Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OKAN Bayülgen’in televizyon programındaki tiplemelerden biriydi, iki gay tasarımcı ekrana çıkıp “Sen gay modacı değilsin, asıl ben gay modacıyım” diye birbirlerine laf atıyorlardı. İşlerinde gereksiz yere birbirine sataşan ünlülerin tiye alındığı bir parodiydi, belki hatırlarsınız. Çok gülerdim doğrusu o esprilere. Günümüzde bu sahnelerin hemen her meslek dalında yaşanan krizler halinde karşımıza gelmesi ise bir başka güldürüyor doğrusu. Herkes işinde tek kale olma derdinde, yeni isimlere tahammül yok. Bahsettiğim meslekler de öyle uzun okullar bitirilip ortaya atılınan şeyler değil aslında. Tabii ki meslek dediğin donanım ister, önüne gelen her şeyi seçemezsin. Zaten ne demişler, çıraklığını yapmadığın bir işin ustalığına soyunma, çırak çıkarsın...

        Ama günümüz teknolojisi her eve yardımcı. Ufak bir teknik eğitimle DJ, fotoğrafçı, barmen olabiliyorsun artık. Bu durumu kabul etsek ve öyle ilerlesek olmaz mı? Diyetisyen ve kişisel gelişim uzmanı olmak bile bu kadar kolay hale gelmişken, “Herkes DJ oldu” topuna girilmesi bana tuhaf geliyor mesela. Tabii ki DJ var, eğlendirici var! Fakat zevke göre yapılan bir iş dalına yönelme kriterleri diye bir şey yok ki bu dünyada. Siz hiç duydunuz mu Sezen Aksu’nun yeni yetme popçular için “Herkes de şarkıcı oldu canım” dediğini. Ya da bir beyin cerrahının üniversiteye hazırlanan gençler hakkında “Gidin başka mesleğe yönelin, zaten yeterince cerrah var” dediğini. Sakin olun gençler, herkesin kendi pazarını oluşturduğu bir döneme girdik artık. Günümüz ekonomik şartları sadece bir işe kendini adamak için çok uygun değil. Piyasayı reklamını iyi yapan, dolayısıyla da müşteriyi çeken kişiler yönetiyor. İyi kötü tartışılmıyor ki firmalar tarafından, anlaştıkları isim ne getirdi ona bakılıyor. Dolayısıyla ortadaki kavga ‘gay modacı’ tartışmasından ileri gitmiyor.

        DONANIM MESELESİ

        Konu hakkında hiçbir geçmişi olmayan insanların kriter kabul edilmesi sinir bozuyor tabii. Ama çağ böyle, bunun derdine düşmektense işe böyle girenlerin elekte takılacağını hesap etmek gerekiyor. Sadece moda dergisi okuyarak tasarımlar hakkında ahkâm kesen sözde moda ikonlarından sıkıldığım kadar gazetenin bir sayfasında yazıyor diye gazeteci olduğunu zannedip ortada kasım kasım gerinenlerden de bıktım ama devir böyle. Bu yüzden mekânlarla anlaşıp canının istediği şarkıları müşterilerle paylaşan insanlar bana garip gelmiyor. Rüzgâr dindiğinde ortada kalacak isimler belli olduğu halde, neden hâlâ boş insanlara yatırım yapılıyor derseniz, bunu firmalara sormak gerekiyor herhalde. Ortadaki pastayı onlar dağıtıyor çünkü.

        Alaçatı trafiğinin suçlusu: Esnaf

        YAZ başından beri ‘Alaçatı Köy’de yürünmüyor, insanların yarattığı trafik köprüdekinden fazla’ diye yazıp duruyordum ya, sorumlusunu buldum: Esnaf! Mekânın girişinde duran setin üzeri bir süre sonra misafirlerin sahnesi oluveriyor. Canı çeken yukarı çıkıp DJ Ogün’ün çaldıklarına eşlik etmeye başlıyor. Yukarı çıkan o kadar eğleniyor ki, bu sefer yoldan geçenler eğlenenleri izlemeye başlıyor, fotoğraf çekiyor, tempo tutuyor. Esnaf’ın önüne gelince Alaçatı trafiği kilitleniyor anlayacağınız. E nasıl kilitlenmesin, mutlu yüzler göremiyoruz bu ara, bari eğlenen insan izleyelim. Enteresan olan Esnaf’ın eller havaya bir mekân değil, aslında meyhane tarzında bir restoran olması. Ama tüm geceyi öyle güzel yönetiyorlar ki kendini tepelerde buluyorsun. Benim uğradığım gece müzik kısılarak konuklar arasındaki Cenk Eren’in şarkı söylemesi geceye öyle bir tat kattı ki, unutulmaz. Cenk Eren son albümüyle beraber efsane Türk sesleri arasına girerken Altın Kelebek’te Tarkan ile aynı kategoride aday gösterilmenin gururu içindeydi. Bir taraftan Mert Davran çıkılabilecek en yüksek yerlerde dans ediyor, yoldan geçenlere ayaküstü şov yapıyordu. Böylesine bir eğlenceyi deneyimlemek için Esnaf gecelerine göz atmanız şart. Cenk Eren’in tüm sokağa yetecek sesi ile sezona veda edilse ne güzel olur mesela...

        Bu ara DJ denince

        32 yaşında DJ’liğe başlayıp sonrasında katıldığı Soundclash yarışmasıyla dikkatleri üzerine çeken Cafer Kabak (Jaffer), hiç de yabancı değilmiş meğer. Müziğine bayıldığım DJ/prodüktör İlker Aksungar’ın öğrencisi olduğunu duyunca şaşırmadım değil. İlker’in kendi markası olan ve yıllardır eğlence dünyasında partileri, radyo programları, hatta sanat girişimleri ile faaliyet gösteren Housekeeper’ın bir parçasıymış o da. Daha önceleri muhasebecilik yapıp elektronik müzik dinleyen Jaffer, İlker’in öğrencisi olduktan sonra house müzik ve türevlerine yönelmiş ve kısa süre içinde DJ’lik hadisesini çözmüş. Aksungar’ın kurduğu FRNDzz isimli oluşumun da takım kaptanı olan Jaffer’ı Las Vegas’tan sonra İstanbul’da da dinlemek lazım.

        Diğer Yazılar