Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ARTIK tamamen anladım ki star kompleksi denen şey, halihazırda star olanlarda değil de sonradan ortama dahil olup hızla yukarılara çıkmak isteyenlerde baş gösteren bir kompleks türü. Bu komplekse sahip olanların ortak özelliği yeterli olmayışları! Bir yanları eksik kalınca çözümü yaygarada buluyorlar. E onlar da haklı, artık popüler olmak zor değil. Alıyorsun takipçiyi, parasını verip bastırıyorsun kliplere tıkları, gündemde kalacak basit magazin hareketleri de yaptın mı hop gazetelerdesin, televizyondasın. Sezen, Tarkan, Kıvanç gibi isimler evlere kapanıp bizleri kendilerinden mahrum bırakınca, habersiz kalan magazin dünyası renkli fakat donanımsız starların peşinden koşmaya başladı, ne yapsın. Bu kadar saçma sapan yarışma ünlüsü/ psikopatı/yeteneksizi nasıl ortaya döküldü? Bunları yapınca doğal olarak ne şarkına bakılıyor ne sözüne. Çünkü bu kategori böyle. İşinle değil de magazininle gündemde oluyorsun. Buraya kadar hiç sorun yok. Sorun, magazin ünlülerinin kendi yarattığı suni gündeme kendilerinin inanmasıyla başlıyor. Türkiye’deki toplam bilgisayar IP’sinden kat kat fazla tık alan şarkıların başarısı sana gerçekmiş gibi gelmeye başlıyor. Uydurma birlikteliklerini gerçekten yaşadığına inanıyorsun. Etkilemenin kolay olduğu çocuk yaştaki hayran kitlendeki coşkunun tüm halk üzerinde hissedildiğini düşünüyorsun. Belki 7’den 70’e halka hitap edecek bir becerin var ama sırf star olmanın dayanılmaz büyüsü seni çağırdığı için o yönü terk edip kendi yalan dünyana çekiliyorsun. Zaten bu zamana kadar sadece seni pohpohlayan arkadaşlarını yanında tuttuğun için inandığının aksine ses çıkmasına da bir şekilde engel oluyorsun. Her şey kendi istediğin gibi ilerlerken bir gün gazeteyi bir açıyorsun, aman Tanrım, duymak istemediğin şeyleri dile getirmişler... O zaman ne yapalım, hadi çıldıralım! O ana kadar magazin haberlerini boy boy veren gazeteleri, senin ünlenmende önemli rolü olan yazarları siliyorsun. Neden çünkü, istemediğin şeyleri söylüyorlar. Ve sen bir starsın, herkes seni beğeniyor, tüm ülke arkandan deliriyor, bu gazete de ne saçmalıyor öyle? İşte star kompleksi tam bu noktada devreye giriyor. Yazılanları bastırabilmek için daha çok bağırmaya çalışıyorsun. Kimse senin kadar olay çıkaramıyor, adaptan susmak zorunda kalıyorlar. İçinden “Nasıl ağızlarının payını verdim ama” diye böbürlenerek kendi paranla yaptırdığın tahtına oturuyorsun. Ama işin kötüsü gerçekleri değiştiremiyorsun. Seni kollamaya çalışan son kişileri de böyle böyle kaybediyorsun ama şunun altını bir kez daha çizmek isterim ki gerçekleri değiştiremiyorsun.

        Kaplan Sarılması

        GEÇEN hafta cuma gecesi harika başladı. Beyoğlu’na çıkıp bir şeyler içilebilecek bir saat olan 22.00’de Toy İstanbul’da bir oyuna gitmek benim için farklı bir deneyim oldu. Söz konusu oyun Kemal Hamamcıoğlu’nun yazdığı ve Bahar Kerimoğlu’nun yönettiği ‘Kaplan Sarılması’. Kemal Hamamcıoğlu modern tiyatro sahnesinin en başarılı temsilcilerinden. Bir kere Kaplan Sarılması’nda oyun süresi kısa (50 dakika). Bu yüzden edebiyat olsun diye ağdalı şekilde uzatılan ikili konuşmalardan hiç yok. Evet, uzatılan diyorum çünkü günümüz dünyasında uzatmalara yer yok. Hani kısa ve öz diye sadece yabancı dizi takip eden popüler sanatseverler için ideal aslında bu oyun. 50 dakikada 150 dakikalık yüklemeyi yapıp eve gönderiyor sizi. Sahnede tek başına Şebnem Bozoklu var. Dış ses olarak oyunda yer alan Kerem Fırtına ile nasıl iyi bir ikili oluyorlar, tarifsiz. Şebnem Bozoklu’yu canlı izlemenin keyfi anlatılır gibi değil. Genelde kahkaha patlattığım replikleri bazen de sizi duvara toslatıyor. İstanbul’un yeni tiyatro sahnesi Toy İstanbul’da izlediğim ‘Kaplan Sarılması’ bana bir ‘Black Mirror’ bölümü izlermişim gibi iyi geldi. Kadın-erkek ilişkilerine ve çağımızın vebası yalnızlıkla baş edebilmenin yollarına bambaşka bir pencereden bakan, iç hafifleten cinsten bir oyun.

        Diğer Yazılar