Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu aralar FETÖ’cülerin pompalamaya başladığı yeni yalanlardan biri, Batı’da 15 Temmuz’a kuşkuyla yakla- şıldığı iddiası. Gündemde başka konuların ön plana çıkmasıyla birlikte yurtdı- şına kaçan FETÖ’cüler fırsat buldu, algı operasyonlarını hızlandırdı.

        Bunun son örneği, Almanya’nın önemli dergilerinden Der Spiegel’deki bir makale. Alman istihbaratının başındaki Bruno Kahl, “Türkiye (FETÖ konusunda) farklı düzeylerde bizi buna ikna etmeye çalıştı, ama bunda başarılı olamadı” diyor burada.

        Dünkü Hürriyet’te Sedat Ergin’in yazdığı gibi hiçbir şey bilmese bile sırf Google’a girip Adil Öksüz’ü aratarak yeteri kadar kanıta, hatta Kırık Hoca’nın dizinin dibindeki fotoğrafa bile ulaşabilirdi.

        Kahl’ın açıklaması sadece bilgisizlik değil, aynı zamanda kötü niyet. Ama daha da önemlisi, istihbaratçıların bile manipülasyonundan muaf olmadığı ortaya çıkıyor. Pek çok FETÖ’cünün Türkiye’den kaçıp Almanya’ya sığınması boşuna değilmiş işte.

        FETÖ artık yurtiçinde varlık gösteremeyeceğini biliyor. İç kamuoyuna Kırık Hoca ve genç erkekler ordusundan oluşan bu terör örgütü kendisini bir daha asla kabul ettiremeyecek; o iş artık bitti.

        YENİ TAKTİK

        FETÖ’nün kendi varlığını sürdürmesinin yegâne yöntemi yurtdışında kök salmak, örgüt diasporasını kurarak kendi geleceğini garanti altına almak.

        Belli ki finansal kaynakları da kurumuş değil. Yurtdışındaki sempatizanları ve üyelerine bakılmaya devam ediliyor.

        Geçenlerde tesadüfen gördüm, FETÖ’cü gazetelerde yazan Yavuz Baydar ne yapmış etmiş yurtdışındaki bir Amerikan büyükelçiliği çalışanlarıyla bir araya gelmişti. Çağımızın Zelig’i bu arkadaş, Columbia Üniversitesi’ni kandırıp düzenlediği panelde başka FETÖ’cülerle birlikte mağdur rolü oynuyordu, bir sene önce de Harvard’dan burs kapmıştı.

        2011’de FETÖ’nün tutukladığı gazetecilerin gazetecilikten tutuklanmamış olabileceğini İngilizce makalelerle savunduğu gibi şimdi de örgüt propagandasını yapıyor yurtdışında. Aynı yıl yine Amerikan büyükelçisinin huzurunda gazetecilerin terörist olduğunu anlatan Cengiz Çandar, şimdi Stockholm Üniversitesi’nde.

        BATI’YI KANDIRIYORLAR

        Bu tiplerin sözlerinin ciddiye alınacak bir tarafı, herhangi bir düşüncelerinin hiç- bir kıymeti yok. Ama iyi bildikleri bir iş kendilerini yurtdışına pazarlamak, Türkiye’yi iyi tanımayanları algı oyunlarıyla kandırmak. FETÖ bu yüzden bu isimlere bayılıyor ve yıllardır destekliyor zaten.

        İşte Alman istihbaratının bile bu algı operasyonuna karşı korunaklı olmadığını görüyoruz.

        Sonuçta istihbaratçıların raporlarını belirleyen şema önce yabancı basında çıkan makalelerle çiziliyor. Bu yüzden yurtdışında çıkacak FETÖ haberleri çok önemli. Hükümetin ve Erdoğan’ın danış- manlarının epey bir zamandır bu konuda yoğun bir mücadele verdiğini biliyorum.

        Ama konu geliyor mesajın şeklinde tıkanıyor.

        #DİZİÖNERİSİ

        İYİ BİR KAVGA UĞRUNA

        Herhalde İncil’in en bilinen cümlelerinden biridir “Fight the good fight”. İyi bir sonuç uğruna kavga vermeyi emreder; din ve Tanrı için.

        Bu sene en merak ettiğim dizi “The Good Fight”ın dini bir alt metni yok. Hatta ana karakterlerin dine şüpheyle yaklaştığını bile söyleyebilirim. Dizi yıllarca ekranlara bizi çeken hukuk draması “The Good Wife”ın içinden doğdu. Bu sefer ana karakter iyi bir iş değil ama bir önceki dizinin en iyi avukatı Diane Lockhart.

        Christine Baranski’nin canlandırdığı karakter yedi sene boyunca hayranların favorisiydi. Uslanmaz bir liberal, feminist, silah karşıtı, özgür düşünce ve konuşma hakkının yılmaz savunucusu, kendi değerlerinden asla vazgeçmeyen bir kadın... Hak ettiğimiz değil ama ihtiyacımız olan bir kahraman.

        TRUMP’A TEPKİ

        Masasında Hillary Clinton’la baş başa fotoğrafı bulunan Lockhart’ın trajedisi, dizinin kendi takvimi içinde kasım ayındaki Amerikan seçimleriyle başlıyor. İlk yenilgiyi Trump’ın seçilmesiyle alıyor Lockhart, sonra da bütün mal varlığını kaybettiğini öğreniyor.

        “The Good Fight” Trump üzerine bir dizi değil, ama Trump’ın yarattığı havayı soluyan, etkisini her bölümde hissettiren, itirazını dile getirmekten çekinmeyen bir dizi.

        Son bölümlerinden biri, Trump’tan çekindiği için bir diziyi yayınlamayan televizyon kanalıyla ilgiliydi. Bir tür ironiydi de aslında, zira gerçek hayattaki dizinin yapımcısı CBS de “The Good Fight”ı televizyonda değil, internette gösteriyor.

        İlk sezon sadece 10 bölüm, umarım devamı da gelir. Bir önceki dizinin hayranıysanız aldığınız tat daha da kuvvetli tabii.

        NASIL İZLENMELİ?

        -Eskiden kalma hayranlara tavsiye ederim.

        -Öyle bir yandan yemek yaparken izlenecek bir dizi değil, konsantrasyon gerekiyor.

        -Bütün bölümlerin bitmesini bekleyip yazın dizisiz kalındığında izlenebilir.

        PROPAGANDA YÖNETİMİ

        FETÖ bilmeyen için karmaşık, algılaması çok güç bir yapılanma. Türkiye’nin tarihi ve dinamikleri de bir o kadar karmaşık. Yabancı basın temsilcileri genellikle beş yıllığına Türkiye’ye atanıyor ve tam ülkeyi tanıdıkları anda görev süreleri bitiyor.

        Bir ülkeyi incelemek için dışarıdan gelen “paraşüt gazetecileri”nin ne bu kadar vakti ne de tahammülü var. Onları çok basit bilgilerle, somut veriler ve sade söylemlerle beslemek gerekiyor. Yurti- çinde seçmen üzerinde işe yarayacak söylemlerden kaçınarak serinkanlı bir mesaj vermek şart. Eldeki somut veriler yeter, komplo teorilerine, kurgu gibi anlaşılacak hikâyelere gerek yok.

        Bir diğer yöntem de yüksek siyasete bulaşmadan, FETÖ’den mağdur olmuş sıradan insanların hikâyelerini bulmak, örgütün sadece hükümete değil Türk halkına yönelik bir tehdit olduğunu anlatmaktır. Yıllar içinde sıradan insanlar da örgüt tarafından mağdur edildi sonuçta: Çalınan sınav soruları, devletteki atamalar..

        Ama basit, yalın bir dille, propagandadan uzak bir söylemle... Tekrar tekrar hatırlatılmalı... En etkili propaganda aracı bilginin gücüdür zira.

        Dahası FETÖ’yle mücadele önce Batı’nın bilinçaltında kazanılacak.

        DERİN WEB

        Geçenlerde Melih Gökçek’in her türlü bilgiye nasıl sahip olduğunu açıklarken kullandığı bir söz dikkatimi çekti: “Benden daha iyi Google kullanan yok.”

        Her türlü bilginin arama motorunda olduğunu söylüyor, halbuki internetin sadece yüzde üçüne erişebiliyoruz biz. Asıl derin bilgi “deep web” denen ve arama motorlarında çeşitli nedenlerden dolayı gözükmeyen yerde.

        Bir sürü lüzumsuz ve karmakarışık bilginin arasında işe yarayacak pek çok bilgi de gerekiyor. Tabii bu ayrımı yapabilecek yazılımlar ve kuvvetli donanımlar da şart.

        Geçen hafta Trump’ın başdanışmanı Steve Bannon’ın Clinton’ların para ilişkilerini araştırmak için nasıl bir gazeteci ordusunu finanse edip derin internete saldığını yazmıştım. 7/24 derin interneti takip eden ekibin kullandığı donanımın değeri 1.3 milyar dolarmış, yanlış okumadınız. Ama karşılığında buldukları belgelerin onlara faydası daha fazla oldu.

        Türkiye’de “derin ağ”a girebilecek doğal yeteneklere sahip tek kişi, 24 saat boyunca sosyal medyanın başından kalkmayan Melih Gökçek olabilir. Bir de bu dünyaya dalsa kim bilir neler neler çıkarır.

        Diğer Yazılar