Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD TARAFI

        Meğerse Washington’da da 24 saat çok uzun bir süreymiş. Dün iktidar destekçileri ve muhalifleri Donald Trump’a karşıymış gibi duruyordu, ama meğerse ortada danışıklı dövüş varmış.

        Görünürde Washington birbirine girmiş, Trump’a karşı ittifak yapılmış gibi görünüyor.

        Suriye konusunda Başkan’la ayrı düşen senatör Lindsey Graham bir yandan Türkiye’ye yönelik tehditlerine devam etti. Yaptırımların Kongre’den geçmesi için var gücüyle çalışacağını açıkladı, bir zamanlar terörist bellediği “Kürt kardeşleri”ni Trump’a çakarmış gibi yaparak sahiplenmeye devam etti.

        Graham hakikaten de dediğini yapabilir, isterse Türkiye’ye yaptırımları hızlıca Kongre’den geçirebilir. Türkiye’nin Suriye’ye girmesini “felaket” olarak yorumlayan Graham “Türkiye’ye kızacağına buna izin veren Trump’ı eleştirsene,” itirazlarına karşı kozmetik birkaç çıkış yaptı.

        Bütün bunlar olurken Trump ne yaptı peki? İzin verdiği operasyonun sonradan kötü bir fikir olduğunu, ABD’nin desteklemediğini açıkladı.

        Danışıklı dövüş dediğim de burada ortaya çıkıyor işte.

        Erdoğan’la konuşmasında Türkiye’nin istediğini yapan Trump kendisini kurtarmak için çok kurnaz bir oyun oynadı gibi. Tam da iç politikada başı belaya girmek üzereyken dikkatleri üzerinden çekip Washington’a yeni bir malzeme, oyalanacakları yeni bir düşman sundu.

        TRUMP’IN DELİLİĞİ BİR TAKTİK

        Ne yalan söyleyeyim, Pazar gecesi ben de pek çokları gibi Trump’ın delirdiğini, artık kontrol edilemez olduğunu düşünüyordum. Başında bu kadar bela varken herkesi nasıl karşısına alabileceğini anlamadım önce. Bugün ise manzara netleşti.

        Başı sıkışan Amerikan başkanlarının başka ülkeleri böyle kullanmaları tarihi bir gelenek adeta burada. Türkiye’yi düşman ülke gibi gösteren Trump dikkatleri bir süreliğine üzerinden çekmeyi başardı, zaman kazandı şimdilik. Alt tarafı 50 tane askerini operasyonun yapıldığı bölgeden çekerek bunu “Savaşı bitirdim, askerler geri geliyor” diye satması da ‘reality show’ yıldızı Trump’a özgü bir abartı elbette.

        O koltukta kontrolsüz, deli bir adamı oturtmazlar. Ama o koltukta oturan adamın deli gibi görünmesi Amerika’nın işine gelir. Bu taktik daha önce Nixon’da uygulanmıştı, şimdi Trump’ta deneniyor. Perde arkasındaki beyinler Trump’ı gayet güzel yönlendiriyor.

        Bu açıdan Ankara’nın “Trump iyi çevresi kötü,” çıkışı da yanlış yorumlama. Trump ya da çevresi yok; hepsi bir. Tehditler savunan Lindsey falan hep Başkan’ın adamı.

        Aniden “Operasyon kötü fikir,” diyen Trump’ın birkaç güne kadar Türkiye’nin sınırını belirleme, fikrini değiştirme ihtimali de var elbette. İç politikadaki dengelere bakarak Türkiye’ye yeter diyebilir. Çünkü ABD için tek olan önemli olan ABD’nin çıkarları.

        TÜRKİYE TARAFI

        Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Suriye’ye operasyon yapmak için haklı gerekçeleri var. Bölgede bir Kürt devletinin kurulmasını istememek en doğal hakkı. Yıllardır savaştığı terör örgütü PKK’nın güçlenmesini engellemek ve kendi sınır güvenliğini korumak da öncelikleri arasında.

        Operasyonun siyasi gerekçeleri de var elbette. Giderek büyüyen mülteci sorununun çözülmesi, Suriyelilerin kaba tabirle “geri gönderilmesi” hem iktidar hem de muhalefet seçmeninin önemli beklentisi. Türkiye haddinden fazla cömert davrandığı, Avrupa’ya göndermeyip içeride tuttuğu milyonlarca Suriyelinin artık vatanlarına geri dönmesini istiyor. IŞİD konusu ise büyük bir öncelik gibi durmuyor, zira anladığım kadarıyla ulusalcılar da muhafazakarlar da bu örgütün bir Amerikan projesi olduğu konusunda hemfikir. ABD isterse IŞİD de ortadan kalkar, diye bakılıyor.

        Operasyonun bir de siyasi sonuçları var. HDP’nin Türk siyaseti üzerindeki oyun kurucu etkisini yok etmek. Yerel seçimlerde HDP’nin desteğiyle zafer ilan eden muhalefetin 2023’e (ya da daha öncesine) kadar hesabı da bu iş birliğini korumaktı. Bütün matematik hesaplarına göre muhalefet mecbur Kürt oylarına.

        HDP’nin ret oyu verdiği tezkere muhalefetin oylarıyla Meclis’ten geçti oysa. Geleceğin lideri olarak bakılan Ekrem İmamoğlu da Türkiye’deki hemen her siyasi odak gibi operasyonu destekledi. Desteklemek zorunda kaldı. HDP seçmeni bu desteğin ileride mecburiyetten verildiğini düşünür mü? Operasyon ilerledikçe PKK’nın devreye girmesi, şehit cenazelerinin gelmesi, sınırda “Anadolu’dan Görünüm” yıllarını andıran çatışmanın çıkması örgütle arasına bir türlü yeterli mesafeyi koyamayan HDP’yi zorda bırakır. Muhalefet de HDP’yle yerel seçimlerde olduğu gibi rahat işbirliği yapamaz.

        Sınırların bütünlüğü Türkiye’nin partilerüstü bir meselesi, PKK’yı romantize eden birkaç liberalin dışında da örgüt Türkiye’nin kırmızı çizgisi.

        ERDOĞAN HÂLÂ RAKİPSİZ OLDUĞUNU HATIRLATTI

        Sınırları korumak adına yapılan bir operasyon Türkiye’de çoğunluğun bayrağın ve liderin etrafında kenetlenmesine yol açtı. Operasyonun uzaması ve Türkiye’nin başta mültecileri gönderme gibi amaçlarına ulaşması da lideri güçlendirecek.

        Bir süredir muhalif çevreler hayal alemindeydi. Bekir Ağırdır’ın anket sonuçları, yerel seçimlere bakılarak oluşturulan beklenti, yeni siyasi hareketler ve ittifaklar derken adeta Türkiye’de Erdoğan artık yokmuş gibi bir hava esiyordu. Sokaktaki insan bile böyle davranıyor, hatta medyaya bile yansımıştı bu yanılsama. (Kimi köşe yazarları giderek muhalefet yapmaya başlamıştı mesela.)

        Erdoğan kendi siyasi zekasının hafife alınmaması gerektiğini, öyle kolay yenilmeyeceğini, her ne kadar yorulmuş ve yıpranmış gibi görünse de hâlâ ülkenin başındaki en popüler figür olduğunu da hatırlattı bu operasyonla. Kimse erken seçimden bahsetmiyor mesela. Onun yerine Amerikan Başkanı’ndan Amerika’ya rağmen istediğini alan bir Türk Cumhurbaşkanı algısı oluştu.

        VE BİR KAYBEDEN: KÜRTLER

        Batı’da “Devlet sahibi olmayan en büyük etnik grup” olarak anılan Kürt halkı yüzlerce yıllık hayalleri olan özerk bir devlete çok yaklaştıklarını düşünüyor muydu? Bunun gerçekçi bir beklenti olmadığı Washington tarafından birkaç kere hatırlatıldı Kürtlere. IŞİD’le mücadele görevi verilirken de beklenti içine girmemeleri, geçici bir işbirliği yaptıkları, devlet kurma garantisi verilmediği vurgulandı resmi olmayan kanallardan.

        Şimdi Washington’da müthiş bir Kürt destekçiliği var, ama sahte bir rüzgar bu. Yanıltıcı. Türkleri katliam yapmakla itham eden ABD zamanında defalarca Kürtleri ateşe atmakta beis görmedi. Irak’ta kaderlerine terk etti mesela.

        Kürtler bir kez daha ABD’ye güvenilmeyeceği, kendi kaderlerini tayin için ABD’yle yola çıkılmayacağını anladı. ABD sadece başkalarını kullanır; Kürt halkı bu dersi bir kez daha almış görünüyor.

        ABD’de bir kesim bölgede ikinci bir İsrail kurulmasını istiyor, ama bu hayalin Türkiye’ye rağmen yapılamayacağını da biliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti en zayıf olduğu anda bile hala kritik önem taşıyor ABD için; kendi çıkarları Türkiye’ye iyi geçinmeyi mecbur kılıyor. O yüzden bu devletin oluşumuna kolay kolay izin verilmesi kolay değil.

        Çıkarılması gereken bir başka ders de Kürt halkının geleceğinin Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğu. Türkiye Cumhuriyeti’nden kopacak Kürtler bu son operasyonda görüldüğü gibi Batılı güçler tarafından kullanılmaya mahkum bırakılacaktır. Birkaç senatör istediği kadar “Kürt kardeşlerimiz” diye çığlık atsın, işlerine gelmedikçe kimse duymaz.

        Diğer Yazılar