Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON yıllarda “Star Wars” filmlerinden beri hiçbir film kolektif bir heyecan yaratan toplumsal olaya dönüşmemişti... “Black Panther”a kadar. ABD’den Türkiye’ye ne kadar yansıdı, emin değilim ama bu hafta bizde de vizyona giren “Black Panther” yılın, hatta yılların en çok beklenen filmi. Açılış hafta sonunun biletleri aylar öncesinden satışa sunuldu ve bitti.

        Ben perşembe gecesi epey geç bir seansta tıklım tıklım bir salonda izleyebildim. Sinemaya böylesi büyük filmlerde olduğu gibi katılımı da bir ritüele dönüştürürler. “Star Wars” gösterimlerinde filmin karakterlerine dönüşüp öyle giyinmek (“cosplay”), çeşitli aksesuvarlarla gelmek epey yaygın. Ya da “Mommie Dearest”de metal askıları beyazperdeye doğru sallamak.

        Salonlarında yaşanan silahlı saldırılardan sonra “cosplay” birçok yerde yasaklandı. Ama “Black Panther”da neyi yasaklayacaksınız? Filmin izleyicileri yöresel Afrika kıyafetleriyle 1960’ların sonunda kurulan ABD’nin özgürlükçü siyah örgütü Kara Panterler’in kendileriyle özdeşleşmiş deri ceket, kot pantolon ve bereli kostümleriyle salondaydı.

        POLİSİN GÖLGESİ

        Çizgi roman yazarı Stan Lee’nin (çizimler Jack Kirby) 1966’nın Temmuz ayında Marvel evrenine ilk siyah süper kahramanı yaratmasından birkaç ay sonra California’nın Oakland kentinde kuruldu Kara Panterler. İçlerinden biri “Hangi siyah erkeğin dolabında deri ceket yok ki” deyince grubun üniforması da belli olmuş.

        Eyaletin açıkta silah taşıma yasasından faydalanan Kara Panterler, adlarını polisi gölge gibi takip ederek duyurdu. Bugün öldürülen masum siyahlar yüzünden polisin vücut kamerası takması zorunluluğu var ABD’nin bazı eyaletlerde. Panterler yaşayan kameralardı.

        Deri ceketli, kıvırcık saçlı, ellerinde tüfeklerle dolaşan kadın ve adamlar hem beyaz kültür hem de otorite için tehditti. FBI’ın hedef listesinin tepesinde yer aldı ve örgüt içeriden köstebeklerle çökertildi, hukuk tanımayan operasyonlarla yönetim kadrosu öldürüldü.

        Oysa Kara Panterler sadece para-militer bir grup değildi. Devletin uzanamadığı ya da kasıtlı şekilde yardım elini uzatmayı reddettiği mahallelerde eğitim ve sağlık programları başlattı, gıda dağıttı. Okuldan sonra çocukların sokakta başıboş kalmalarını önlemek için programlar düzenledi. Haftalık gazeteleriyle görüşlerini yaydı.

        “Black Panther” filminin de Oakland’da başlaması tesadüf değil. Birkaç sene önce Oakland’da tren istasyonunda hiçbir nedeni yokken öldürülen siyah genç Oscar Grant’in hikâyesini anlattığı “Fruitvale Station”la Hollywood’a giren Oakland doğumlu Ryan Coogler’ın bilinçli tercihi.

        ALTERNATİF BİR AFRİKA

        “Fruitvale Station”ı Brooklyn’de bir sinemada izlediğimde filmin kapanış jeneriğinden sonra bile yerimden kalkamamıştım, diğer izleyiciler gibi. Umutsuzluk ve çaresizliğin siyahlar için ABD’de kaçınılmaz bir kader olduğunu gösteriyordu. Filmin en çarpıcı sahnesi kapanıştan sonra gerçek Grant’in öldürülüşünün onlarca cep telefonlarıyla farklı açıdan çekilmiş görüntüleriydi.

        “Black Panther”dan sonra alkış koptu. Alternatif bir evrende başka bir geleceğin, umudun ve gücün siyahların kaderi olabileceğini gösteriyordu. Üzücü olan, günümüzde bile Afrika’nın özgürlüğünün, siyah hareketinin gücünün gerçekliğine ancak “film icabı” varabilmemiz.

        ***********

        WAKANDA’YA HOŞ GELDİNİZ

        - “BLACK Panther”ın hayali vatanı Wakanda birçok Afrika ülkesi gibi karaya hapsolmuş, denize erişimi olmayan bir yer. Yabancılara göre bir “üçüncü dünya ülkesi” ama kendini bilinçli bir şekilde izole etmiş.

        - Afro-fütürist bir ütopyanın yansıması Wakanda. Dünyanın en kıymetli metali “vibranium” yatakları üzerine kurulu. Doğal kaynaklarından dolayı da aslında çok zengin, gelişmiş ve ileri bir yer. Vibranium sadece kıymetli değil, hem “Black Panther”a gücünü veriyor hem de teknoloji ve tıpta birçok ilerleme sağlıyor.

        - Gerçek dünyada Batılı ülkeler ve şirketler her yıl Afrika’dan 192 milyar dolar değerinde yeraltı kaynağını çalıyorlar, karşılığında 30 milyar dolar yardım yapıyor görünüyorlar. Wakanda yeraltı kaynaklarını koruyabilen ve sömürgenin olmadığı bir Afrika ülkesinin nasıl ilerleyebileceğini gösteren bir ütopya.

        - Wakanda işgal edilmemiş, sömürgeleştirilmemiş bir yer. “Afro-merkezci” yani ABD’ye köle olarak getirilen siyahların vatanının Afrika olduğunu, anavatana dönülmesi gerektiğini savunan ideolojinin ortaya çıkışından birkaç sene sonra çizgi roman dünyasında yaratılması tesadüf değil.

        ***********

        KUSURSUZ BİR FİLM

        NE aksiyon sahneleri, ne süper kahramanların özel yeteneği... Hepsi bolca var var...

        Sinemasal olarak “Black Panther”ı başka bütün Marvel filmlerinden ayrıştıran detaylara verilen önem. Başroldeki Chadwick Boseman, baş karakterin özellikle Amerikan ya da İngiliz aksanıyla konuşmaması için Afrika’da araştırma yapmış. Wakanda sömürgeleşmediği için kralı da Batı etkisinde yetişmiş olamazdı.

        YAMYAM ESPRİSİ

        Filmde Afrika kültürünün kıyafet, simge, gelenek ve törelerinin karikatürize edilmeden, olduğu gibi yansıtılması için de çok çabalanmış. Tabii yer yer cahil “yabancı”nın kafasındaki ezberlerle de dalga geçiliyor. En komik sahnelerin birinde bir “yamyamlık” esprisi var.

        ***********

        KÖTÜLER HAKSIZ MI?

        BU filmde de “kötü adam” var. T’Challa’ya karşı meydan okuyan ve tahta geçmek isteyen Eric Killmonger (Michael B. Jordan). Bir ölüm makinesi olan Killmonger anavatanı Wakanda’nın kaynaklarının dünyaya açılıp bütün siyahları kurtarması gerektiğini düşünüyor.

        Oakland’da büyüyen Killmonger ülkesinin teknoloji ve silahlarının dünyanın dört bir yanındaki Afrika kökenli kardeşlerine dağıtılarak beyazlara karşı direnmelerinde kullanılması gerektiğini savunuyor.

        MALCOLM X ETKİSİ

        T’Challa ise ülkesinin kendisini izole eden bir konumda kalmasını savunuyor.

        Film boyunca iyi ile kötü arasında net, keskin çizgiler olmadığı, “kötü adam”ın da haklılığının bulunduğu yerler olduğu vurgulanıyor.

        Silahlı savunma yanlısı Malcolm X ile pasif direnişin sembolü Martin Luther King’in ayrılıkları, ancak bir süre sonra ortak bir noktada buluşmaları kaçınılmaz olarak akla geliyor.

        Diğer Yazılar