Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        10 Eylül 1922

        “İzmir’i Belkahve doruğundan doya doya gördükten sonra, akşam karanlığında Nif’te bir eve girdi. Ağırlandığı ev, Nif Belediye Başkanı’nın evi idi. Bir­iki basamakla ilk kata çıktı. Köylü kadınlar karşıladı onu. Gölgeler gibi çekingendiler. Onu dar girişte karşılarında görünce, sarılıp öpmeden edemediler. Gözyaşlarına üniforması mendil oldu nerede ise. Sarılışları, göz yaşları, karşısında el bağlayışları, ona sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden daha iyi anlatıyordu. Duygulandı, tatlı bir ses tonu ile hatırlarını sordu. Gölgeler gibi durmayı sürdürdü kadınlar. Saygıdan elleri bağlı, önlerine bakmayı sürdürdüler. Oturdu, gözlerini karşı duvarda asılı yaldızlı çerçeveli resme dikti. Oldukça büyük bir Venizelos portresi idi. Bakıyordu ama hiddet ifadesi yoktu gözlerinde. Sadece kendi içini dinler gibiydi. Suskun bakışlarını ani bir gürleme ile tablodan salona çevirdi ve gürledi;

        KENDİMİZE ŞARKI

        “Yahu İzmir’e girdiğimiz akşamdır bu? Hadi bari biz kendimiz şarkı söyleyelim.’’

        Ve çocuklar gibi söylediler... İkram olsun diye içki hazırlamışlar. Neşesini görünce, bir tepsi içinde getirdiler önüne.

        İstemedi, içmedi. Büyük iş zamanlarında içmek adeti değildi. “İstirahate çekilelim, yarın İzmir’e erken gitmek gerek. Yapılacak çok iş var’’ dedi.

        Orada geçirdiği 9 Eylül gecesinin anısı sonradan ölümsüzleştirilecekti. Nif, artık onun adı ile anılacaktı Mustafa Kemalpaşa. Konak’a ilerlerken, üstü açık arabanın içi çiçek bahçesine dönmüştü. Mahçup bakışları ile yolun iki tarafına dizilmiş halkı selamlıyordu. “Aman diyeyim!’’ diye gürleyince emir subayı üzerine kapanacak oldu.

        Gelin gibi süslenerek yola yatırılmış kuzuyu işaret ediyordu. “Söyleyin, kesmesinler sakın’’ dedi. Kestirmedi. Yurtta ve dışarıdan yüzlerce kutlama telgrafı geliyordu. Emir subayı yarı şaşkın, yarı ürkek elinde bir telgraf ile yanına geldi. “İstanbul’dan’’ diyebildi sadece “Korkusuz demek yaraşan komutan, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne Anadolu’muzun ve Türk ili olan şehirler şehri İzmir’imizin kurtarılmasında üstün zafer, Osmanlılığın övünç tarihine pek parlak bir yiğitlik sayfası eklenmiştir. Bu konuda gerek yüce komutan kişiliğinizden, gerek tüm ileri gelenler ve amirler ve subaylar ve erler tarafından gösterilen kahramanlık ve yurtseverlik eserleri, dilin seçkiniyle şükredilip ululanır. Gerçekleştirilen zafer kutlanıp, kutsanırken, şehitlerimizin temiz ruhlarına Fatihalar sunulur, efendim. Padişah Mehmet Vahidettin. 10 Eylül 1922”

        BAŞLANGIÇ GÜNÜ

        O nedenle bir sonuç değil, bir başlangıçtır bugün bu ülke için. Bir başka deyişle, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ikinci doğum günüdür bugün. İzmir’in dağlarında çiçeklerin açtığı gündür.

        Zeybek’in bu çilekeş bir halk için zafer dansı olduğu gündür bugün. 94. yıldır bağımsız, ülkemin yalnız ve aydınlık kenti. Kutlu olsun kurtuluşun.

        Diğer Yazılar