Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün biraz genelden giriş yaparak, Türkiye'de sanayi stratejisine değineceğiz.

        Ekonomide öyle bir noktaya geliniyor ki, neyi neden yaptığımız unutuluyor. İnsanoğlunun "ekonomik hedefi" öncelikle "tüketmek" üzerinedir. Bugün değil yarın da tüketeceğini öngörme yeteneği ve zekâsı da olan insan, geleceğini de garanti altına almak ister. Nitekim, tasarruf anlayışı da buradan doğar.

        Dünya ekonomi tarihi boyunca, insanlar yaşamak için gereksinimi olan üretimi gerçekleştirirken, bu üretimin en verimli ve rasyonel olması için mükemmel bir sistem daha geliştirmiş: Finansal sistem. Varlıkların, hammaddenin, ara ve nihai mamullerin, daha kolay el değiştirmesi, alınıp satılabilmesi, saklanması vb birçok açıdan finansal araçlar devreye sokulmuş. Daha da önemlisi mal piyasasında olduğu gibi bu finansal 'kâğıtların' fiyatları için etkin bir piyasa kurgulanmış. Böylece, finansal piyasalardaki fiyatlar, tüm ekonomi için kaydadeğer bilgi kaynağı haline gelmiş, üretim ve yatırım kararlarını etkileyen başlıca unsur olmuş.

        Finans piyasalarında zamanla gelinen noktada ise, kendi başına hareket eden, gerçek piyasa fiyatlarından ayrışıp pervasızca fiyatlar oluşturan, kendi zenginlerini ve mağdurlarını üreten bir dünya kurulmuş. Bazı somut örnekler verelim, ki finansal sistemin bozucu yönünü biraz anlayalım:

        Sermaye birikimi yüksek olanlar az olanlara göre finansal piyasa vasıtasıyla daha yüksek getirili imkânlara ulaşırken diğerleri kaybetmiş, gelir dağılımı dengesi daha fazla bozulmuş.

        Merkez bankaları doğrudan reel sektörü değil ama finans kesimini kontrol ederek, onların üzerinden dolaylı olarak reel kesimi etkilemeye çalışmış (?).

        Hükümetler zorda kalan bankalara mudilerini korumak adına sermaye desteği vermiş, reel kesime ise bu çok görülmüş.

        Finans kesimi oyuncuları paradan para kazanmaya, devletin sattığı tahvil ve bonolardan getiri elde etmeye, gerçek üreten şirketlerin hisselerinin fiyatlarıyla oynayarak kazanmaya odaklanmışlar. Bunlar da yetmemiş finansal araçların türevlerini vadeli işlemlerini sisteme sunmuşlar. Bir de oradan "vole" vurmaya başlamışlar.

        Devletler, aman bankalar üzülmesin diye reel kesimin borçlanması halinde faiz ödemelerini vergi matrahından düşme imkânı sağlamış. Böyle olunca, şirketlerin hisse senedini doğrudan halka satıp fon bulması cazip hale gelememiş.

        Sanayi stratejisinin anahtarının finansal piyasa stratejisinden geçtiğini gözardı edemeyeceğimiz bir dönemdeyiz.

        Son günlerde 'sanayi stratejisi' konuşuluyor. Yakın da açıklanacak deniliyor. İletişim kurduğum bazı sektör temsilcileri ve akademisyenler itibarıyla konuşulan sözkonusu stratejinin yeterince tartışılmamış olduğunu düşünüyorum. Mali Kural'da olduğu gibi, uzun uzun duyuru yapıp ondan sonra da 'geri çekilmek zorunda kalınması eylemi' herhalde arzu edilmez. Bu noktada temennim, Sayın Bakan tarafından 72 eylemden oluştuğu ve yakında kamuoyuna duyurulacağı ifade edilen stratejinin öncelikle yeni görüşler almak üzere taslak metin halinde kamuoyuna sunulmasıdır.

        Diğer Yazılar