Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gün deprem kendini ciddi şekilde tekrar hatırlattı.

        “Bir gün ansızın daha büyük güçle yine gelebilirim” mesajını tüm kuvvetiyle iletti.

        O kendi açısından durumunu anlattı anlatmasına da, acaba biz kendi açımızdan yapılması gerekenleri yaptık mı?

        Çünkü mesele depremde değil, depreme karşı alınması gereken önlemlerde..

        Aldık mı peki?

        1999 Marmara depreminden sonra ne alıp almadığımıza bir bakalım isterseniz.

        *

        - Mühendislik önlemlerini içeren afet yönetimi çalışmaları gerekli ciddiyette yürütülmedi.

        - Deprem Şurası girişimi göstermelik kaldı.

        - 2000 yılında kurulan ve önemli saptamalarda bulunan Ulusal Deprem Konseyi, 2007’de feshedildi.

        - Çıkarılan Yapı Denetim Yasası’na, önce milli gelirden en yüksek geliri alan 19 il, sonra diğerleri dahil edildi.

        - Sözkonusu yasa, yapıları sadece bina taşıyıcı sistemlerden ibaret gördü.

        - Oysa, Marmara depremi sonrasında yapılan incelemelerde, oluşan kayıpların yüzde 89’a varan kısmının, taşıyıcı sistemlerin gördüğü zarara bağlı olarak tesisatlarda oluşan hasarlar nedeniyle meydana geldiğini gösterdi.

        - 1999 depreminde hasar tespitleriyle ilgili yaşanan hukuki kaosun ortaya çıkmasında büyük rol oynayan deneyimsiz- eğitimsiz-belgesiz hasar tespit personelinin eksikleri giderilmedi.

        - 2010-2014 yılları için öngörülen çalışmalara, “çok sayıda binanın ayrıntılı mühendislik hesapları ile deprem güvenliğini belirlemek, hem insan kaynağı hem de finansal açıdan mümkün değildir” denilerek, başlamadan son verildi.

        *

        İşte..

        Marmara depreminden sonra geldiğimiz nokta burasıdır.

        Belki benim atladığım bazı iyileştirmeler daha olmuştur, fakat genel tablo bildiğim kadarıyla bu kadarla kaldı.

        Ne kentsel dönüşümde hamle yapabildik, ne de diğer önlemleri geliştirebildik.

        Anlayacağınız..

        Depremin insafıyla yaşamaya devam edeceğiz.

        18 yılda değişen bir şey oldu mu

        17 Ağustos 1999 Marmara depreminin raporunu yeniden gözümüzün önüne getirmekte fayda var.

        *

        - 15 milyon civarındaki yapı stoğunun yüzde 55’i ruhsatsız ve kaçaktı.

        - Yüzde 60’ı yirmi yaş üzeri konutlardı.

        - Yüzde 40’ı depreme karşı güçsüzdü.

        - 367 bin 479 konut ve işyeri hasar gördü.

        - Resmi olarak 17 bin 480 kişi öldü.

        - 43 bin 480 kişi yaralandı.

        - 600 bin kişi işsiz kaldı.

        - 16 milyon insan depremden etkilendi.

        *

        Bu büyük hasarın ve yüksek kayıpların sorumlusu deprem değildi.

        Asıl sorumlu..

        - Kentlerdeki çarpık yapılaşmaydı.

        - Standart ve yönetmeliklere uyulmamış yapı stoklarının varlığıydı.

        Çeşitli çabalara rağmen, aradan geçen 18 yılda bunları düzeltme adına mesafe katettik mi sizce?

        Sizi bilmem ama ben hala aynı yerlerde durduğumuzu görüyorum.

        Japonya ile işbirliği yapsak

        Depremi, kötü sallandığımızda ya da başımıza felaket geldiğinde hatırlıyor, sonrasında unutup gidiyoruz.

        Her şey eski haliyle devam ediyor, ta ki bir sonraki sarsıntıya kadar..

        Oysa..

        *

        - Topraklarının yüzde 96’sı..

        - Nüfusunun yüzde 98’i..

        - Sanayi kuruluşlarının yüzde 98’i..

        - Barajlarının yüzde 95’i..

        - Bin civarındaki enerji santralının yüzde 41’i..

        *

        Deprem bölgelerinde bulunan Türkiye, en önemli çalışmalarının başına bu konuyu almalı.

        Bütün gücünü ve enerjisini, deprem önlemlerine yöneltmeli.

        Hatta Japonya ile kesinlikle işbirliği yapmalı, onların büyük tecrübesinden ve bilgisinden faydalanmalı.

        Kalıcı ve bilinçli çözüm istiyorsak eğer, soruna daha ciddi yaklaşmalıyız.

        Ki..

        Aslında buna mecburuz da..

        Kentsel dönüşüm

        Depremle birlikte yine gündeme geldi.

        İyi ki de geldi, çünkü burada da çuvallıyoruz.

        Çünkü..

        - Kentsel dönüşüm, bir binayı yıkıp yeniden yapmak değildir.

        - Bina yenileme çalışması değildir.

        - Rant kapısı hiç değildir.

        *

        Ya nedir?

        - Kentteki bozulma ve çökme alanlarındaki toplumsal, ekonomik, mekânsal ve çevresel koşulların veya yapısal olarak sorunlu binaların kapsamlı olarak yeniden ele alınmasıdır.

        - Kentsel refahın arttırılmasıdır.

        - Kentsel dokunun ihtiyaçlara göre yeniden planlanmasıdır.

        - Alt yapı, yeşil alan, otopark gibi etkenlerin tümünün bir arada değerlendirilmesidir.

        - Parsel olarak değil, ada ya da semt bazında yenilenme çalışmasıdır.

        *

        Gerçekçi dönüşüm böyledir.

        Diğer uygulamalara kentsel dönüşüm denemez.

        Keşke kullansalardı

        - Konuştukça batan, battıkça konuşan futbolcu Arda Turan, yine konuşmuş, “beni kimseler kullanmıyor, bunların hepsi kendi fikirlerim” demiş.

        - Aslında keşke seni birileri kullanıyor olsaydı da bu hallere düşmeseydin, çünkü seni batıran o zavallı fikirlerin zaten!..

        Kaçacak yerin yok

        - Boşandıktan 5 gün sonra yeni sevgilisiyle yakalanan ve Miami’ye kaçan şarkıcı Mustafa Ceceli, tepkilerden korkup Düzce ve Sakarya konserlerini iptal etmiş.

        - Kaç kaç nereye kadar, en iyisi sen doğrudan Miami’ye yerleş, hepimiz rahatlayalım bari!..

        Fotoğrafa bakarsak

        - G.Saray’ın kalecisi Muslera, eşinin hamile olduğunu, deniz kıyısında öpüşürken çekildikleri ve Instagram’da paylaştığı pozla duyurmuş.

        - Bu anlamlı pozun karşılığında, aşkın meyvesi de büyük ihtimalle deniz kızı olarak dünyaya gelir herhalde!..

        Diğer Yazılar