Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Normalde..

        Milli Eğitim’in zorunlu olarak yapması gereken görevler ve çalışmalar var.

        Ama bu çalışmalar bazen aksıyor, bazen de hiç gerçekleşemiyor.

        O zaman da devreye gönüllü olarak belediyeler ve hayırseverler giriyorlar.

        Onların çabalarıyla..

        ***

        Yeni okullar açılıyor.

        Okullar onarılıyor.

        Binaların ihtiyaçları karşılanıyor.

        Tüm eksikleri kapatılıyor.

        Eğitime maddi-manevi destek çıkılıyor.

        Öğretmenler, öğrenciler rahat ettiriliyor.

        ***

        O halde, normalde..

        ***

        Kendi görevini başkaları yaptı diye..

        Kendisi çalışacağına, başkaları çalıştı diye..

        Kendisi para harcayacağına, başkaları harcadı diye..

        Kendisine başkaları omuz verdi diye..

        Milli Eğitim’in bütün destekçileri saygıyla kucaklaması, teşekkür etmesi, minnet duyması gerekir.

        Normal davranış biçimi budur, değil mi?

        ***

        Meğer değilmiş.

        Karşıyaka’daki gelişmelerden bunu da öğrenmiş bulunuyoruz.

        Karşıyaka Belediyesi de, diğer belediyeler gibi, asli görevi olmamasına rağmen, yaz boyunca pek çok okulu tamir etti, sahalarını-salonlarını-bahçelerini düzenledi, eksiklerini kapattı.

        Ama gelin görün ki, Karşıyaka Kaymakamlığı, belediyeden okullarla ilgili yapılan tüm çalışmaların ayrıntılı dökümünü istedi.

        Bu talebe tepki gösteren Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, sözkonusu işlerden kaymakamlığın rahatsız olduğunu ve belediyeleri okullara sokmamak istediğini anlattı.

        ***

        Eğer böyle bir düşünce varsa, gerçekten çok yazık..

        Bari burada siyasi ayrımcılık gözetilmesin.

        Bari bu kutsal çabalar politikaya alet edilmesin.

        Hakikaten yapmayın bunu..

        Dayan Türkiye dayan

        Türk bankacılığındaki 10 yıllık şahlanma dönemi bitti.

        İhracatta büyük hüsran yaşanıyor.

        Sanayide daralma hızlandı.

        Güven endeksi 6 yılın dibinde.

        Uluslararası derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Standard/Poors Türkiye’yi uyardı.

        AB yolunda 10 yıldır patinaj yapıyoruz.

        Uluslararası endekslerde sürekli irtifa kaybediyoruz.

        Ekonomideki belirsizlik sanayiciyi vurdu.

        İmalat sanayi alarm veriyor.

        ***

        Sadece dünkü gazetelerin ekonomi sayfalarında yer alan başlıklardan bazıları bunlar..

        Haberlerde ve yorumlarda ülkede hiçbir şeyin iyiye gitmediği anlatılırken, ekonomide büyük çöküşün alarm zillerinin çaldığı vurgulanıyor.

        Memleketi zaten terör yakıp kavuruyor.

        Komşudaki kanlı savaş bizi de vuruyor.

        Vahşet, kalleşlik, şehit acısı, hain saldırılar yetmezmiş gibi, üzerimize bir de ekonomik bozgun abandıkça abanıyor.

        Karanlık şartlarda ne yapacağımızı şaşırmış haldeyiz.

        Türkiye bu halde nereye savruluyor, bilen var mı peki?

        Maç anlatmak

        uzmanlık ister

        Yorumculuğu geçtim zaten, onu tartışmıyorum bile de..

        Ama, maçları anlatanlarda da mutlaka uzmanlık olması lazım.

        Yoksa, önceki gece TRT’de Beşiktaş-Sporting Lizbon maçında olduğu gibi her zaman saç baş yolarız, sinirden deliye döneriz.

        Yazarımız Hasan Elidemir spor sayfasında konuyu çok güzel yorumluyor aslında.

        O yüzden Beşiktaş maçına girmeyeceğim, sadece Elidemir’in yazısına dair görüşümü aktarmak istiyorum.

        ***

        Genelde olduğu gibi, burada da asıl sıkıntı “uzmanlık” probleminden kaynaklanıyor.

        Özellikle futbolu herkes çok iyi bildiğini sandığından, yorumcu da, yazar da, sunucu da olabiliyor.

        Oysa olmaması gerekir.

        Bildiğini sanmak ayrı şeydir, bilmek ayrı şeydir.

        Mesela, diğer spor branşlarında futboldaki kargaşayı göremezsiniz.

        Çünkü o dallara herkes müdahil olamıyor, gerçekten bilgili ve ehil kişiler görev yapıyor.

        Ancak, futbolda bu düzeni sağlayamıyoruz.

        Genel bir görgüsü olan, fakat hiçbir ayrıntıyı algılayamayıp tamamen yanlış yorumlarda bulunan ve anlamsız tahliller yapan sunucular, Hasan Elidemir gibi futbolun içinden gelenleri ekran başında çıldırtıyorlar.

        ***

        Diyeceğim o ki..

        ***

        Futbol keyfimiz zaten yok denecek kadar azaldı.

        Bu tatsızlıkların üzerine bir de iş bilmez sunucular eklenince, maçlar hiç çekilmez hal aldı.

        Televizyon yöneticilerinin duruma acil çare bulmaları ve el koymaları şart.

        Topa ayağını değdirmemiş, uzmanlaşmamış kişileri ekranlara çıkarmasınlar artık.

        Yoksa, hep birlikte bindikleri dalı kesiyorlar, haberleri olsun..

        Ya sen

        nerelisin

        - Şarkıcı Sinan Akçıl, “eskiden Ajda Pekkan’ı uzaylı sanıyordum, ama evine gidince her şeyinin normal olduğunu gördüm” demiş.

        - Madem konu açıldı, o zaman ben de şunu öğrenmek istiyorum. Sen dünyalı mısın ki, onu uzaylı sanıyordun!..

        Misafirin de

        hayırlısı

        - Amerikalı oyuncu Kate Winslet, “Oscar heykelciğimi banyoya koydum. Misafirler onu görünce, ödülü kendileri kazanmış gibi ayna karşısında konuşsunlar istiyorum” demiş.

        - Vallahi böyle misafiri de hiç duymadım. Bizde olsa “ne yaptın bunca saat banyoda” diye ev sahibinden kesin dayak yerler!..

        Yola çıktı

        demek ki

        - Yönetim ile yaşadığı rapor krizi yüzünden, Galatasaray’da Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu’nun istifası cebindeymiş.

        - Eyvah, ben bu hareketi çok gördüm, sonucunu da biliyorum. İstifa eğer cebe kadar girdiyse, orada uzun süre kalmaz. Huyu böyle!..

        Diğer Yazılar