Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson neden Türkiye’ye geliyor? Egemen devletler onlardan izin almayan, başına buyruk hareket eden, sadece Türkiye’nin çıkarlarını, uluslararası hesaplardan bağımsız olarak ülkenin sınır güvenliğini düşünen bir lider istemiyorlar.

        Önce 17-25 Aralık, sonra 15 Temmuz, Reza olayı... Amaç Erdoğan’sız bir Türkiye’yi şekillendirmekti. Uluslararası güçler bu hevesten vazgeçmediler. Yaklaşan tehlikenin izlerini dün olduğu gibi bugün de açık istihbarattan, gazetelerde yazılan yazıların, televizyonda konuşan kimi “uzmanların” satır aralarından, alt metinlerinden anlamak mümkün.

        17-25 Aralık sızıntılarından önce de bir tehlikenin yaklaştığı FETÖ’yle iç içe olan liberallerin aniden muhalif saflara geçmelerinden belliydi. Hep güce tapınan liberaller korosu, yaklaşan çatışmada FETÖ’nün galip geleceğini hesap ederek saflarını belirledi. FETÖ’nün Erdoğan’dan kurtulmak isteyen bir dünyanın taşeronu olduğunu biliyorlar, yakın tarihte haşhaş ekiminden Kıbrıs harekâtına Batı’ya direnen liderlerin akıbetinden yola çıkarak pozisyon alıyorlardı.

        HESAP TUTMADI

        Bütün siyasi taktik kitaplarına göre herhangi bir ülkede herhangi bir liderin 17-25 Aralık gibi bir kumpastan sağ salim çıkması imkânsızdı. Erdoğan ise bu süreci atlatarak bütün stratejileri yeniden yazdı. Eğer pek çoklarının hesap ettiği gibi atlatamasaydı Türkiye’yi çok karanlık bir gelecek bekliyor olacaktı. Uluslararası bir gücün emrindeki çete, Türkiye’yi ele geçirecekti. 17-25 Aralık sürecinin atlatılması bu örgütün temizlenmesinin yolunu açtı. Erdoğan kaset kumpasıyla istediğini alamayan terör örgütünün 15 Temmuz darbesine direnerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtardı.

        Erdoğan hep direndi, direndikçe de kazandı. Ama onu devirmek isteyenler de hiç pes etmedi, etmiyor.

        Şimdi yine Türkiye kendi sınırının güvenliğini korumaya çalışıp bağımsızlık mücadelesi verirken medyada yeni bir algı operasyonunun işaretlerini görüyorum.

        15 Temmuz’da asker içindeki ulusalcıların desteğini alacağını hesaplayan örgütün hesabı tutmamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’ne inananlar koltuğa değil, ülkeye sahip çıkıyor ve öncelik vatansa Erdoğan karşıtlığının bir anlamı kalmıyor.

        Benzer şekilde yine normal şartlarda yan yana gelmeyecek insanların öncelik Türkiye’ye sahip çıkma söz konusu olduğunda (15 Temmuz, Afrin operasyonu) Erdoğan’ın etrafında birleşmesini hazmedemiyorlar, oluşan uzlaşmayı kırmaya çalışıyorlar. Kamuoyunu yönlendiren medyada farklı kesimlerden Erdoğan’a destek gelmesi (mesela Uğur Dündar’ın Afrin Harekâtı’nı desteklemesi) belli güç odaklarının işine gelmiyor.

        Amaç şimdi bu direnişi kırmak, Erdoğan’ı yalnızlaştırmak ve yeni kumpas için kamuoyunu hazırlamak.

        TEHDİTLER BAŞLADI

        Süleyman Demirel yakın çevresine Ergenekon operasyonları başladığında, “Türkiye bu işi kendi kendine yapamaz” demişti. 17-25 Aralık süreci de Türkiye’nin “temiz eller” operasyonu değil, ustaca kurgulanmış, “modus operandi” bakımından bile dış dünyanın izlerini taşıyan bir kumpastı. Zaten Reza Zarrab olayında mahkemede dinletilen kayıtlarla operasyonda kimin parmak izi olduğu ortaya çıktı.

        Tam da Rex Tillerson gelirken basında Ergenekon-Balyoz yıllarında Taraf Gazetesi’nde örgüt elemanlarının yazdığı türden yazıların yeniden çıkması, yalanların, tehditlerin başlaması tesadüf mü?

        ***********

        KÖŞE YAZARININ YASI

        HEPİMİZ gibi Ahmet Hakan’ın da şehitlerin ardından üzülmesini anladım. Anladım da bunu bahane edip “Bugün ne yazayım” diyerek köşesini neredeyse boş bırakmasına pek ikna olmadım.

        Çetin Altan iyi ki bir kere, “Bugün canım yazı yazmak istemiyor” diye tepki koyup köşesini boş bıraktı. İlk kez yapıldığında etkili ve şaşırtıcı bir tepkiydi. Ama 50 yıldır taklit edilip duruluyor ve çok eskidi. Çetin Altan’ın da canının bir daha yazı yazmak istemediği olmadı.

        Bu gazete sayfaları hepimize bir görev için geçici olarak veriliyor: Kamuoyunu elimizden geldiğince bilgilendirmek ve aydınlatmak. Duygularımızı aktaracağımız yer gazete sayfaları değil.

        Duyarsız olmaktan, hislerden arınmaktan da bahsetmiyorum. Hem şehitlere üzülmek hem de kamuoyunu bilgilendirmek mümkün.

        BİR GÜN İZİN

        “Böyle bir günde ne yazılır” demek yerine tam da “böyle bir gün” neden yaşandı, geri planında ne var, bundan sonra ne olacak, topluma ve devlete nasıl bir etkisi olacak gibi soruların peşinde koşulabilir. Şehitlerimizin anısına en çok yakışan da uğruna can verdikleri ülkeye vereceğimiz hizmet olacaktır.

        Tabii her gün yazmak da yorucu. Köşeden bir gün kaytarmak da anlaşılabilir, ama buna “yas”tan daha iyi bir bahane eminim vardır.

        ***********

        ŞİLİ'DEN DERS ALALIM

        TOPLUMDA ciddi bir obezite sorunu yaşayan, hatta altı yaşındaki çocukların yarısının obez olduğu Şili’de hükümet iki yıldır yoğun tedbirler alıyor.

        - Büyük firmaların ürünlerinde kullandığı çizgi film kahramanları ya da kurgu karakterler paketlerden kaldırıldı.

        - Süpermarket raflarında yer alan ürünlere çok net uyarı etiketleri eklendi.

        - Okullarda dondurma, patates cipsi ya da çikolata gibi ürünlerin satışı durdu.

        - İçinden oyuncak çıkan yumurta çikolatalar da yeni yasaya kurban gitti.

        - Önümüzdeki seneden başlayarak sabah 6’dan akşam 10’a kadar televizyon, radyo ve sinemalarda kilo aldıran zararlı gıdaların reklamı tamamen yasaklanacak.

        - Bu bahar hazır bebek maması reklamları da yasaktan nasibini alacak.

        - Gazlı içeceklerde vergi oranı yüzde 18.

        ŞİRKETLER DİRENİYOR

        New York Times’ta okudum haberi. Şili ülkedeki 18 milyon kişinin yeme-içme alışkanlığını değiştirmeye çalışıyor. Zira obezite bireysel bir sorun değil. Fazla kilodan dolayı oluşan sağlık sorunlarına harcanan emek ve para, ülkenin sağlık ve sosyal sigorta sisteminin üzerinde ağır bir yük.

        Tabii Şili hükümetinin kendi vatandaşını düşünen bu sert tedbirleri alırken karşısında mücadele ettiği devler var: Büyük gıda firmaları.

        Yargıda büyük bir savaş dönüyor. Bu savaşın sonunda Şili hükümeti, şirketlerin altında ezilecek mi yoksa örnek ülke mi olacak?

        Diğer Yazılar