Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sayın Ahmet Davutoğlu, dün yapılan kongreyle AK Parti Genel Başkanlığı görevini devretti. Ardından da Başbakanlığı bıraktı. Daha önce açıkladığı gibi, aday olmadı ve bu iki önemli makamdan feragat etti.

        Öncelikle bir insana büyük bir güç kazandıran bu gibi makamlardan ayrılmanın hiç kolay olmadığını ve çok güçlü bir irade gerektirdiğini belirtelim. Başkalarının kararına bırakmadan, gönüllü ve isteyerek siyaset alanından çekilmeyi başaran insan neredeyse yok denecek kadar az.

        Şimdi bazıları, Davutoğlu’nun makamından gönüllü ayrılmadığını ve terk etmek zorunda bırakıldığını düşünebilir. Bu iddia gerçek olsa bile, bırakmaya zorlanması sadece onun haklılığını ve mağduriyetini ifade eder. Ayrıca Ahmet Hoca’nın ayrılma yöntemi onun gönüllü iradesinin bir yansıması değil midir?

        Kendisini ayrılmaya zorlayanlara meydan okuyarak, arkasından yetkisini daraltan imzayı atan “refiklere (!)” hesap sormaya kalkarak ve kongrede aday olup kırıp-dökerek çekilebilirdi. Ama bunların hiçbirine sığınmadı. Başka partilerde olduğu gibi, kifayetsiz muhterislerin sahne aldığı kavgalara izin vermedi. Arkasında siyasi bir fitne bırakmadı.

        Partilerin, millete hizmet etmenin ve güçlü bir ülke ve medeniyet kurma davasının sadece birer aracı olduğunu hatırlattı. Partiyi ve makamı amaca dönüştürmedi.

        Ülkemizin menfeatlarini şahsi çıkarlarının ve siyaset oyunlarının üstünde tuttu. “Nefsimi ayaklar altına alırım” demişti, öyle yaptı; kürsüden indi, sıraya oturdu.

        Emanete sahip iken ürettiği faydayı zayi etmedi. Emaneti bırakırken bir kalite ve seviye öğretti.

        İncinse bile incitmeden ayrıldı.

        Şimdiye kadar “güçlü olanın haklı değil, haklı olanın güçlü olduğu” iddiasını dile getiren gelenekten gelenler arasındaki ‘’güçlü olanın haklı olduğu’’ zehabına kapılanlar nezdinde bile haklılığını korudu...

        Sadece hünerle değil, aynı zamanda hikmetle hareket etti...

        Sakin ve tarafsız bir gözle bakılırsa, Davutoğlu görevlerini başarılı bir genel başkan ve Başbakan olarak bırakıyor. 1 Kasım genel seçimlerinden yüzde 49.5 gibi büyük bir zaferle çıkmış, vaatlerinin önemli bir bölümünü söz verdiği takvim içinde gerçekleştirmiş bir lider olarak hafızalarda kalacak.

        Küresel durgunluk çevre ülkelerdeki sorunlara rağmen, onun döneminde yüzde 4 büyüme, istihdam artışları ve cari açıklarda önemli düşüş yaşandı.

        Ülkemizde maalesef başarılar bir karar kriteri değil. Başarılı olanın ödüllendirildiği bir siyaset geleneğimiz yok. Yeni proje üretmeyi bir kenara bırakalım, mevcut şartlarda bile başarının ölçülmediği bir ortamda, sorun çıkarmayan ve üstlerine itiraz etmeyenlerin başarılı kabul edildiği bir yönetim kültürüne sahibiz.

        Küresel durgunluk çevre ülkelerdeki sorunlara rağmen, onun döneminde yüzde 4 büyüme, istihdam artışları ve cari açıklarda önemli düşüş yaşandı. Ülkemizde maalesef başarılar bir karar kriteri değil. Başarılı olanın ödüllendirildiği bir siyaset geleneğimiz yok. Yeni proje üretmeyi bir kenara bırakalım, mevcut şartlarda bile başarının ölçülmediği bir ortamda, sorun çıkarmayan ve üstlerine itiraz etmeyenlerin başarılı kabul edildiği bir yönetim kültürüne sahibiz.

        Bütün bunlar için Ahmet Hoca’ya teşekkür ederiz.

        Ama hepsinden önemlisi, davasını ve ahlâkını siyaset oyunları ve iktidar kavgalarıyla kirletmediği için teşekkür ederiz.

        Çünkü bütün siyaset geçmişini “önce ahlâk ve maneviyat” üzerine kurmaya çalışanlardan bu beklenir.

        Unutulmamalıdır ki demokrasilerde gücün meşru kaynağı millettir. Bir partinin genel başkanı veya Başbakan, desteğini halktan alır ve son kertede hesabını da ona verir. Bilgi gücü hariç diğer bütün güç kaynakları ise hak ve hukuka uygun olduğu ölçüde meşrudur

        Diğer Yazılar