Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında; anlatacağım şeyin başlangıcı 1908’e dayanır. Deneyimlerin ve tanıklıkların birikimi ile daha o zaman görüşlerini dillendirmenin bedellerini ödemeye başlamıştı. Yıllarca sürgün, sonrasında da idam fermanı bile döndürememişti onu gördüğü tehlikeyi söylemekten.

        Gönül uzun uzun anlatmayı dilerdi. Teferruat gördüğümüzden değil. Her kilometre taşı yaşanmışlıklarla dolu, iyi bir gözlem ve açığı bırakılmamış teşhis ürünü çünkü sürecin vardığı nokta. Merak eden Ali Fuat Cebesoy’un ‘‘Ordu-Siyaset’’ anılarını okur.

        Çiçeği burnunda çıktığı kurtuluş yolunda bile bunu söylemekten geri durmadı. Ordu ve siyaset konusu 1920’de TBMM gündemine geldiğinde şunları söylüyordu:

        “Harbiye Nezareti’nin görevleri ordunun beslenmesi, giydirilmesi ve donatılmasıdır. Görevleri arasında emir, komuta yoktur. Ülkemizde Harbiye nazırları öteden beri savaş yönetimini ve komutayı da ellerinde bulundurmaktan zevk alırlardı. O nedenle ülkemizde bağımsız genelkurmay başkanlığı yoktur.

        BİRLEŞTİRMEK DOĞRU DEĞİL

        Doğrudan doğruya Harbiye nazırının istekleri doğrultusunda hareket eden bir genelkurmay başkanı vardı. Doğal olarak Harbiye Nezareti’ne, Harbiye nazırına bağlı bir genelkurmay başkanının sorumluluğu da harbiye nazırı olan kişiye karşıdır. Bazen bu iki makam bir kişide birleşmiştir, Enver Paşa’da olduğu gibi... Ancak harbiye işleri ile genelkurmayı birleştirmek doğru değildir.”

        Üzerinden 4 yıl geçmiştir. Cumhurbaşkanı seçilmesinin 1. yıl dönümüne 66 gün kalmıştır. Şubat 21’i 22’ye bağlayan gece Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy ile toplanır. Doğru bildiğinin bedelini yine ödemektedir. Kendisine yönelik bir suikast ihbarı vardır. Önlemler konuşulur ama asıl toplantı amacını dile getirir:

        “Hilafetin kalkması. Din, Genel Kurmay ve Vakıflar Bakanlıklarının kaldırılması. Genel Kurmay Bakanlığı yerine bağımsız bir Genel Kurmay Başkanlığı’nın kurulması, eğitimin birleştirilmesi.’’

        Ankara’ya döndü. Sıcağı sıcağına TBMM’de tartıştı:

        “İnançlısı olmakla doyumluluk ve mutluluk duyduğumuz İslam dinini de yüzyıllardan beri alışılageldiği yönde bir siyasi araç olmaktan kurtarmak ve yüceltmek gerektiği gerçeğini gözlemliyoruz. Kutsal olan inançların ve vicdanın, karışık ve kirli her türlü hırsların ve çıkarların sahnelendiği siyasetten ve siyasetin tüm organlarından bir an önce ve kesinlikle temizlenmesi ulusun bu dünyada ve öbür dünyadaki mutluluğun gereği olan bir zorunluluktur. İslam böyle genişler.”

        Ve 3 Mart. Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisi ile TBMM; Eğitim Birliği Yasasını kabul etti. Diyanet Bakanlığı, Genel Kurmay Bakanlığını kaldırdı, başkanlık olarak bağımsız kıldı. Hilafeti kaldırdı. Yani bugün yıl dönümü.

        1924’ün 21 Şubat’ını 22 Şubat’a bağlayan gece konuşulanların bu şekli aldığı yer mi? İzmir, Uşakizade Köşkü. Yani, bugünkü Özel Türk Koleji, 10 Eylül 1922’den vefatına Başkomutanlık Karargahı idi!

        3 Mart tarih kronolojisine bakarken denk geldim, kafama dank etti de!

        Diğer Yazılar