Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "NEDEN hiç Karaköy'e götüremedim seni?" diyen bir arkadaşıma oraya gidecek kadar bohem olmadığımı söyledim ama dinletemedim. Cihangir'i de sevmem mesela. Oranın o sahte hırpani entellerini göreceğime Nişantaşı'nın sahte arkadaşlıklarını çekerim daha iyi! Ama yine de pazar sabahı kendimi Karaköy'de buldum. Gitme sebebim de, itiraf edeyim ki Karaköy'ün yeni halini merak etmem filan değil, bir gece önce sokakta fotoğrafları çekilmiş olan kedi yavruları... Asıl amacım gidip onları sevmekti ama Karaköy'e gitmişken kafama göre yerler de bulmadım değil. İlk durak Ops oldu. Maya ve Liman Lokantası'ndan başka bir yer bilmediğim Karaköy'de Ops gibi sıcak bir mekânla karşılaşmak mutlu etti beni. Ops'un sahiplerinden Yasin Kalender uzun yol kaptanıymış, hatta sonradan kafayı bozup 142 yıllık bir binadaki Ops'u almış karısı Esin Sözer'le birlikte. Aşçıları Gökmen New York Soho'da çalışıp öğrendiklerini burada sergiliyor. Gerçi biz kahvaltıya gittik ama hazırladığı kahvaltı bu kadar lezzetliyse, geri kalanını tatmak için birkaç kilo verip gitmek gerekiyor galiba. Kaşla göz arası bana 1-2 ipucu da verdi, mutlu ayrıldım Ops'tan. Sonra Karabatak'ta bir kahve molası verdik, bizim haricimizde herkes turistti. Zaten tatil kafasında olunca insanlarla hemen dost olup konuşmaya başlıyorsunuz, yalnız gidip koca bir arkadaş grubunuz olabilir yani. Ardından Fransız Geçidi'nde, Kâğıthane ve yeni açılan Fahion@Eye isimli gözlükçüye takıldık biraz. Hakan Şen'in açtığı bu gözlükçü vintage gözlükleri yenileyip hizmete sokuyor. Biz görünce kendimizi kaybettik, herkeste aynı gözlükleri görmekten sıkıldıysanız gidip denemeniz lazım.

        Eurovision’da 7’nci olmamızın 5 nedeni

        ■ Türk erkeği çekicidir ama 7 tanesi biraz fazlaydı galiba.

        ■ Ülkeler sadece politik olarak sevdiklerine oy verince çaresiz kaldık.

        ■ Koreografide 'gemi olmaktan' daha yaratıcı şeyler lazımdı.

        ■ Can mutsuz gözüküyordu, çocuğun yaşama sevinci elinden alınmıştı sanki.

        ■ Hemen tüm şarkılara Avrupa sound'u hâkimdi, biz bariz etnik kaldık. Artık sazmış, darbukaymış yemiyor Avrupalılar...

        Olan biten

        MADONNA: Tom Tom Sokak'ta geçtiğimiz cuma gecesi Doritos sponsorluğunda Madonna partisi vardı. Madonna'nın remikslerini dinlemek için gittim ama 2 tane Madonna duyabildim. Bu hafta sonu da parti yapacaklarmış, daha çok Madonna çalsalar fena olmaz. Tektekçi'nin önüne konuşlanıp shot'ları devirmeye başladık. Bu arada Tektekçi önümüzdeki cumartesi Çeşme'de açılıyor, keyfimiz orada da sürecek.

        BUBBLE: The Hall'un bünyesinde yer alan Bubble'ı önce gay kulüp olarak açmışlardı. Sonrasında vazgeçip sağlam bir kulüp haline getirmişler. Orkun Bozdemir çalıyordu, dayanamadık gittik. Uzun süredir sabaha kadar eğlendiğim bir gece olmamıştı sanırım. Orkun çalarken başka şansınız yok, adamın müziği sizi bırakmıyor.

        NEW YORK: Balayı için Amerika'ya giden Doğuş Çabakçor bu ziyaretini işe de dökmüş. İlk olarak New York'ta Hudson Terrace'da çalan Doğuş, daha sonra Miami'nin girmesi en zor kulüplerinden Set'te bir performans gerçekleştirdi. Başka bir organizasyon için temmuzda bir hafta Bali'ye gidecek olan Doğuş'un yurtdışı macerası bakalım nereye gidecek...

        VESPA ZEVKİ

        GEÇEN perşembe, arkadaşlarımla Ulus'ta eski pazar yerine açılan Vespa Academy'ye gittik. Ben Jude Law'ın 'Alfie'sini izlediğimden beri stylish bir şekilde giyinip Vespa'ya atlayıp şehirde dolaşmayı hayal ederim ama bizim şoförlere güvenemediğim için böyle bir girişimim olmadı. Neyse ki bu alanda trafik yok, rahatça dolanabiliyorsunuz. Öğrenmesi de cidden basit. 15 dakikalık bir sunumdan sonra sanki Matrix'teyiz ve tüm bilgiler beynime yüklenmiş gibi motorun tepesindeydim. Fena halde zevk aldım. Cesareti toplayıp yollara düşmeme az kaldı gibi geliyor bana, belki trafiği de adam ederim!

        Diğer Yazılar