Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki gün önce bu köşeden dedim ki..

        - Bodrum’daki Tuzla Sulak Alanı’nda katliam yaşanıyor.

        - Avcılar her gece yaban ördeğinden flamingosuna, yalı çapkınından pelikanına kadar bütün kuşları vuruyorlar.

        - Bu katliama, orada yaşayan sanatçılardan başka kimse ses çıkarmıyor.

        - Oysa çıkarmalı..

        *

        Peki, kime demiştim bütün bunları?

        *

        - Orman ve Su İşleri Müdürlüğü’ne..

        - Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne..

        - Bodrum Kaymakamlığı’na..

        *

        Beklediğim ses dün geldi hemen..

        Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü yetkilileri açıklama yaptı.

        Onlara göre..

        *

        - Böyle bir avlanma söz konusu değilmiş.

        - O bölge, Milas Genel Avlağı sınırları içinde kalıyormuş.

        - Bu nedenle, Merkez Av Komisyonu kararıyla bazı hayvanlar avlanabiliyormuş.

        - Düzenli denetimler yapılıyor ve tüm ihbarlar da değerlendiriliyormuş.

        - Avı yasaklanan herhangi bir kuş türünün vurulduğu tespit edilmemiş.

        - Vatandaşın duyup da ihbar ettiği silah sesleri avlaktan geliyormuş.

        *

        Umarım, bütün bu söylenenler doğrudur.

        Ben şimdilik ikna oldum, ama orada yaşayan ve durumdan şikayetçi olan sanatçıları bilemem.

        Onların da ikna olması lazım.

        ————

        3.5 milyon yazlık boş boş duruyor

        Turizmci Cem Polatoğlu’nun, Türk turizmini kurtarmak için farklı önerilerini ve “Japonya modelini uygulama” teklifini dün sizlere de aktardım.

        O modelin kalan bölümlerine de bugün devam ediyorum.

        Polatoğlu, turizm anlayışına yazlık evlerin katılmasını da istiyor ve şu saptamayı yapıyor:

        *

        - Japonya’da yazlıkları ve ikinci konutları, normal evlerin 10 katı vergilendiriyorlar.

        - Yani, yazlık çok zengin işi.

        - Bizde ise kayıtlı 3.5 milyon yazlık var.

        - Bu, 3’er kişiden 10 milyon gezme kapasitesi olan zengin turist potansiyeli demek.

        - İstiyoruz ki; hem senede sadece ortalama 33 gün kullanılan, ama 12 aylık belediye hizmeti alan yazlıklar turizme kazandırılsın.

        - Böylece, hem yazlıkçının sattığı evin parası ekonomiye dönsün, hem kendisi misafir ağırlamak yerine, turist olarak her sene farklı bölgeleri gezsin.

        - Eğer turizme kazandırılmışsa, eski evini istediği süre için kiralasın.

        *

        Bu düşünce zaman zaman dile getiriliyor, ancak bireysel girişimlerin dışında bugüne kadar genel bir uygulamaya geçilemedi.

        Dolayısıyla, 3.5 milyon yazlık sadece 2 veya en fazla 3 ay kullanılıp, bütün kış boş yatıyor.

        Böyle bir gerçek var bizim memlekette..

        —————

        Japonya'dan kopya çeksek, ihya oluruz

        Cem Polatoğlu, Japonya’daki öğeleri uygularsak ulaşabileceğimiz ekstra potansiyel yerli turistin sayısını da şu şekilde hesaplıyor:

        *

        - 24 milyon öğrenci senede 2 kez seyahat ederlerse = 48 milyon turist olurlar (üniversiteliler hariç).

        - Yarı yıl ve yaz tatilinin bölgelere ayrılması ve otel fiyatlarının yüzde 60-70 ucuzlaması ile birlikte öğrencilerin sadece yüzde 10’u (3 milyon) aileleri ile birlikte birer kez yaz ve kış tatili yapabilse, 20 milyon turist olurlar.

        - 400 bin yatak sadece 20 hafta dolu olsa, 8 milyon kişi yapar.

        - 10 milyon yazlıkçı, evlerini satıp senede 2 kez seyahat etse, 20 milyon potansiyel turist oluşur.

        - Toplayalım: 48+20+8+20=96 milyon “potansiyel” yurtiçi turisti yapar.

        - 10 milyon da zaten var olan yerli turist mevcut.

        - Bunun yarısı bile Türk turizmini ihya eder.

        *

        (Kendi kendime not: Acaba “nüfus 78 milyon, nasıl 106 milyon turist oldu” diyen çıkacak mıdır?)

        —————

        Tatil düzenlemesi hemen yapılabilir

        İki gündür sizlere turizmci Cem Polatoğlu’nun Türk turizminin geliştirilmesine yönelik fikirlerini iletiyorum.

        Önerdiği Japonya modeline de, kendi sunduğu tekliflere de katılmamak mümkün değil.

        Turizmci değilim, fakat çoğu söyledikleri bana oldukça mantıklı geldi.

        Hele “yarı yıl ile yaz tatillerinin bölgelere göre düzenlenmesi” kesinlikle doğru bir yaklaşım.

        *

        Buradaki en önemli ayrıntı; meselenin “devlet politikası” içinde çözülmesi bence..

        Japonya’daki gibi bakanlık, turizmi 12 aya çıkarabilmek için gerçekten sıkı tedbirler alıp, farklı bakış açıları getirebilmeli, yeniliklere de öncülük edebilmeli..

        Mesela, istese “tatil ayarlamalarını” en kısa sürede yapabilir.

        Böyle büyük kararlara şiddetle ihtiyacımız var.

        Yoksa..

        Bireysel hareketlerle tatmin edici bir çözüm üretemeyiz.

        —————

        O zaman bize müsaade

        - Şarkıcı Sıla, “kendime karşı çok acımasızım, zulüm ederim, hayatımı zindana çeviririm, Sıla’yı öldürürcesine döverim” demiş.

        - Madem bu kadar korkutucusun, biz de boşu boşuna Sıla hasreti çekip, sana kavuşmayı beklemeyelim o zaman!..

        —————

        Video bile kurtaramaz

        - Türkiye’de de futbola “Video Yardımcı Hakem Sistemi” geliyormuş, yanlış kararlar sistemden düzeltilecekmiş.

        - Eğer orada da hakem varsa bizim için değişen bir şey olmaz, gerekirse videonun içinden çekip alır, onu yine pataklarız!.

        —————

        Çıplaklık tepti mi

        - “O Ses Türkiye” yarışmasının jüri üyesi Hadise’nin televizyonda giydiği şeffaf elbise, sosyal medyada hadise çıkarmış.

        - İyi de, o yayından sonra elbisenin fiyatının 750 binden 600 bine düşmesi, acaba Hadise’nin kendisinde herhangi bir hadise yarattı mı!..

        Diğer Yazılar