Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anlam-ağırlık itibarı ile komşuluk, arkadaşlıktan öte. Hatırlayalım;

        Ortak bir kenarı paylaşan iki varlığa ‘‘komşu’’ deniyor. Hayati önemi olan insanlar topluluğudur kendileri. Dışarıdan olmalarına karşın, hayatınızı güllük gülistanlık hale getirebilmekteki başarıları şaşırtıcıdır. Varlıkları ile güven veren, ‘‘en yakın bakkal’’ olma özelliği de olandır. Başınız sıkıştığında, muhabbet aradığınızda kapısını çalabileceğinizdir. Evinde pişen her değişik şeyden size de bir tabak yollayandır. Zevkle tabak getir-götür ilişkisi kurduğunuz kişidir. Sıcak havalarda ‘‘essin-cereyan olsun’’ diye, iki evin dış kapısını açık tutarak evleri birleştirdiğinizdir. Eksiğinizi ‘‘siz de var mı’’ diye sorabileceğiniz kişidir.

        Ardınızı kollatmayandır. Ar’ınızı emanetten kaçınmadığınızdır. Tadından yenmez bir şeydir komşu-komşuluk.

        Ülkem için Yunanistan’a, Ege Bölgem için Adalar’a ‘‘rağmenlere rağmen’’ bu gözle baktık, bakıyoruz hep. Yunanistan daha 5 yıl önce ekonomik krize girdiğinde mesela. Adalarından gelen imdat çağrısına Ege sahil şeridi insanımız koştu. Hem de Avrupa ve Dünya, dış borç batağına çekmekle kalmayıp ‘‘Düşene Tekme’’ maharetlerini sergilerken. ‘‘Komşu’’ diyerek, ‘‘düştüğü yerden kalkmasına el uzatma’’ seferberliğine girdi ülkem sahil şeridi. Hem de ne devlet, ne hükümet söylemi olmadan. Sadece hür iradesi ile el uzattı bataktaki adalar turizmine. ‘‘Yan masadan’’ misali yaz-kış ziyaretçi paylaşıyor Ege esnafımız komşunun adaları ile hala.

        Geçenlerde bir davetiye ulaştı elime. “İzmir’de; şarap tadı eşliğinde, Yunanistan-Türkiye, Türkiye-Yunanistan işbirliği adına fikir paylaşmaya davet ediyoruz! Sakız Belediyesi-Sakız Ticaret Odası” diye. Aynı günün haftasında gazetelere sütun-santim, internete çarşaf ‘‘Ege’de Yunan bayrağı dikilmemiş adamız kalmadı.’’ haberleri düştü yine. Kardak krizinden bu yana yalamasıyız zaten durumun. Birleri ısıtıp-ısıtıp aramıza serpiyor yine.

        YÜZÜNE BAKAMADIKLARIMIZ

        Dönelim yine komşuluk kavramına. Son çeyrek yüzyılda eskisi kadar kıymeti yok o sosyal kavramın. ‘‘Senelerdir aynı apartmanda oturup konuşmadıklarımız. Asansörde yan yana gelsek; yüzüne bakmadıklarımız. Dağarcığımızdan selamlaşma kavramını sildiklerimiz. Üst kattaki bir şey silkeleyene kadar tanışamadıklarımız.

        O silkeleme eylemiyle sadece kendisiyle değil, anası-avradı-sülalesiyle tanış olduklarımız. Siz babanızın evinin duvarına izinsiz poster bile asamazken, sürekli çekiçle-matkapla bir şeyler çakan. Tepenizde müthiş yaratıcı ses kombinasyonları yaratan. Parkelerinin üzerinde özensiz notalarla eserler dinletme azminde olan.’’ şeklinde tanımlanır oldu ‘‘Komşuluk’’ kavramımız.

        Dolayısı ile kıssadan hisse doğdu Sakız Adası heyeti İzmir’e gelmeden önce. Bu durumda, ‘‘Tercihimiz hangi tür komşuluk’’ sorusu da benim de üzerime düşen vazife!

        Komşum; biz şu aralar çok meşgulüz.

        O günlerinde biz komşuluğu siyasetin önüne koyduyduk Şimdi sen arada bu duruma bi el at vre!

        Diğer Yazılar