Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “HENRY Kissinger meşhur ‘Diplomasi’ kitabında şöyle diyor: “Entellektüeller uluslararası sistemlerin çalışmasını analiz ederler; devlet adamları ise, bu sistemleri kuran kişilerdir. Analist hangi sorunu inceleyeceğini kendisi seçebilir; devlet adamı ise sorunları önünde bulur. Analist üzerine risk almaz. Devlet adamı ise, bir tek tahmin yapma hakkına sahiptir; yaptığı yanlışlardan geri dönüş yoktur.” Burada konu spor olduğu için entelektüellerin ve analistlerin yerine gazeteci-yazar, devlet adamı yerine de Spor Bakanı ve Spor Genel Müdürü’nü koyunuz!

        “Sırtında yumurta küfesi taşımayan ve başkasının omzundaki davulu tokmaklamaya çok teşne olan spor yazarları güncele dair yorumunu yapar ama iş nedense ‘yapısal’a gelince ekseriyetle sus pus kalır. Halbuki sorumlu makamların her yerden azami ölçüde ‘zihinsel beslenmesi’ sayesinde isabetli kararlar vermesi gerekiyor.” Bu sözleri bir çok kereler köşeme taşıdım. Bir çok kereler de Spor Bakanları ve Spor Genel Müdürleri ile de paylaştım. Biz spor yazarları analizler yapar ve ‘şöyle olsun, böyle olsun’ diye yazarız. Kissinger’ın dediği gibi risk almayız. Ancak, yaptığımız analizlerle yaptığı yanlışlardan geri dönüş şansı olmayan karar verici makamların zihinsel beslenmelerine katkı yaparız. Sorumlu makamların yaşayacağı en büyük talihsizlik, birçok yerden değil de sadece kendi oluşturduğu bürokrasinin zihinsel beslenmelerinden yararlanmaya başlamasıdır. O zaman ‘rutin’ gelir kendisini de sistemi de teslim alır. Ama biz yazarlara düşen görev de bütün bunlardan bağımsız okuyucuya ulaşmak, düşüncelerini zenginleştirmektir. Bütün bu girişi ülke sporunun gelişmesinde en önemli lokomotif görevi üstlenen federasyonların performanslarının arttırılması için yaptım. Federasyonların performansların artması demek daha iyi antrenör, daha iyi organizasyon ve tabii ki daha iyi sporcuları ortaya çıkaracaktır. Bu süreçte bizi Olimpiyatlarda daha iddialı bir ülke konumuna getirecektir.

        Peki federasyonların performansları nasıl geliştirilecek? Kimisinde bireysel branşların, kimisinde takım sporlarının olduğu ama her biri farklı örgütlenmiş 70 federasyonu tek bir çuvalın içine koyabilir miyiz? Bunlardan daha önemli federasyonların performansları nasıl ölçülecek? Her zaman savunduğum bir söz var: Ölçemediğinizi yönetemezsiniz!

        2011 tarihinde dönemin Spor Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın danışmanlığı görevim sırasında çıkardığımız bir yasa ile tarihi bir kurum oluşturduk: Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu (SDGK)

        Daha sonraları Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, birçok ülkeye model olabilecek Kurul’u “Türk sporunda önemli bir adım” olarak adlandıracaktı.

        Daha sonra Suat Kılıç’ın görevlendirdiği isimlerle Kurul 2 yıl boyunca çalıştı. Bugünlerde yeni isimlerle yola devam edilecek gibi duyumlar alıyorum. İsimlerden çok daha önemlisi Kurul’un işlevi. Üyeleri mali, idari, hukuki ve sportif yetkinliğe sahip, sportif başarılardan ziyade federasyonların vizyonlarını değerlendiren ve onlara belli alanlarda yön verecek bir yapı. Sporun tüm alanlarında tanıtımla, farkındalık yaratacak bir yapı. Ancak elbette sadece “süslü” sözlere dayanmadan, her branş için somut sportif hedeflerin belirlenmesi gibi iddialı, zor ancak bir o kadar da zorunlu bir yapı.

        Bu Kurul başarılı olduğunda ülkemiz sporunu çok ilerilere taşıyacak hedefler belirlenecektir. Bu hedeflerin belirlenmesi ülke gerçeklerinin ve potansiyelinin, ayrıca dünyadaki gelişme eğilimlerinin çok iyi analiz edileceği bilimsel çalışmaların yapılmasını sağlayacaktır. Devlet böylece federasyonların özerkliğine müdahale etmeksizin nüfuz edebilecektir. Keyfiyetin önüne geçecek düzenlemelerin en önemlisi de daha önce “gözünün üstünde kaşın var” diye federasyonları Olağanüstü Genel Kurul’a götürme yetkisi olan Spor Bakanları bu yetkisini bundan böyle ancak Kurul’un raporu doğrultusunda kullanabilecektir.

        Etkin bir SDGK işte tüm bu önemli işlevleri yerine getirecektir.

        Diğer Yazılar