Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Metin Münir bu iktidar döneminde köşesini kaybetmiş gazetecilerden biri. 80’lerin sonunda Asil Nadir’in satın aldığı Güneş’i gerçek anlamda Batılı bir gazete yapmak için uğraştı; kısa sürede getirdiği pek çok yenilik bugünün bile standartlarının üzerineydi. Yıllarca Financial Times ve Sunday Times gibi dünyanın en prestijli gazetelerinin temsilciliğini üstlendi.

        Artık ağırlıklı olarak Kıbrıs’ta yaşıyor ve Türkiye siyasetinin ve medya keşmekeşinin çok uzağından ülkeye bakıyor.

        Önceki gün T24’te “Güle güle CHP, gene beklemeyiz” diye bir yazı yazdı ve partiye kendisini feshetmesini önerdi. Bazı tespitlerini paylaşmalıyım:

        CHP miadını doldurdu. Dijital bir çağda analog kaldı. En son ne zaman iktidara geldi? Yakın veya uzak bir zamanda gene iktidara gelme şansı var mı?

        Kemal Kılıçdaroğlu (...) ağlaması gerekirken sürekli gülümsüyor. “Ne olursa olsun benim yüzde yirmi beşçiğim var, ölünceye kadar hem başkan hem milletvekiliyim”dir, bu gülümsemenin tercümesi.

        Söyledikleri sözlerin hiçbir ağırlığı yok, yenilen pehlivan lafı olduğu belli. Çünkü iktidarsız ağızlardan çıkıyorlar. “İzin vermeyeceğiz” diyorlar, “Biz burada oldukça asla” diyorlar ama boş. Kimsenin onlardan izin istediği yok.

        Ekranda onu veya CHP’den başka birini gördüğümde dinlemek için kendimi zorluyorum ama, ancak birkaç cümle dayanabiliyorum.

        GERÇEK ‘EVET’ÇI KEMAL BEY

        Metin Münir bu yazıyı yazdığında Kemal Kılıçdaroğlu henüz bir radyo programına katılıp yeni sistemde hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı olacağı gafını yapmamıştı.

        Belli ki ayrıntıyı bilmek ya da bilgiye dayalı kampanya yapmak gibi bir önceliği yok, derdi sadece yüzde 25’e sırtını dayayarak koltuğunu korumak.

        İşin acı tarafı o yüzde 25 de giderek Türkiye’nin düşünce hayatında bir terör estirmeye başlıyor.

        CHP’nin milletvekilleri nasıl bu sınırlı kitlenin desteğiyle seçilme garantisine sahipse, bu kitle de elini taşın altına koymadan oturduğu yerden CHP üzerinden itirazını dile getirmekten memnun. Bugünkü iktidarın bu kadar uzun süreli olmasını sağlayan tabandaki kenetlenme ve disiplinli çalışma yok, onun yerine CHP’nin kadınları kuaför salonlarında günlerini röfleyle geçirerek Türkiye’nin gidişatından endişe duymakla yetiniyorlar sadece. Akşam da televizyonda Fatih Portakal elinde Nutuk’la gazlarını alıyor.

        Atıl muhalefete laf söylediğinizde de klişe ezberlerle saldırıyor bu kitle: “Sen de mi yandaş oldun, her şey bitti sıra CHP’ye mi geldi...”

        En temel siyaset bilgisi bile, kitleler sürekli bir partiye oy veriyorsa bunun bir nedeninin de alternatifsizlik olduğunu ortaya koyar. Ancak ne CHP ne de seçmeni bu konuda bir sorumluluk almaya niyetli.

        Hadi CHP’yi eleştirenler yandaş, peki CHP gerçekten muhalefet adına ne yaptı?

        FETÖ AÇILIMI

        Muhalefeti genellikle yanlış ata oynayarak, başkalarının onlara açacağı kapıdan sızmak olarak yorumluyorlar. 17-25 Aralık’ta FETÖ’nün operasyonundan bu yüzden memnunlardı; 15 Temmuz darbesinde CHP’li Eren Erdem “hareketlenmeyi” ilk duyurandı. Dünyadaki FETÖ okullarını ve ABD’deki FETÖ derneklerini “açılım” adına ziyaret eden, bu aşa- ğılık örgütle işbirliği yapılabileceğini düşünen de CHP’ydi.

        Referandum için hâlâ dinamik bir kampanya ortaya çıkmadı, hep yapılacak kampanyaya dair birtakım vaatler veriliyor. Önceki gün ortaya çıktı ki bizzat partinin genel başkanı neyin oylandığını bilmiyor işte; zaten Meclis’te de oy kullanmamıştı. İktidar yanlıları boşuna dalga geçmiyor “KK evet için çalışıyor” diye. Geçen gün Akif Beki soruyordu “Gizli ‘Evet’çi yok mu” diye. İşte Kemal Bey...

        ŞAŞMAYAN GÖSTERGE

        Hürriyet hangi siyasi pozisyonu alırsa Türkiye’de tersi çıkar... Mesela CHP-MHP koalisyonuna oynadılar, sonuç ortada... Şimdi gazete “Evet”çiyse hayır çıkar, “Hayır”cıysa evet...

        Yazarlar hangi yönde oy kullanacaklarını açıklarsa sandıktan bunun tam tersi çıkar.

        Ahmet Hakan ne zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nu överse Erdoğan daha da güçleniyor demektir...

        BİR AMERİKAN KAHRAMANI

        Chancelor Bennett 1993 doğumlu Chicago’lu bir rap yıldızı. Albümlerini parayla satmıyor, Soundcloud üzerinden hayranlarıyla paylaşıyor. Apple Music ve Spotify gibi servislerden aldığı telifler, reklam gelirleri ve konser biletleriyle müzikten para kazanıyor.

        Bu sene Grammy’ler için fiziki kopyası olmayan albümlerin de aday yapılabileceğine dair karar aldı. Pek çokları bu değişikliğin Chance the Rapper adıyla müzik yapan Bennett için yapıldığı görüşündeydi, nitekim Grammy’lerde en iyi yeni sanatçı ve en iyi rap performansı dalında ödül aldı.

        Chance’in en büyük özelliği, yetiştiği mahallesinin daha iyi şartlara kavuş- ması için verdiği mücadele. Chicago’nun güneyi şu anda ABD’nin en büyük şehir terörlerinden birine sahne oluyor. Hemen her gün biri ölüyor sokaktaki çatışmalardan dolayı ve devlet bir türlü çözemiyor.

        Ünlü basketbolcu Dwyane Wade’in kuzeni de bu çatışmalarda hayatını kaybedenler arasındaydı.

        Chance geçen hafta Illinois valisiyle buluştu ve devlet okullarının iyileştirilmesi konusunda görüştü. Ardından yaptığı açıklamada hayal kırıklığı içinde yorgun ayrıldığını, validen hep muğlak yanıtlar aldığını, okul bütçesinin kesilmeyeceğine dair bir garanti vermediğini söyledi.

        BİR MİLYON DOLAR

        Ertesi gün Chicago okullarına bir milyon dolar bağışladı.

        Silikon Vadisi’nin bir milyarderinden bahsetmiyoruz, okullar 13 gün erken kapanmasın diye kendi cebinden para veren, üstelik müziğini parayla satmayan bir rap’çi.

        Sanatçıların PR uğruna yaptıkları yardım kampanyaları yeni değil. Ancak çoğu zaman Bono’nun dünya liderleriyle yaptığı toplantılar gibi güzellik yarışmalarını andıran büyük amaçlar, büyük ideallerin gösterişine dönüşüyor bu temaslar. Dünya barışını, açlığı bitirmek gibi kolaylıkla ulaşılamayacak hedefler konuyor.

        Oysa 24 yaşındaki bir rap’çi yeter ki okullar 13 gün erken kapanmasın, Chicago’lu çocuklar o sürede ortada kalmasın diye uğraşıyor. Siyasilerden umut kesildiğinde bizzat harekete geçiyor. Kendince sürekli Bayrampaşa’yı unutmadığını söyleyip duran Arda Turan’dan da böyle hareketler gelse keşke.

        Diğer Yazılar