Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Anglosakson basınında editoryal bağımsızlığın garantisi olarak sıkça başvurulan bir metafor vardır: Büyük Çin Duvarı. Bu duvar yazıişleriyle medya kuruluşunun ticari bölümlerinin birbirinden bağımsız işleyen yapılar olduğuna işaret eder. Kamusal yayıncılık da dahil olmak üzere medya kuruluşların varlıklarını sürdürmeleri için para kazanmaları gerekir, ama geleneksel anlayışa göre bu gazetecilerin değil idarecilerin işidir. Muhabirinden yayın yönetmenine gazetecinin bugüne kadarki tek görevi mümkün olduğu kadar gerçeği ortaya çıkarmaktı, bunun dışındaki meseleler ilgi alanına girmemeliydi.

        Bugüne kadar diyorum ama bu anlayış yerle bir olalı epey oldu. Özellikle son 10 yılda yazıişlerinin üst konumlarında çalışan kişilerin de şirketin finansal geleceğini gözetmeleri, daha evvel aralarında duvar ördükleri idare kısmıyla birlikte çalışmaları beklenir oldu. Gazeteciler arasında “Yazıişlerine patron giremez,” diye bir efsane vardır; dünyanın hemen hiçbir yerinde çoğu zaman doğru değildir bu. Ama artık yalandan da olsa atıp tutmanın bile bir anlamı yok. Çünkü bu işin geleceğinin Çin Duvarı’nın yıkılıp iki ayrı kurumun birlikte çalışmasında olduğu artık hemen hemen kabul gördü. En azından New York Times gibi ciddi değişim hamleleri sayesinde batmaktan kurtulup karlılığa geçen bir gazetede denenen model bu.

        Gazete bu yolda ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha göstererek dün künyenin tepesinde değişiklik yapacağını duyurdu. Sekiz yıldır gazetenin genel yayın yönetmeni olan Dean Baquet yaş haddinden—65—ayrılıyor ve görevi yardımcısı Joseph Kahn’a bırakıyor. Dünyanın en önemli gazetesindeki değişim genelde olaylı olur, ama bu değişim dün resmen açıklanmadan aylar önce sızmasına rağmen New York medyasında hiç tartışılmadı, üzerinde durulmadı, önemsenmedi. Çünkü bu değişim artık herhangi bir medya kuruluşunda, tam da duvarın yıkılmasından dolayı, en önemli koltuğun yayın yönetmenliği değil CEO olduğunun kanıtı.

        GÖREV BEYAZ ADAMDA

        Genel yayın yönetmenliği değişimi o kadar sıradan bir olay ki yıllardır medyada azınlıkları temsil ve çeşitlilik diye ortalığı inletenler bile sesini çıkarmıyor. Baquet gazetenin ilk siyah yayın yönetmeniydi, görevi ilk kadın yayın yönetmeninden almıştı. Kahn ise Harvard mezunu, babası ofis malzemeleri zinciri Staples’ın kurucusu ayrıcalıklı beyaz bir erkek.

        İş dünyasında belli bir yere gelen kadınlar, ya da genel anlamda azınlıklar cam duvarı kırdıktan sonra bir de cam tepeyi geçmek zorunda bırakılıyorlar. Bir kadına yönelik başarı beklentisi bir erkeğinkinden çok daha yüksek; her an sınanıyor ve iki kat daha çalışarak kendisini kanıtlamak zorunda hissediyor. Başarısız olursa ondan sonra benzer bir göreve atanacak kadınların da önü kesilecek, “Bu kadınlar bu işi beceremiyor,” algısı iyice yerleşecek.

        New York Times’ın ilk kadın yayın yönetmeni Jill Abramson üç sene boyunca maalesef başarılı olamadı. Aslında sebebi kadın olması değil, yeni medya sisteminde hala Çin Duvarı’nın korunmasında diretmesiydi. Görevden ayrıldığında yazdığı anılarında haber toplantısı yerine vaktini gazetenin diğer iş alanında genişlemesine ayırmaktan yakınıyordu. Apar topar görevden alındıktan sonra gazetenin başına tekrar bir kadının atanmasını hiç kimse beklemedi ne yazık ki. “Kadın” başarısız olmuştu ne de olsa.

        Baquet ise ilk siyah yayın yönetmeni olarak benzer baskıları hissetti ama direnmeyip CEO’yla çalışmaya başladı. Gazetenin hem abone sayısı arttı, hem Wordle ya da yemek tarifleri uygulaması gibi başka alanlarda girişimleri oldu, podcast dünyasında başarı kazandılar, hem de bütün bunlarla birlikte karlılık arttı. CEO’nun çizdiği yol sayesinde hem dijital abonelik hem dijital reklamlar yazılı basını geçti. New York Times bundan sonra da dijital alanda genişlemeye yoğunlaşacak, çünkü başarının formülünü buldular.

        STRATEJİ DEVAM EDECEK

        Yeni yayın yönetmeni Kahn yazıişlerinde görev yaparken muhabir ve editörlerin yazılı baskıyı önemseyen kafa yapılarını değiştirdi. New York Times bir gün sonra haberi en ayrıntılı—sığdığı kadar—veren ve tarihe not düşen bir yayın organı olma işlevini korudu. Ama aynı zamanda sıcak haber ve son dakika yarışına da girdi, gelişmeleri an be an canlı duyurdu ve “öncelikle dijital” ilkesini belirledi. Gazetenin birinci sayfa toplantısının yerini web sitesinin ana sayfasında nelerin olacağı aldı.

        Altını çizmek istediğim nokta bu değişim gazetecilerin değil, şirketi yönetenlerin eseriydi. Yazılı basından gelen gazetecilerin—ben de dahil—ister istemez kağıtla nostaljik bağları vardır. Pek çoğumuz değişime zannedildiğinden daha kapalıyızdır, çünkü eski güzel gazete günlerini özleriz. Bu nostaljinin şu an için sürdürülebilir bir model olmadığı ortada. Nitekim NYT’nin CEO’su dijitale öncelik vermekte diretmeseydi belki de bugün gazete tarihe karışmış olacaktı.

        Gazetenin yeni yayın yönetmeninin de artık tek bir görevi var. Patronu yazıişlerine sokmak ve o ne derse yapmak. Duvar yıkıldı, yazıişlerinde direnenler değil idari kesim kazandı.

        Diğer Yazılar