Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aranızda ‘‘Kendi evinde misafir olmak’’ diye bir şey duyanınız var mı bilmiyorum? Ama ben duymanın ötesinde bilenlerdenim. Gördüm ve yaşadım. Ucube bir şeydir. Kara mizahtır.

        Kendi malınızda misafir olursunuz. Kaydı, kuydu ile sizindir, ama ‘‘kiracı bile olmayanlarca misafir muamelesi yapılır’’ size. Gültepe’de üzerinde ‘‘Cumhuriyet Tapusu’’ yazan devlet onaylı belgelerime rağmen yaşadığım durum bu. Üzerinde gecekondular var. 40 Yıldır etrafında ‘‘ciğerin etrafında dönen kedi’’ gibi dolanıyorum. Adam beni gecekondusuna davet edip, kahve ikram ediyor. Üstüne, ‘‘40 yıldır neredesin. Aklın şimdi mi başına geldi’’ deme rahatlığını bulabiliyor kendinde. Konu bu değil. Durumun ulaştığı nokta konu. Bireysel olmaktan çıktı, sosyal yara halini aldı bu durum.

        İNSANİ KİMLİK

        Oldukça sinir bozucu. Uzun süreli misafir akınlarının eseri. Tahterevalli gibi. Siz misafirperverliğin doz ağırlığını arttırdıkça, onların oturma eylemi organları havaya kalkıyor. Size uymak yerine, kendi programlarını anayasa hükmü kılıyorlar. İnsanı kimlik bunalımına itiyorlar. Çay için bile onlardan izin almak durumunda kalıyorsunuz maazallah.

        Tarih-Coğrafya bile mağduru olmaya başladı kendi evinde misafir durumuna düşmenin. Durumun son mağduru Antik Kybele Gemisi. İlk çağlarda Klozmenai medeniyeti denizcilerinin kullandığı gemi. Urla’daki buluntular ışığında 2600 yıl sonra vücuda büründürülmüş ticaret gemisi. Döneminin olanakları ve tekniği göz önüne alınarak yaratıldı. Hatta 2009 yılında Fransa’ya yelken ve kürek gücüyle gitti. Dönüşünde yer bulamadı. İzmir’in Foça Limanı’na sığındı. Ardından Marsilya’ya gitti. Bin bir macera yaşadı.

        Yangın dahil her türlü talihsizliği yaşadı gurbet ellerde. Sonra birileri insafa geldi de kendi evine, Urla İskele’ye döndü. Karada, kıyıda-köşede bir yere sığınabilmiş durumda idi bir süredir ‘‘Lütuf’’ kabilinden. Varlığından bile tesadüfen haberdar olur durumda idi Urla’ya yolu düşen.

        ALKIŞA LAYIK

        Geçenlerde Koç gurubu, sessiz sedasız sürdürdüğü çalışmalarla, alkışa layık bir Sualtı Arkeoloji Müzesi kazandırdı Urla’ya. Açılışı yapıldı büyük bir katılımla. Dünya’daki ilklerden olma özelliği taşıyor bu arada. Devreye girildi, Kybele’ye gün ışığı yaratıldı bu vesile ile. Sığıma konumundan çıkarıldı, kendi evi olan limana indirildi.

        Heyhat!. Üzerinden 10 gün geçti. Ev sahibi kesilenlerce ‘‘Burada bunun ne işi var’’ türünden Urlasal sorunlarla uğraşıyor. Limanın kapasitesi sınırlı imiş zaten, bir de buna ne gerek varmış.

        Etrafı kendine bordolamış (yanaşmış-bağlanmış) teknelerle doluyormuş sık sık. Gittim, gördüm. Denize inmiş olmaya şükreder durumda. Ararken sorsanız, gösteren olmaz ise göremezsiniz.

        Denize indi, bağlanacak iskele bulundu ama yine ‘‘Sığıntı’’ konumunda.

        Sizce kendi evinde reva mı bu ona?

        Diğer Yazılar