büyük gol anlattığı son hikâyede atıldı. Kullanmadıkları bir odayı airbnb’de kiraya veriyorlarmış. Adam birlikte yaşadıkları evi kiraya verdikleri için arkadaşıma airbnb kirasından pay veriyormuş. Kendi evini kiralıyor ama teknik olarak kız arkadaşıyla evi paylaştığı için kızın hakkını yemiyor. İngilizler hakkında sürekli fikir değiştirmemi sağlayan bir gece oldu doğrusu. En azından adiller!

        Kahramanlar Hep Erkek

        KEMAL Hamamcıoğlu çok büyük bir tiyatro geçmişi olmamasına rağmen modern tiyatroda kısa sürede kendine yer edinmiş bir oyun yazarı. Önceki eserlerinin hepsini izleyip yerinde etkilenmiş biri olarak Duygu Asena’nın 70’nci yaş günü nedeniyle örgütlediği projeyi merak ediyordum. Bu yüzden ‘Kahramanlar Hep Erkek’in seyirciyle buluştuğu ilk oyunda yerimi aldım.

        Metin Akdülger, Can Bonomo, Emre Buga ve Kemal Hamamcıoğlu’nun yer aldığı oyun Duygu Asena’nın efsanevi ‘Kadının Adı Yok’ romanına erkeklerin ses vermiş hali. 4 oyuncu sırtlarını dönüp kitaptaki cümleleri bize Kemal’in yönetmenliğinin farkıyla aktarınca izlemesi çok keyifli oldu. Umarım sadece Asena’nın doğum günüyle sınırlı kalmayıp daha çok kişinin izlemesine fırsat verilir.

        İlk gösterim için de kapıda oluşan kuyruk bunun habercisiydi sanki. Oyun sanatatak. com isimli sanat sitesinin projesi. Siteye göz atmakta yarar var.

        Sahne sorunları

        ‘KAHRAMANLAR Hep Erkek’ oyununun teknik kısmı oldukça sade. 4 oyuncunun da kulaklarına telsiz mikrofonlar takılı, ellerindeki teksti rahatça okumaları sağlanıyor. Sahnenin kenarındaki kameralar da oyuncuların mimiklerini çekip ekrana yansıtıyor. Daha önceden ses ölçümleri yapılmış mikrofonların kanalları açılacak ve kapanacak, mantık olarak bu kadar basit. Ama mikrofonların hepsinde bir hışırtı. Zaten cool olmak üzere kısık sesle konuşan oyuncuların sesi iyice anlaşılmadı.

        Ne kadar zor olabilir ki bu sistemi ayarlayabilmek, neden defalarca ses provası alınmaz? Dünya starlarının hiçbir konserinde denk gelmediğimiz mikrofon ötme hadisesi bizim sahnelerin en sık gerçekleştirilen şovu gibidir. Olayın tiyatroya yansımasını daha önce görmemiştim. Kahramanlar hep erkek belki ama ses teknisyenleri de hep bir özensiz!

        Beyonce duyar kasıyor

        “UMARIM yarattığım sanat insanların iyileşmesine yardımcı oluyor, onları dünyanın kargaşasından biraz olsun uzaklaştırıyordur...” Beyonce, Amerika’daki Elle Dergisi’ne verdiği röportajda böyle söylüyor. Yaptığı müziği sanat olarak nitelendirmek size kalmış ama şarkısını sunma tekniği, video klibi, sahne şovları derken modern sanatın popüler yönünde sağlam bir hizmet veriyor. Laf olsun diye üretmiyor.

        Ülkemizde ‘ya tutarsa’ tekniğiyle her sene albüm çıkarmayı görev edinen şarkıcılara ve onların yaratıcılıktan yoksun ucuz videolarına bakıp sonra Beyonce’nin sanat dolu çalışmalarını izleyince insan “Haksızlık bu” diyor. Müzik aşkıyla dolu şarkıcılar yerine 1 numaraya oturma aşkıyla yanıp tutuşan şarkıcıların ülkesinde doğmuşuz, ne fena.

        Diğer Yazılar