Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HERKESİN aklından geçirdiği ama hiç kimsenin kibarlıktan söyleyemediği: Cumhuriyet davası o kadar uzadı ki içerideki gazeteciler adeta Can Dündar’a karşı rehin tutuluyor. Tutuklu gazetecilerin yakınları da kendi aralarında Can Dündar’ın Almanya’da basın kahramanı olarak ağırlanıp kendi eşlerinin hapishanede kalmasına sessizce isyan ediyor. Bir davadan diğerine kararlarda hiçbir değişiklik olmayınca sabırlar da tükeniyor.

        Bugün mahkeme salonunda yargılanan ama aslında medya koridorlarında tartışılması gereken Cumhuriyet’teki eksen kayması meselesinin iki sorumlusu var.

        Biri, gazeteyi yöneten vakfın yöneticisi Akın Atalay. Hakkında tutuklama kararı çıktığında yurtdışındaydı, tutuklanacağını ve bu işin öyle birkaç günde bitmeyeceğini bile bile geldi. Hâlâ içeride.

        Diğeri de gazetenin yayın çizgisinden, çıkan her haberin her kelimesinden sorumlu yayın yönetmeni Can Dündar.

        Yurtdışına kaçan bir Yılmaz Güney, hatta hapse girmemek için soluğu Yunanistan’da alan bir Sevan Nişanyan’ınkine bile benzemiyor onun durumu. Onlar sadece kendilerinden sorumlulardı.

        BASKI KARARI

        Can Dündar’ın verdiği editoryal bir karar sadece gazetenin yazar ve yöneticilerinin değil, CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu’nun dahi tutuklanmasına neden oldu. Sonuçta MİT TIR’ları haberini kitap eki yöneten Turhan Günay basmadı.

        Zaten Cumhuriyet Gazetesi’yle ilgili hâlâ ortaya çıkmayan bir gerçek, bu MİT TIR’ları haberinin neden ve nasıl yayımlandığı...

        Hiç kimse bu süreçle ilgili konuşmuyor. Oysa bütün dava bu kararın nasıl verildiğinde kilitli.

        Özellikle de Ahmet Şık tahminimce yeni tartışma yaratmamak için sessiz kalıyor. Hiç kimseyi yargının önüne atmıyor haklı olarak. Ama bu haberin gizemi yüzünden konuyla hiç ilgisi olmayan insanlar hapis yattı, yatmaya devam ediyor. Aileler dağılıyor, hayatlar çöküyor.

        GİZEMLİ İSTİFA

        Oysa Şık, yayın çizgisinden memnun olmadığı için Cumhuriyet’ten ayrılmıştı bir süreliğine. Haberin duyulmasıyla birlikte kendisini arayan medya sitelerine, “Ne olur bir şey yazmayın şimdi, bu iş çok karışık” dediğini de biliyorum.

        İstifası nihayet duyulduğunda kitap yazmak için uzun süreli “ücretsiz izne” çıktığını açıkladı, bir süre sonra da gazeteye döndü.

        İşte tam da o arada ne olduğunu bilmiyoruz. Biri aydınlatsa?

        **************

        KISACA CHP

        DÜN Facebook sayfama Önder San isimli birinden mesaj geldi. Aynen okuyalım:

        - “Hocam saygılar, ben CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger’in danışmanıyım. Erdal Bey Amerika’ya Zera Zarrap (Reza Zarrab demek istiyor) davasını araştırmaya geliyor. Ancak çok doğru bir mihmandara ihtiyaç var, sizin bu konuda yapacağınız yönlendirme son derece önemli. Şimdiden teşekkürler.”

        Mesajı görür görmez bir dakika bile üzerinde düşünmeden şu yanıtı yazdım:

        - “CHP’nin bir ABD temsilcisi var, Yurter Özcan. Sanırım bir gazeteciden böyle bir konuda yardım istemektense kendi parti temsilcinizle konuşmanız daha doğru olacaktır. Doğrusu tavsiye olarak bile benden böyle bir yönlendirme beklemenizi yadırgadım.”

        Umarım biri beni troll’lüyordur.

        Eğer bir genel başkan yardımcısı, kendi partisinin Amerika’da elemanı olduğundan habersiz bir danışman çalıştırıyorsa bu partinin kifayetiyle ilgili de epey ipucu veriyor zira...

        Kendi partisini yönetemeyenlerden ülkeyi yönetmesini bekleyeceğiz, öyle mi? Ben almayayım.

        **************

        BİR KERE FETÖ’CÜ OLAN HEP FETÖ’CÜ MÜDÜR?

        BEN bildiklerimi tane tane anlatayım önce...

        - Adı İlhan Tanır, en son Cumhuriyet Gazetesi’ne Washington, DC’den haberler yolluyordu.

        - Kim olduğunu ilk kez 2011-2012 yıllarında duydum. Amerikan basını ve siyasetçileri Türkiye’deki FETÖ kumpasına kayıtsızken Washington’da bu gerçeğe vurgu yapıyordu. Twitter’da ya da basın toplantılarında sık sık tutuklu gazetecileri, FETÖ tehlikesini gündeme getiriyordu. O günlerde takip etmeye başladım.

        - Daha sonra WikiLeaks’te Stratfor belgeleri çıktı. “Uzun yıllar Cemaat’te görev yapmış, belli bir konuma ulaşmış, kendisini Gülencilerden ancak Amerika’ya kaçarak kurtaran ve Hürriyet’te yazan bir gazeteciden” bahsediyordu bir belge. Gülen konusunda paranoyak olan, şarapla sakinleşen biri olarak tarif ediliyordu. Başta Claire Berlinski olmak üzere kimi yabancı gazetecilere verdiği söyleşilerde İlhan Tanır’dan “Eski Gülenci” diye açıkça bahsedilince Stratfor belgelerindeki ismin de kim olduğu anlaşıldı. Hürriyet Daily News ve Vatan’la ilişiği sessizce kesildi...

        - O aralar biraz kuşkulandım doğrusu, ama Twitter’dan “muhalif bir gazeteci” olarak takip etmeye devam ettim. 17-25 Aralık sürecine girildiğinde Fuat Avni adını ilk kez onun tweet’lerinden öğrendim. Genelde İngilizce tweet atıyor, yabancılara bu sahte hesabı gazlıyor, bir yandan da Today’s Zaman gibi FETÖ’cü gazetelerden yazılar paylaşıyordu. İyice kafam karıştı o aralar: Bu arkadaş FETÖ’den kendisini zor kurtarmamış mıydı?

        - Taraf, Zaman gibi yayın organlarını kullanan FETÖ bir süre sonra aynı misyonu sürdüren Haberdar sitesini kurdu. Tanır orada yazdı, orada yazmaya devam ediyor.

        Bütün bunları neden yazdım?

        Önceki gün Haberdar’da upuzun bir savunması yayımlandı. Cumhuriyet davasında o da sanıklar arasında yer alıyormuş. Hakkındaki suçlamalardan biri de benim (uydurma bir haberini deşifre ettiğim) bir yazım. Satır satır iddianameye yanıt veriyor, arada bana hakaretler sallıyor. Benim yazımda yer alan (yukarıda da özetlediğim) bilgilere hiç değinmiyor. Geçmişindeki Cemaat abiliğinden, Stratfor’culara şarap eşliğinde anlattığı eski hayatından da bahsetmiyor.

        FETÖ’cü mü değil mi, bilmiyorum. Ama kendisini hâlâ FETÖ’cü Haberdar’da savunuyor. Bildiğim tek şeyse FETÖ’ye bir kere bulaşanlara sonradan tövbe etseler bile en azından şahsen pek güvenemediğim.

        **************

        #iPhoneX

        ENDİŞEYE GEREK YOK

        FATİH Altaylı yeni iPhone’daki yüz tanıma özelliğiyle milyonlarca insanın yüz bilgilerinin veritabanında toplanma ihtimaline karşı “Ben Apple’a niye güveneyim” diyor...

        Apple yöneticisi Phil Schiller’ın aktardığına göre şirket benzer endişelere karşı tedbirlerini almış.

        Apple daha önceki parmak izleri gibi yüz haritalarının da sadece elimizdeki cihazda saklanacağının, herhangi bir yere aktarılmayacağının garantisini veriyor. Telefonda saklandığı güvenli bölgeye de ne işletim sistemi ne de herhangi bir app.’in erişimi mümkün. Dahası, telefonun içindeki güvenli bölgede saklanan parmak izi ya da yüzümüzün fotoğrafı değil, bunun matematiksel bir modele dönüştürülmüş hali. Bu rakamlar toplanıp daha sonra yeniden parmak izi ya da yüz fotoğrafına dönüştürülmüyor.

        Diğer Yazılar