Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        20 Kasım 1989’da Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nda kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye tarafından 1990’da imzalandı, 1994’te de onaylandı.

        Peki, onaylandı da ne oldu?

        Sözleşmenin daha birinci maddesinde çuvalladık.

        Bu maddeye göre..

        ***

        18 yaşına kadar her insan çocuktur.

        18 yaşına kadar her çocuğun ayırımcılıktan korunması, eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında yüksek yararının gözetilmesi, gelişmesine destek olunması, güvence altına alınması gerekir.

        Çünkü, ülkelerin çocuklarına sunduğu olanaklar, onlara verdiği değer, gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergesidir.

        ***

        O zaman gelin, bizim göstergelere bir bakalım..

        ***

        Türkiye nüfusunun yüzde 31’i çocuk, yani yaklaşık 24 milyon.

        Çocuk Hakları, Anayasa’da, yasalarda var, ancak uygulamada sorun çok.

        Okul çağında yaklaşık 70 bin çocuğun okula kaydı yok.

        Her 4 çocuktan biri yoksulluk içinde.

        Her 4 çocuktan biri ihmal ve istismara uğruyor.

        6-14 yaş arası çalışan çocukların sayısı yaklaşık 320 bin.

        Yaklaşık 200 bin çocuk mevsimlik tarım işçisi.

        Kız çocukların ortaöğretime devam oranı hala çok düşük,

        “Çocuk gelin” sorunu dehşet düzeyde.

        ***

        Şimdi sorum şu:

        Dünyada her 20 Kasım Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor.

        Ürettiğimiz bu tabloya bakarak, bizim bu günü kutlamaya hakkımız var mı?

        Urla Kaymakamı haklı

        Urla’ya yeni atanan Kaymakam Murat Sefa Demiryürek ilçedeki muhtarlara, “sokakta gezen Suriyeliler’i polis ve jandarmaya ihbar edin” talimatı verdi.

        Bazıları bu talimata tepki gösterebilir.

        Ama ben göstermedim.

        Aksine, Kaymakam Bey’in bilgi edinme isteğini son derece haklı buldum.

        Neden buldum, onu da açıklayayım..

        -- Çünkü hiçbir devlet; ülkesine, kentine, ilçesine kayıtsız gelen binlerce göçmeni-kaçağı görmezden gelemez.

        -- Hiçbir devlet; ülkesinde, kentinde, ilçesinde kaçakların-göçmenlerin yerleşik halkı rahatsız etmesine, huzur bozmasına izin vermez.

        --Hiçbir yönetici; kayıt altına alınmamış yüzlerce-binlerce insanın ortalıklarda dolanmasına ilgisiz kalamaz.

        ***

        Dolayısıyla..

        Urla Kaymakamı’nın aldığı bu kararın altında Suriyeliler’i hedef alma niyeti değil, aksine onları kayıtlı hale getirip, yasal statüye kavuşturma amacı var.

        Eğer tersi davransaydı, “bırakın bu insanları nasıl yaşarlarsa yaşasınlar, nereye giderlerse gitsinler” deseydi, işte o zaman sorumsuz bir tavır sergilemiş olurdu.

        Kaymakam Bey şimdi doğru işlemi yapıyor.

        Diğerleri de aynı yöntemi uygulamalılar hatta..

        EBSO nasıl böyle mükemmel oldu

        Mükemmellik kavram ve kriterlerini dikkate alarak kendi değerlendirmelerini yaptı.

        Güçlü ve iyileştirmeye açık alanlarını tespit etti.

        Sürekli gelişim yaklaşımıyla gelişim planlarını hazırladı.

        Belirlenmiş vizyonu ve misyonuyla ilgili kuvvetli yönlerini iyileştirdi.

        Fikirlerini kendi bünyesinde ve dışında etkili biçimde yayabildi.

        Bunun için ortak bir dil ve düşünce tarzı oluşturabildi.

        Mevcut ve planlanan girişimleri bütünleştirebildi.

        Yönetim anlayışında tutarlılık sağlayabildi.

        Kurumsal kültür oluşturmayı başardı.

        Kurumdaki öğrenme, yaratıcılık ve yenileşim yaklaşımını geliştirdi.

        ***

        Bütün bunların sonucunda da..

        Ege Bölgesi Sanayi Odası önce Ege Bölgesi Mükemmellik Ödülü’nün, sonra da Türkiye Mükemmellik Ödülü’nün sahibi oldu.

        İzmirli kuruluşların 12 yıldır alamadığı büyük ödülü kente getirmeyi başardı.

        Kutluyorum, alkışlıyorum.

        Nedir bu acil takıntısı

        Sağlık Komisyonu üyesi ve AK Parti Manisa Milletvekili Dr. Muzaffer Yurttaş, çarpıcı bir konuya değindi.

        Acil servislere başvuran hastaların yüzde 70’inin acil değil, poliklinik hastası olduğunu söyledi.

        Peşinden Manisa’dan rakamlar verdi.

        ***

        Geçen yıl Manisa’da 1 milyon 532 bin 715 hasta acil servislere başvurdu.

        Çoğu grip, nezle, bel ağrısı, kulak akıntısı gibi uzun süredir var olan şikayetleri nedeniyle acile gitti.

        İçlerinden yalnızca 810’u başka ile sevk edildi.

        ***

        Demek ki halkımız acil ile acil olmayanı bir türlü ayırt edemiyor.

        Daha doğrusu ediyor da, galiba böylesi daha hoşuna gidiyor.

        Aile hekimine gideceği yerde, başı ağrısa bile acili tercih ediyor.

        Bu durumda da, sıradan başvurularla doktorları oyalarken, hakikaten acil müdahaleye ihtiyacı bulunanların önünü kesiyor.

        ***

        Zaten, bu acillerle ne alıp veremediğimizi, buraya niye böyle takıntılı olduğumuzu anlamış değilim.

        Bir memlekette acili arayıp ambulans isteyen telefonların yüzde 80’i sahte çıkıyorsa, orada başka söyleyecek söz de kalmıyor artık!..

        Ya maçta

        ne oluyor

        —Hülya Avşar, “maçlardan önce yapılan ısınma hareketleri, ön sevişmeye benzer” demiş.

        Orasını biliyoruz da, asıl ısındıktan sonra maçta yaptığımız tuhaf hareketler neye benziyor, onu bilemiyoruz!..

        Şimdi

        çözdüm

        —Zeka düzeyimiz 40 yaşından sonra düşüyormuş, buna paralel olarak da depresyona daha az giriyormuşuz.

        Ben de epeydir “niye hiç depresyona girmiyorum” diye merak ediyordum, demek sebebi buymuş!..

        Biraz daha

        gayret..

        —Dosso Dossi tekstil, “top modeller Isabeli Fontana, Adriana Lima, Miranda Kerr, Erin Heatherton ve Irina Shayk’ı podyuma çıkardık, Şampiyonlar Ligi’ne yükseldik” demiş.

        Halbuki biraz daha bastırsalar, Pirellli Takvimi’nin ilk onbirini sahaya süren ilk firma unvanıyla, en büyük kupayı da kaldırırlardı!..

        Diğer Yazılar