Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAFTA sonu Twitter’a “Peki protein tozu eseri olduğu her halinden belli olan abilerin, botokslu ablalardan ne farkı var” diye yazınca -basın diliyle- şimşekleri üzerime çektim. Valla zayıf olduğum için kıskanıyor falan değilim. Sadece göz var izan var, bir anda artan “spor düşkünü kaslı arkadaş” sayısının doğal yollardan olmadığı fazlasıyla belli oluyor. Hani botoks da insanı güzelleştiriyor olabilir ama doğal olmayan görüntüsü tartışma gerektirmeyen bir konu bence. Botokslu şaşkın suratlı kadınlar gibi boğum boğum kollu ve ev baklavası görünümündeki karın kaslarıyla hava atan erkeklere karşı gülümseme isteği doğuyor bende. Önce cahillikle suçlanıp, sonra da konu hakkında bilgilendirildim. Açıklamalar gerçekten tatmin edici ve harikaydı; protein tozu peynir altı suyunun toz haline gelmiş halidir, kötü bir şey değil ki! Bu kadar bilgiye herhangi bir erkek dergisini ya da fitness magazinini karıştıran herkes sahip olabilir zaten. İyi tamam da protein tozlarının içeriğinin kimyasal olmadığını kimse bana söyleyemez sanırım. Bir de saldırılarında “Spor yaptıktan sonra o kadar et tüketeceğimize protein tozu alıyoruz, ne olmuş yani” sığlığını barındıranlar vardı ki, o kesime de kümeslere tıkılıp hormonlar aracılığıyla şişirilen tavuklardan ne farkları olduğunu sormak isterim. “Her gün 1 kg et ya da 20 tane yumurta yiyeceğime protein tozu içiyorum” diyenler de ayrı antika. Sana 20 tane yumurta yerine geçecek bir toz içiriyorlar ve sen bunun içindeki GDO’yu, kimyasalları hiçe sayıp “Peynir altı tozu bu canım” diyorsun. Mantığınız alıyor ve tamamen doğal diyorsanız zaten diyeceğim bir şey yok. Bana laf yetiştireceklerine o koca protein tozu kutularının içindekiler bölümünde yazanları bir internetten araştırsalar daha iyi olacak. Hem bu şişik arkadaşlar sanki sadece protein tozu içiyor, kreatinmiş, amino asitmiş ve böbrek bitirici diğer gıda takviyelerini beşer, altışar yutmuyorlarmış gibi konuşmaları da çok tatlı.

        Kraliçe lezbiyen!

        2013 Kâinat Güzeli yarışmasında İspanya’yı temsil eden Patricia Yurena Rodriguez kadın sevgilisiyle aşk dolu fotoğraflarını Instagram’a yükleyince erkek hayranları ne hissetti merak ediyorum. Hani Miranda Kerr sevgilisinden ayrılınca sevinen erkek kafasından bahsediyorum. Güzellik yarışması gibi erkeksi bir hadisenin yarışmacılarının lezbiyen olduğunu açıklaması olayın normallik boyutunu ortaya koymuş mudur, meraktayım aslında. Bu işler ne zaman haber olmaktan çıkacak, normal bir olaymış gibi karşılanacak, biz o zaman renk dağılımı eşit yapılmış bir dünyada yaşıyor olacağız.

        Plaj özgürlüğü

        ANTALYA’daki kadınlar plajına ilk önce tepkiler yağmıştı ama sonra içeride kadınların istedikleri gibi takılıyor olması işi yumuşattı. İsteyen haşemasıyla giriyormuş, isteyen üstsüz güneşleniyormuş. Karışan görüşen yok rahat ve özgür. Hayır, bu kadar övgüden sonra bir de erkekler plajı olsun diye devam etmeyeceğim. Oradaki görüntüyü hayal edip sonra hızla gözlerimi korkuyla açtım. Benim diyeceğim, madem kadınlar plajımız var neden legal olarak çıplaklar plajımız, LGBT plajımız, bekârlar plajımız olmasın.

        SEZON SONU

        ÇEŞME ufak ufak olayı kapatmaya başladı. Geceler biraz daha serin olmaya başladı, insanlar azaldı derken sezonun son festivali Babylon Soundgarden, Gramatik ve Erol Alkan’ı konuk ederek yazı bitirdi. Aya Yorgi’deki Babylon Beach, festival alanı olarak harika. Bu sene benim için en enteresan deneyim HTC standındaki müzik aleti reactable’ı denemek oldu. Küpler kullanarak elektronik müzik yapabildiğiniz bu makinenin telefon uygulamaları da varmış ama orijinali ile vakit geçirmenin tadı benzersizdi.

        Diğer Yazılar