Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - FETÖ’nün herhangi bir ideolojisi, ilkesi, asli bir amacı olduğundan söz edilebilir mi? Önceleri Türkiye’deki sistemi ele geçirip güç dengesinde söz sahibi olmaktı belki, bunun olmayacağını anladıklarından beri tek bir hedefe yöneldiler: Ne şekilde olursa olsun ayakta kalmak. Bu, örgütün sanıldığından çok daha tehlikeli bir dönemece girdiğini gösteriyor.

        - Örgütün varlığını sürdürebilmesi için oksijene ihtiyacı var, bu hava da küçük psikolojik zaferler sayesinde üretiliyor. İktidarın en yakınındaki kalemlerin de dikkat çektiği üzere son zamanlarda ardı ardına yapılan operasyonlar en çok örgütün lideri Kırık Hoca’yı memnun ediyor. FETÖ soruşturmalarında en ufak bir raydan çıkma Türkiye’de bir panik hali olduğu izlenimini oluşturuyor, dahası yurtdışında örgüte mağduriyet malzemesi veriyor. Aynı hâkimin kimi FETÖ’cüleri serbest bırakma kararı vermesi de kuşku uyandırıcı. Buradan aldıkları güçle yeniden bazı operasyonlara hazırlanıyorlar.

        - FETÖ’nün yayın organlarına el konulmaya başlandığında bu bir basın özgürlüğü tartışmasına döndü. Halbuki bu gazete ve televizyonların gazetecilikle uzaktan yakından ilgileri olmadığı gibi yıllarca her türlü ilkeyi de yerle bir etme konusunda sabıkalılardı. Birkaç CHP milletvekili de “Fikirlerine katılmasak da savunuyoruz” diye kendi kendilerince ilke puanı toplamaya çalışmaya kalkınca oyuna geldi, tam da FETÖ’nün tuzağına düşüp istenilen mağduriyet payesini onlara armağan etti. O günlerde FETÖ’cüler sürekli başka gazetecileri “Bugün susarsanız sıra size gelir” diye korkutup “birlik” olmaya çağırıyordu.

        - FETÖ basınına yönelik operasyonlar başladığında örgüt üyeleri durmaksızın sıranın Sözcü’ye geleceğini söyleyip duruyorlardı. Daha da çarpıcı olan, bir tek FETÖ’cüler ısrarla cepheyi genişletmeye çalıştılar. Halbuki ortada ne bir kanıt ne de bu yönde bir işaret vardı.

        - Bir tuhaf tesadüf dikkatinizi çekmiyor mu? Cumhuriyet operasyonunun temelinde MİT TIR’ları haberini servis eden FETÖ’ydü, Sözcü’nün sahibinin geçmişte FETÖ’yle bağlantıları olduğu iddiasını ortaya atan da bizzat eski cemaatçi bir gazeteciydi. İster istemez bu tesadüfün örgütün ileride işine yaraması için zamanında yerleştirilen birtakım tuzaklar olduğunu düşünüyorum. FETÖ operasyonları bu mayın tarlasında ilerliyor şimdi.

        - Bir süredir sosyal medyada pek sesleri çıkmayan FETÖ tetikçileri son günlerde yeniden faaliyette. Birkaç yüz kişinin takip ettiği ve birbirlerinin yazdıklarını yayan bu hesaplar tıpkı Ergenekon, Balyoz, OdaTV davalarındaki benzer taktikleri uygulamaya başlıyorlar. Bu sefer ellerinde yargı ve polis gücü yok, varsa da sınırlı. En iyi bildikleri yöntemi uygulamaya kalkacaklar: Propaganda. Olağanüstü hal şartlarında FETÖ’cü yaftasını temizlemenin güç olduğunu fark ettiler; Sözcü operasyonundan da ilham alıp tekrar gaza geldiler. Önümüzdeki günlerde bizzat FETÖ’cüler hiç alakası olmayan isimlerin olmayan FETÖ bağlantılarını deşifre etmek için uğraşacaklar. Gerekirse sahte belge ve fotoğraflar, gerekirse hiçbir dayanağı olmayan ve sadece “çamur at izi kalsın” yöntemiyle dillendirilen yalanlarla. “FETÖ’cüler onun FETÖ’cü olduğunu söylüyorsa kesin FETÖ’cüdür” mantığının tutacağını, örgütün bu sayede yeni bir operasyona hazırlandığını bu küçük anonim hesaplardan takip etmek mümkün. “Mayın tarlası” diyorum ya, temizlemek çok güç.

        Şu Nevşin meselesi

        GÖRÜYORUM ki sosyal medya en büyük zararı Türkiye’deki gazetecilere verdi. Buralarda oluşan yankı odalarında birkaç kişinin “Helal olsun, vur, kır, öldür” diye gaza getirmesi alkışa pek de alışık olmayan gazetecilerin yörüngesini şaşırttı. Kolay yoldan sosyal medya kahramanı olmayı kendi pozisyonlarını korumaya tercih ettiler.

        Nevşin Mengü’yle ilgili dediğim de budur: Kendisini tutamadı. Kendisini tutamadığını ekrandan çekilmesine neden olan haber sunumundan anlıyorum. Trump-Erdoğan görüşmesinin kısalığını hem ses tonuyla hem de seçtiği kelimelerle küçümsemeye çalışarak “İşte kimsenin söylemeye cesaret edemediğini söyleyebildim” diye kendini gaza getirdiğini gördüm.

        Biraz daha dikkatli olsa şimdi hâlâ ekrandaydı, tetikçilere de kelle verilmemiş olacaktı.

        FATİH ALTAYLI’YA YANIT

        Fatih Altaylı’nın dediği gibi normal şartlarda bir sorun yok, kimler geçmişte neler dedi...

        Ama olağanüstü hal şartlarında yaşıyoruz, medyada da olağanüstü hal hâkim.

        Fatih Altaylı’ya ve başkalarına da anlatamadığım bu. Zaten hedeftesin, daha fazla malzeme vermeye ne gerek var? Üstelik bu kolayca ve gereksiz yere atılan kurşunlar da boşa çıkıyor. Görüşme süresini kaşıyarak Erdoğan eleştirisi yapmak kolaycılık, en çok sosyal medyada birkaç günlük kahramanlık olarak yankılanır.

        Artık önemli olan kolay kahramanlıklar, bulunduğun yeri korumak.

        Nedense bunu bir türlü anlatamıyorum. Özellikle kendilerinin muhalif olduğunu söyleyen isimlerin iki katı daha dikkatli olması gerekiyor, çünkü bir kere mevzilerini kaybederlerse yerlerine kötü yedekler atanacak.

        Mesele Nevşin Mengü’nün şahsıyla ilgili değil. İrfan Değirmenci olayında da olduğu gibi kolay gaza gelenlerin zamansız “harakiri” girişimleri. Kimseye bir faydası olmadığı gibi kendilerine de uzun vadede bir katkısı olmayacak bu sözde duruşların. Birkaç gün sosyal medyada bahsedildikten sonra da unutulacaklar.

        Diğer Yazılar