Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hippiler, kaykay, sokak modası, bitki bazlı beslenme, evlilik eşitliği, yoga, sörf, sigara yasakları derken California hayatımızı yaşayış şeklimizi değiştirme konusunda hep önden gitti, dünyanın geri kalanı da takip etti. Şimdi bir devrim daha kapıda. Dün, ABD’nin en büyük eğitim ağı California Eyalet Üniversiteleri Sistemi -aralarında UCLA ve Cal Berkeley’nin olduğu birçok prestijli okulu barındıran bu dev- artık kabullerde standart test şartını kaldıracağını açıkladı. Kural kademeli olarak uygulanacak, ama bu sistemdeki okulların tamamı 2025’te ABD’de bugüne kadar üniversiteye girme sınavı anlamı taşıyan SAT ve ACT sınav sonuçlarını şart koşmayacak.

        Aslında şimdiden ABD’de aralarında Smith ve Sarah Lawrence gibi prestijli üniversitelerin bulunduğu 1230 okul bu şartı kaldırmıştı. Birkaç sene önce University of Chicago test sonuçlarını başvuruya eklemeyi isteğe bağlı yapmıştı. California’nın yaklaşık 300 bin öğrencilik dev üniversite ağı bu sınav dalgasının ülke çapına yayılmasına neden olacak. Sonuçta dünyanın beşinci büyük ekonomisi olan bu eyalet birçok konuda hep ileride oldu.

        ADALETSİZ VE TOTALİTER

        Üniversitenin her iki tarafında -öğrenci ve öğretmen- olarak yer aldığım için standart testlerin öğrencilerin parıltısı hakkında çok az anlam ifade ettiğini kolaylıkla söyleyebilirim. Hem Türkiye’de hem de ABD’de yüksek öğretimle ilgili gözlemlediğim en büyük çarpıklık üniversiteye girme süreci. Asıl zorluk girmek, girdikten sonra bir şekilde çıkılıyor. Ama zor bir okulu kazanan her zaman en parıltılı beyin olarak çıkmıyor okullardan. Dünyayı değiştiren Steve Jobs, Mark Zuckerberg veya Woody Allen gibi öncülerinse üniversite diplomaları bile yok. Öte yandan, bu isimlerin üniversite okumamış olması yüksek eğitimin tamamen gereksiz olduğu anlamına da gelmemeli. Üniversiteye girmek de, üniversite mezunu olmak da tek başına kişinin parıltısını anlamak için yeterli değil.

        REKLAM

        Kabul sürecini tek bir teste indirgeyen mantıksa doğası gereği zaten adaletsiz ve dışlayıcı. Bunu en net yüksek öğretim sınavının ölüm-kalım meselesi olduğu Türkiye’de görebiliriz.

        Hele hele bu sene… Bütün öğrencilerin eğitimi aksadı, televizyondan eğitim gibi yama çözümlerle senenin sonu getirilmeye çalışıldı. Bütün bunların üstüne dünya çapındaki bir belirsizlikte öğrencilerden hala hayatına yön verecek sınava girmelerini bekliyor sistem. Üstelik pek çoğu sınavın yapılıp yapılmayacağından, sınav tarihinden bile emin değildi yakın zamana kadar.

        Her şey bir yana, pandeminin pek çoğumuzda verimsizliğe neden olduğu, moralimizi bozduğu, pek çok aileyi ekonomik olarak çökerttiği ortada. Dünyayı değiştirecek o romanı şu birkaç ayda yazamadık mesela. Böyle bir ortamda dış faktörlerden çok daha kolay etkilenen öğrencilerin hiçbir şey yokmuş gibi bu sınava hazırlanmalarını beklemek ne kadar akla yatkın veya adil?

        Corona virüsü yüzünde oluşan olağanüstü şartlar olmasa bile yılın bir günü yapılan ve genç insanların hayatını belirleyen bu merkezi sınavlar saçma ve ayrımcı. İnsana ikinci, üçüncü, hatta dördüncü bir şans vermeyen sistem doğası gereği totaliterdir ama merkezi sınavların bu yönü nedense hiç tartışılmıyor.

        Gazetelerde de bu konularda pek yazı çıkmaz genelde çünkü pek çoğumuz kabus gibi geçen lise yıllarımızı atlattıktan sonra hemen unutmak için bilinçaltımızın en derinlerine gömeriz. Üniversite sınavı da bu sürecin en tatsız tecrübesi olduğundan akla bile gelmemesi çok normal. İnsana hastalanma, moralinin bozuk olma, o gün uyanamama, havasında olmayıp istediği gibi başaramama ihtimali olmayan bir kabusu neden hatırlayalım? Zaten zamanında çok çektik, hepimiz o kritik gün gelsin diye robota dönüştürüldük.

        REKLAM

        SİSTEMİ YIKMALIYIZ

        ABD’deki standart testler bizimkine göre daha insaflı, en azından birkaç kere -parayı verdiğiniz sürece- telafi imkanı taşıyor. Ama onlar bile tedavülden kalkmak üzere. Çünkü özellikle California’da bu testlerin kaldırılmasına yönelik en kuvvetli argüman azınlık gruplarına karşı dezavantaj oluşturduğunun saptanmasıydı. Özelikle dar gelir grubuna mensup birçok ailenin test ücretlerini ödeyecek bütçesi yok. Bu testleri düzenleyen College Board kar amacı gütmeyen ama sadece sınavlardan yılda 1 milyar dolar ciro yapan bir kuruluş. Bizde merkezi sınav yarışının test kitaplarından dershanelere nasıl bir ekonomisinin olduğu ortada. Özel ders gibi kontrolsüz bir kayıt dış ekonomik ve yeraltı eğitim sistemini de büyüttü sınav sistemi. Üstelik bu çarpık sistem dershane sahibi FETÖ’nün yıllarca finansmanını sağladı; çalınan sorular, hakkı yenen öğrenciler de cabası.

        Bütün bunların ötesinde üniversite sınavlarını kaldırmak için en basit gerekçe en ikna edici olan: Hiçbir standart test öğrencinin potansiyelini ölçmek için yeterli değildi. Sadece bu basit gerçek bile sistemi toptan değiştirmek ve üniversitelere kendi öğrencilerini seçme hakkını vermeye yetmeli. Mevcut sistemi bir an önce yıkmamız gerekiyor.

        Bugüne kadar bu koca duvarı hiç kimsenin sarsmaya bile gücü yetmedi. Belki bu sefer zeitgeist galip gelir. California’dan esen rüzgarlar… Los Angeles’ta yayıldıktan sonra İstanbul’da poké’ci açılması birkaç sene sürdü. Bakarsınız sınavlar da…

        Diğer Yazılar