Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın’ın 155 Polis İmdat ihbar telefonunda bekleme süresini düşürmesi elbette güzel bir hamle..

        Hassasiyeti önemli..

        Ama, bana göre Aşkın’ın yaptığı çok daha önemli işler var.

        Mesela, uyuşturucu satıcılarına karşı verdiği mücadele daha kritik bir konu..

        Hakkını teslim edeyim ki, orada da oldukça etkin ve başarılı gidiyor.

        Bir kere..

        Torbacılara, yani sokak satıcılarına göz açtırmıyor.

        Onlara yönelik büyük baskınlar düzenliyor.

        Bu operasyonları göstermelik bırakmıyor, sürekli sıcak tutuyor.

        Okul çevrelerinde ciddi denetim sağlamış durumda..

        İzlediğim kadarıyla, sokaklara hakim olmak için gerçekten olağanüstü uğraş veriyor.

        Hepimiz gayet biliyoruz ki, uyuşturucu ile mücadele dünyanın en zor mücadelelerinden biridir.

        Çünkü, ucunda kolay kazanç ve ardında ise uluslararası çeteler var.

        O suç örgütlerini tamamen çökertmek pek mümkün değil.

        Ancak, belirli çabalarla hareket kabiliyetleri kısıtlanabilir, sokaklar ve diğer faaliyet alanları daraltılabilir.

        Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın işte bu yolda ilerliyor.

        Daha fazla başarı için, kendisine herkesin destek olması lazım.

        Başta sivil toplum örgütleri olmak üzere, her kesim üzerine düşeni yerine getirmeli, desteğini hissettirmeli..

        Son dönemde İzmir’de böyle bir birliktelik sağlandı.

        Bazı kurumlar doğrudan o savaşın içine girdiler, kendi güçlerini bu yönde kullanıyorlar.

        Aynı kararlılık devam ederse, sanıyorum İzmir uyuşturucu ile mücadelede tarihi başarı yakalayabilir.

        Karşıyaka AB’ye doğrudan girer

        Hatta sanki girdi bile..

        Baksanıza, Avrupa ödüllerine resmen abone olmuş durumda..

        Kentçilik adına, gönüllü hizmet adına, yönetim anlayışı adına, çevresel ve sosyal etkinlikler adına ne kadar başarı ödülü varsa, hemen hepsini tek tek topluyor.

        Ki..

        Bu prestiji yüksek nişanlara Avrupa’daki yüzlerce rakibini eleyerek ulaşıyor.

        Ve şimdi de..

        AB’nin en ciddi kent ödüllerinden sayılan “Altın Yaldızlı Avrupa Şeref Bayrağı” ile onurlandırıldı.

        AB komitesi, Karşıyaka Belediyesi’nin yerelden uluslararası boyuta uzanan, geniş yelpazedeki uygulamalarını, diğer adayların hepsinden başarılı buldu.

        Karşıyaka Belediyesi’nin son üç yılda Avrupa’dan kazandığı “12 Yıldız Şehir” ve “Avrupa Diploması” unvanlarının yanına “Avrupa Şeref Bayrağı”nı da eklemesi, elbette tesadüfi olamaz.

        Hiçbir başarı tesadüfi değildir çünkü..

        O yüzden..

        Kimse bu ödülleri kıskanmasın, kimse burun kıvırmasın, sadece ve sadece kuvvetlice alkışlasın, kutlasın.

        Bu alkışı fazlasıyla hak ettiler.

        Neden bu

        u-dönüşü

        Popçu Levent Yüksel, uzun süren sessizliğini “Hayatıma Dokunan Şarkılar” albümündeki arabesk şarkılarla bozuyormuş.

        Dönüşün arabeskle olacaksa, bence hiç dönmesen daha iyi, hiç olmazsa eski güzel halin kalırdı hafızamızda!..

        Yine de

        söyleyin

        Turist sıkıntısı çeken Türkiye, Hintlileri davet etmiş, “düğünlerinizi ülkemizde yapın, balayınızı bizde geçirin, mutluluk garanti” demiş.

        Keşke kına gecesi ve takı merasimi garantisi de verseydik, o zaman davetimiz daha fazla ilgi çekerdi!..

        Abla

        kadabra

        Şarkıcı Yusuf Güney, eğlence yerine iki erkek arkadaşıyla girmiş, ama çıkarken yanında erkekler yerine iki kız varmış.

        Yahu, dünyada abrakadabra diye bir teknik var, belli ki o da bunu kullanmış, erkekleri “abla-kadabra”ya dönüştürüvermiş!..

        En yumuşağımız

        en delikanlı çıktı

        Rusya ile aramızdaki tüm sorunlar çözüldü.

        Uçak krizi unutuldu.

        Turizm konusunda anlaşma yapıldı.

        Suriye’de çatışmasızlık bölgesi için el sıkışıldı.

        IŞİD’e karşı savaşta uzlaşıldı.

        Türk ürünlerine Rusya kapısı yeniden açıldı.

        Bütün bu kritik görüşmelerin arasında, anlaşamadığımız tek konu kaldı:

        Türk domatesi..

        Ne kadar dil döksek de, ne kadar “bakın çok ucuz, çok lezzetli, çok faydalı” diye anlatsak da, her şeye “evet” diyen Ruslar, Türk domatesini almayı bir türlü kabul etmediler.

        Ki aynı domates..

        Ödünsüz tavrıyla ve dik duruşuyla son dönemde Türkiye’de de gündem yarattı.

        Fiyatındaki artış nedeniyle, “yüksek enflasyonun” bir numaralı sorumlusu ilan edildi.

        Hepimiz domatese yıllarca “ezik muamelesi” yaptık.

        Oysa, kendisine çok haksızlık etmişiz.

        Meğer “en delikanlı” oymuş da, haberimiz yokmuş!..

        Marifet planda

        değil, uygulamada

        Yine Prof. Dr. Nurullah Aydın’ın yazısından bir alıntı..

        Bir gün fareler toplanırlar ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar.

        Pek çok fikir öne sürülür, hiçbiri kabul görmez.

        En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir.

        Böylece kedi kendilerine yaklaşırken, farkına varacaklar ve kaçabileceklerdir.

        Öneri diğer fareler tarafından alkışlarla onaylanır.

        Bu arada, bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar.

        Önerinin zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir.

        “Fakat” der, “kafamı bir soru kurcalıyor, aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?”

        Diğer Yazılar