Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Habertürk kurulurken, yani 2008 yılından beri kullandığımız Bayraklı’daki Salhane İş Merkezi binasından ayrıldık, Gaziemir Sarnıç’taki kendi matbaamızın bulunduğu binaya taşındık.

        Bunu sizlere duyurmuştuk zaten.

        Ne yalan söyleyeyim, başta bu taşınmayı “yadırgayacağımızı” zannettim.

        Çünkü, 2008’de de buraya yerleşmeyi düşünmüş, ancak pek uygun bulmamıştık.

        Oysa şimdi çok keyifliyiz.

        Çünkü, buraları “9 yıl içinde” inanılmaz değişmiş, gelişmiş.

        Oteller, restoranlar, kafeteryalar, modern siteler ve yeni firmalar almış başını gitmiş.

        Eski atıl dönemden eser kalmamış.

        *

        Ayrıca..

        Matbaa ile “iç içe olmayı” da özlemişiz.

        Geçmişte Yeni Asır’da da böyleydik.

        Arkamızda matbaa vardı, dönüşünü izlerdik.

        Şimdi o günleri tekrar yaşıyoruz.

        İyi geldi hepimize..

        *************

        ARA VERDİM AMA NİYE VERDİM, SORUN BAKALIM

        Biliyorum, bu köşeyi uzun bir süredir ihmal ettim.

        Okurlardan epey azar da işittim.

        Haklılar, ancak benim de özel mazeretlerim vardı.

        Birincisi; gazeteyi taşımamızdı.

        Takdir edersiniz ki, yüksek teknolojiyle donatılmış bir iş yerini “ev taşır gibi” taşıyamıyorsunuz.

        Bu taşınmada eşyaların bizim için hiç önemi yok.

        Asıl mühim olan, bilgisayar sistemimiz..

        Onun nakli de çok ciddi çalışma gerektiriyor.

        Bir gecede taşınma işinin bitirilmesi ve “ertesi sabah” sistemin yeniden çalışır hale getirilmesi zorunlu.

        Neyse ki, “sıfır sorunla” taşınmamızı hallettik, hiç bir aksama yaşamadan gazetemizi çıkarmayı sürdürdük.

        Köşeye ara vermenin birinci nedeni buydu.

        İkincisi ise..

        Önceden planlamış olduğum İspanya Endülüs seyahatiydi.

        Taşınmanın peşine bir haftalık izin de eklenince, süre epey uzadı.

        Bundan sonra düzene girerim artık..

        *************

        NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

        Türkan Şoray’ın kızı Yağmur Ünal, “ilişkilerimde zor kadınım, saman alevi gibi parlarım ve sönerim” demiş.

        Vallaha, sadece 3-5 aylık sevgili trafiğine bakıldığında bile, sana ‘saman alevli’den ziyade ‘ayran gönüllü’ demek daha doğru olacak sanki!..

        *************

        YA AÇMAYA KALKIŞIRLARSA

        Oryantal Asena 40. yaşını kutlarken, “eşim Hasan bu dünyadaki en büyük hediyem, kadınların ona bakması da hoşuma gidiyor” demiş.

        Şimdilik hoşuna gidiyor olabilir, ama bir süre sonra hediye paketini açmaya başlarlarsa, o zaman bozulmak yok, ona göre!..

        *************

        KİMDEN KAÇARSIN

        Delikanlı popçu İlyas Yalçıntaş, eğlence kulübünden 2 kızla çıkarken görüntülenince kızları bırakıp kaçmış, otomobilde yüzünü kapatmış.

        Bu tablodan sonra kendisine önerim, soyadını acilen değiştirmesi ve Yalçıntaş yerine Yalçınkaç’ı kullanmasıdır, böylesi daha yakışır!..

        *************

        BU NASIL DENİZ MEMLEKETİ BÖYLE

        Son yurt dışı seyahatimde bir kez daha gördüm ki, “ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili” olmasının bizim için fazla bir değeri yok.

        Bu avantajımızı hiç bir alanda kullanamıyoruz.

        Özellikle de “deniz ürünlerinden” kesinlikle yeterince yararlanmıyoruz.

        Bir hafta boyunca İspanyolları gözlemledim.

        Zeytini, zeytinyağını ve balığı daha sabah kahvaltısında sofralarına koyuyorlar.

        Bu üç besin her öğünlerinde önlerinde duruyor ve bolca tüketiyorlar.

        Rakamlar da bunu doğruluyor zaten.

        *

        Türkiye’de kişi başı balık tüketimi 7.5 ile 8 kilo arasında kalıyor.

        Dünya ortalaması 16 kilo..

        Avrupa ortalaması 22 kilo..

        Japonlar’ı ise tutabilene aşkolsun, çünkü onlarda bu oran 60 kilo.

        *

        Anlayacağınız..

        Terslikler memleketi Türkiye’de, bu konuda da tersten yürüyoruz.

        Üç tarafımız deniz ama, biz denize sırtımız dönük oturuyoruz, nimetlerinden faydalanmıyoruz, kıymetini bilmiyoruz.

        Böyle deniz ülkesi mi olur hiç!..

        Üzülüyor insan..

        *************

        ÇAMLARALTI’NIN BÜYÜK İSTİKRARI

        Bir organizasyonu hiç aksatmadan 17 yıl sürdürmek kolay değil.

        İzmir Özel Çamlaraltı Koleji bu istikrarı yakalayan kurumlarımızdan biri.

        Kentimizde Cumhuriyet’e Sahip Çıkanlar Ödülleri”ni tam 17 yıldır kesintisiz veriyor.

        Bu etkinliğe 22 Aralık günü yine ev sahipliği yapacak.

        Törende..

        Ressam-yazar Hülya Sezgin’e..

        Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı Başkanı Tülay Yazgan’a..

        Sokak Çocuklarını Koruma Çocuklar Geleceğimizdir Derneği Başkanı avukat Neşe Can Hürtürk’e..

        Atatürk’ün hayalini kurduğu modern Türk kadını çizgisini devam ettirdikleri, çocuklara yönelik önemli çalışmalar yaptıkları ve bilim ışığında yol gösterdikleri için ödüller verilecek.

        Bu değerli ve anlamlı organizasyonu tavizsiz şekilde senelerdir yürütmeyi başaran Çamlaraltı yöneticilerini kutluyorum.

        *************

        BUNU DA GÖRDÜK

        CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel, 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden iki kadavra kaçırıldığını ortaya çıkardı.

        Araştırmalar sonucu, kaçırılma eyleminin gerçek olduğu da anlaşıldı.

        Bunu yapanın, fakültenin Anatomi Anabilim Dalı Başkanı’nın olması ise daha da vahim.

        Her türlü kaçırma çeşitliliğine alışkınız, fakat bu son kaçırma olayı bizleri bile şaşırttı.

        Bunu da gördük ya, pes doğrusu..

        Diğer Yazılar