Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğer masadan kalkılmasaydı Kürt siyasetinin baş- kanlık sistemiyle hiç sorunu yoktu. Başta İmralı, ardından Kandil defalarca yeni bir sisteme sıcak baktıklarını, yeni Anayasa’nın zorunlu olduğunu dile getirmişlerdi. HDP’nin milletvekilleri de Amerikan tipi bir başkanlığı tartışabileceklerini açık açık söylemişlerdi.

        HDP’nin “Hayır” mesajlı referandum kampanyası geçen hafta Çağlayan’daki Figaro Düğün Salonu’nda başladı. Çağlayan’daki 1500 kişi kapasiteli, katlı otoparklı, iki adet asansörü ve merkezi ısıtma-soğutma sistemi bulunan bu salon, Kürt siyasetçilerin epeydir uğrak yeri.

        2007’de o zamanki adıyla DTP’nin milletvekilleri 78’liler gecesinde burada buluşmuştu.

        HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, eski milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Levent Tüzel, Salon Figaro’da düzenlenen dayanışma yemeğine katılmıştı.
        HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, eski milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Levent Tüzel, Salon Figaro’da düzenlenen dayanışma yemeğine katılmıştı.

        Geçen sene ocak ayında Selahattin Demirtaş yine burada basın toplantısı yapmıştı. Salon bir anlamda Kürt hareketinin evi sayılır.

        Halbuki 2015 yılında medyada Selahattin Demirtaş modası tam gaz sürüp Cihangir entelektüelleri de HDP bayraktarlığı yaparken partinin merkezi değişmişti. Buluşma noktası Cezayir isimli bar-lokantaydı; basın toplantıları burada düzenleniyordu.

        Doğan Grubu’nun her gün HDP’yi parlattığı günlerden bahsediyorum.

        HASAN CEMAL NEREDE?

        Dün Cihangirlilerin pek sevdiği T24 sitesinde “Hayır”cı Hasan Cemal’in ne yazdığını merak ettim. Referandumda “Hayır” verecek, bu şaşırtıcı değil ama belki de hayatında ilk defa CHP’ye destek veriyor. Garip, HDP’nin “Hayır” kampanyasından hiç söz etmiyor.

        Eski yazılarını şöyle bir inceledim. 2017’den korktuğu için bir süre yazı yazmayacağını söylemişti; 10 gün kadar ara vermiş. Birkaç kere satır arasında Kürt meselesine değiniyor, bir de Ahmet Türk’le ilgili duygusal bir yazısı var. Erdoğan’a karşı 70 maddelik manifestosunda ancak 58 ve 59. maddelerde konu Kürtlere geliyor.

        İlginç değil mi neredeyse ömrünü adadığı konuya bu kadar cılız destek vermek, HDP’yi değil de CHP’yi alkışlamak...

        Merkez medya olsa bir derece anlarım. Bakın Ahmet Hakan’a, bir kere programında Demirtaş’a saz çaldırmasını unutturmak için HDP aleyhine onlarca makale yazmak zorunda kaldı. Otobüs üstünde zafer işareti yapan Nuray Mert bile “mesafe” koydu.

        Dün “Seni başkan yaptırmayacağız” sözünü alkışlayanlar şimdi sessizliğe büründü, ortada yok. Kendi hesaplarını HDP’ye yükleyip partinin ve Kürt hareketinin çıkarına olan politikalardan vazgeçmesini sağlayanlar şimdi geri çekiliverdi... Ortada bir hesap var ama, yakında anlarız.

        CİHANGİR'DEN ÖNCE KÜRT HAREKETİ

        *FETÖ’nün televizyon kanallarına her gece çıkıp her aklına geldiğine akıl veren Mehmet Altan gibi isimler bir ara tutturmuştu, “Kürtler masadan kalkmalı” diye. Ne inat, ne ısrardı. Sonunda istediklerini başardılar. Yüzlerce yıldır süren mücadelede anlaşma tam sağlanmak üzereyken masa devrildi.

        *Kürtlere gaz verildi, çünkü FETÖ etkisindeki liberallerin Erdoğan’la hesabı başlamıştı. Onların intikamını alacak bir siyasi güç gerekiyordu, zayıf anında HDP’yi yakaladılar. Selahattin Demirtaş’ın popülerliğinden faydalanıp adeta kandırdılar.

        *Cemil Bayık ne diye uyarmıştı HDP’yi: “Cihangir’in gazına gelmeyin.” Herhalde birkaç “marjinal” karakterden bahsetmiyordu. Kürt hareketi kendi çıkarlarını ön planda tutmayı unuttu, Cihangir aydınlarının gündeminin sözcüsü oldu.

        *HDP’den ve Selahattin Demirtaş’tan önce Kürt hareketi yıllarca mücadele ettiği bir davada ilk kez Erdoğan döneminde sonuç almaya başlamıştı. Kürt hareketinin taleplerini en fazla yerine getiren, Kürtçe televizyondan kurslara bu kapıyı açan, hatta “Sayın Öcalan” ifadesini suç olmaktan çıkaran lider Erdoğan’dı. Pazarlıklar son hızla devam etseydi, üçüncü bir el devreye girmeseydi masadan iki taraf da kârlı ayrılacaktı.

        *Üçüncü elin kim olduğu ortada: FETÖ operasyonuyla gizli görüşmeler sızdırıldı, barış sürecine darbe vuruldu. KCK’ya yönelik Cemaat yargısının yürüttüğü operasyonlar yoğunlaştı.

        *Daha birkaç sene öncesine kadar Öcalan’ın ev hapsine, iki tabelalı şehirlere, Kürt hareketinin 1984’teki ilk bombadan beri uğruna mücadele ettiği her şeyi elde edebileceği bir Türkiye fikrine alışmaya başlamıştık bile. Başkanlık sistemiyle de, yeni Anayasa’yla da Kürt hareketinin hiçbir temel problemi yoktu. “Seni başkan yaptırmayacağız” Yakup’taki meyhane masalarında üretilmiş bir slogandır.

        #DiziÖnerisi

        İKİ SİNİR TİPİN AŞKI

        Epey gecikmeli aslında ama geçen hafta sonu bir cumartesi günü öyle evde boş boş oturup Netflix’te ne var ne yok diye bakarken “Love”a bir şans tanımaya karar verdim.

        İlk bölümünü daha önce izlemiştim. Los Angeles’ın Echo Park bölgesinde sık sık gittiğim Brite Spot isimli diner’da geçmesi, daha ilk bölümden olumlu duygular beslememe neden oldu.

        Hollywood setinde özel ders veren ve karizmatik dendiğinde akla ne geliyorsa tam tersini temsil eden esas oğlanla bir radyoda asistan olarak çalışan esas kız hakkında bir romantik komedi “Love”. “Superbad” ve “Girls” gibi çok tutan film ve dizilerin de beyni olan Judd Apatow’un ürünü. Yaptığı en iyi iş mi, değil. Ama birkaç bölümden sonra insanı içine çekiyor ve karakterlerin sinir bozuculuğuna öfkelenseniz de izliyorsunuz.

        Radyocu kızın patronuyla birlikte olduğu bir sahne var; sırf onun için izlemeye değer.

        NE ZAMAN İZLEMELİ?

        1- Evde yalnız kaldığınızda ve izleyecek bir şey bulamadığınızda.

        2- Uzun bir uçak yolculuğunda birkaç bölümü birden indirip uykuya dalmadan önce.

        3- Mutfakta yemek falan yaparken.

        4- Yatmadan önce bir bölüm.

        SEDA'CI MISINIZ, SEZEN'Cİ Mİ?

        Ben mi anlamıyorum, İstanbul’un en pahalı caddelerinin birinde koskocaman bir villa tutmuşsunuz ve kirasını ödeyemiyorsunuz. Mal sahibi de sizi çıkarmak istiyor. Bundan nasıl bir mağduriyet hikâyesi çıkar ki?

        Nostaljisi bir yana, demek ki Şamdan ömrünü tamamlamış ki kira bile ödeyemeyecek duruma gelmiş. Pek çok mekân açılır, kapanır. Bunun neden bir sosyetik yas meselesine dönüştüğünü çözmek zor. Mal sahibi Seda Sayan olunca konu emlak sayfalarından magazine yayıldı tabii.

        Peki Sezen Aksu neden birden ortaya çıktı, büyük bir fedakârlıkla kira bile istemeden yalısını Şamdan’a önerdi?

        Eee, albümü çıktı ya promosyonun kokusunu aldı.

        Diğer Yazılar