Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AMERİKA’nın eski başkanı Barack Obama’nın dünyanın en önemli koltuğuna oturma serüvenini anlatan “Making Obama” diye bir podcast var. Obama’nın doğup büyümese de yıllarca yaşadığı ve kendi şehri olarak bilinen Chicago radyosu tarafından hazırlandı. Altı bölümlük bu radyo serisinde hem başkanlığı bıraktıktan sonra Obama, hem de seçim sürecinde onun en yakınında olanlar konuşuyor.

        Nisan ayında son bölümü yayınlanan podcast’in altı bölümünü birden önceki gün bir oturuşta biraz gecikmeyle dinledim. Ama gecikme tam da bizdeki seçim sürecine denk düştüğü için iyi oldu.

        Siyasi macerasında bizim adayların çıkaracağı bol bol “kıssadan hisse” var.

        YILDIZ PARLIYOR

        Harvard Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra kendisine yapılan bol sıfırlı tekliflere rağmen Chicago’ya gidiyor, halk için çalışıyor Obama. Hiç kimsenin aklında yokken siyasi geleceğinin adımlarını atıyor.

        Kısa sürede Eyalet Senatosu’na seçiliyor, daha orada tanınmazken Kongre seçimlerine aday oluyor ama kaybediyor. Başka bir fırsat bulduğunda senatör seçilip başkente taşınıyor. Kariyeri boyunca “Daha sıranı bekle” diyenlere inat başkanlık yarışına giriyor.

        Adının hiç bilinmediği yıllar ile Amerikan Başkanı seçilmesi arasında çok kısa bir süre var aslında.

        Obama’nın yıldızını parlatan Demokrat Parti Kongresi’nde 2004 yılında yaptığı konuşma. Kendisi çok iyi bir yazar olan Obama büyük pazarlıklar sonucu sahnede 18 dakika konuşma süresi alıyor partisinden. Henüz senatör bile seçilmemiş, başka parti üyeleri gibi konuşmasının amacı başkanlık yarışındaki aday John Kerry’yi desteklemek.

        Ama Obama kendi hikâyesinin Amerika’nın hikâyesiyle benzer olduğuna dair bir konuşma kaleme alıyor.

        “Bizde kırmızı ya da mavi eyaletler yok, birleşik devletler var” diyor... “Liberal ya da muhafazakâr Amerika yok, Amerika Birleşik Devletleri var; siyah, beyaz, Latino ya da Asyalı Amerika yok, Amerika Birleşik Devletleri var” diye devam ediyor.

        BİRLEŞTİRİCİ ADAY

        “Ülkeyi ikiye bölmeye çalışan uzmanlara bir haberim var” diye lafa giriyor. “Kırmızı (muhafazakâr) eyaletlerde kimi eşcinsel arkadaşlarımız var, mavi (demokrat) eyaletlerde de muazzam bir Tanrı’ya ibadet ediyoruz.”

        Özellikle soldan bir adayın vatanseverlik vurgusu yapması dikkat çekiyor.

        Irak Savaşı’na karşı çıkan Obama kutuplaşmış, bölünmüş bir ülkede birlik ve beraberlik mesajı veriyor. Babasının Kenya’dan gelen yabancı bir öğrenci olduğunu, annesinin Kansaslı bir beyaz kadın olduğunu hatırlatıyor. Adının komikliği, kendisinin sıskalığıyla dalga geçiyor.

        “Benim hikâyem sadece ABD’de mümkün olabilirdi” diyor. Demokratlara, Cumhuriyetçilere, bağımsızlara sesleniyor ve “Daha yapılacak çok işimiz var” diyor. Fakirliğe vurgu yapıyor, halkın vergilerinin devlet tarafından har vurup harman savurulmasına itiraz ediyor, devlet okullarının durumundan şikâyet ediyor, sağlık hizmetlerinin öneminden bahsediyor. İşsizlik, orta sınıfın önemi ve daha sonra onu başkanlığa taşıyacak umut sloganıyla konuşmasını bitiriyor.

        18 dakikanın sonunda hiç kimse başkan adayı olan John Kerry’den bahsetmiyor. Herkesin dikkatini genç senatör adayı Obama’nın konuşması çekiyor.

        Gerisini artık tarih yazıyor.

        ***********

        HEPSİ BİRBİRİNE BENZİYOR

        EN meşhur grafik tasarımcılarımızdan Bülent Erkmen’in yeni bir sergisi var bugünlerde. Ayrıntıları hafta sonu Ali Esad Göksel yazdı ve benim de işlerini çok beğendiğim Erkmen’i okurlarına tanıttı.

        Birkaç sene önce sırf onun tasarladığı bir kapak yüzünden hiç ilgilenmediğim bir kitabı almak zorunda kalmıştım.

        Son yıllarda biraz Erkmen’den de, işlerinden de koptum doğrusu. Bu sergi vesilesiyle eski işlerini teker teker incelemeye başladım önceki gün web sitesinde.

        RASTGELE GİBİ

        Acaba artık beğenilerim mi değişti diye düşündüm tasarımlar arasında gezinirken. 10 yıl önceki ben değilim ne de olsa... Zaman ilerlediği gibi algımız, vizyonumuz da sürekli evrime uğruyor. Ne yalan söyleyeyim, Erkmen’in işlerinden eskisi kadar etkilenmedim.

        Daha da kötüsü, hepsinin birbirine benzediğini fark ettim. Bir tasarımcının imzası, kendi izini taşıyan bir ortaklıktan bahsetmiyorum. Tabii ki bir tasarımcı kendi damgasını işlerine vuracak. Ama son yıllarda Erkmen’in işleri hep birbirine benziyor. Üzerinde farklılaştırmak için yeteri kadar düşünülmemiş, rastgele yapılmış gibi. Belli ki iş yoğunluğu da fazla...

        Sitede gezindikten sonra bir arkadaşıma, “Bülent Erkmen’in sergisi varmış” dedim... Hiçbir yorum yapmadan, düşüncelerimi paylaşmadan.

        “Bülent Erkmen mi? Hepsi birbirinin aynısı işlerini mi gösterecekmiş?” dedi doğrudan.

        Kendi kararınızı vermek isterseniz Bülent Erkmen’in “Remix” sergisi Akbank Sanat’ta 10 Haziran’a kadar açık.

        ***********

        SÖYLESEYDİN BİZ DE ÖĞRENİRDİK

        ANLADIĞIM kadarıyla Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını biliyor. Hem köşesinden hem de televizyondaki konuşmalarından bunu anlıyoruz. Ama nedense söylemiyor...

        Hatta söylemediği gibi bir politikacı gibi kelime oyunları yapıyor. “O konuşulan iki isim var ya, onlar değil” diyor. “Sonradan konuşulan üçüncü isim de değil” diye devam ediyor. İsim sorulduğunda da ancak “O da değil, şu da değil” diye oyunlara devam ediyor.

        Kafam karıştı, Deniz Zeyrek’in görevi kamuoyunu mu aydınlatmak, CHP’nin sözcülüğünü mü yapmak?

        Gazeteci bir isim biliyorsa bunu açıklamak zorunda. Bilmiyorsa da böyle oyunlara, bilmecelere bulaşmak lüzumsuz. CHP sürpriz yapmak istiyor olabilir ama gazetecinin görevi siyasi partilerin sürprizlerine saygı duymak değil.

        İNCE REKLAM

        Tabii bu arada aday borsasında gazetecileri kullanmaya çalışan siyasetçiler de yok değil. Mesela daha önce Mehmet Ali Yalçındağ’a “Doğan Grubu bana destek versin, birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nu devirelim” diye mail atan Muharrem İnce, şimdi köşe yazarlarını arayıp “Beni kesin aday olarak yazın” diye turlara başladı.

        Deniz Zeyrek de İnce’ye destek çıkan satırları eklemiş... Bildiği, İnce’nin söylediği “isim” mi yoksa... Gülen surat emojisi!

        Diğer Yazılar