Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İDDİA o ki; Ermenek’teki maden işletmecisi, işçilerinin yemeği dışarıda yeme hakkını elinden almış. Madende geçirilen yemek saatinde de sular işçilerin bulunduğu galeriyi basıvermiş.

        Şimdi Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Ermenek’teki işletmecinin bu yaptığına şaşırdınız mı? Cevabınızı biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamanın dayanılmaz ağırlığını iliklerine kadar hissetmiş hiçbir insanoğlu bu zulme şaşırmaz.

        Gelin Ermenek’teki işletmecinin işlediği suçun adını koyalım. Bu suçun adı, sanılanın aksine ihmal değildir. Bu suçun adı gasptır. Ve gasp, bu ülkedeki nice sihirli suçun adıdır aslında. Bu topraklarda tarih boyunca en yaygın şekilde işlenen suçun adıdır gasp. İşin en trajikomik tarafı da gaspın, bu ülkede artık kanıksanmış olmasıdır.

        Her birimiz, her gün defalarca gasp eylemiyle mağdur pozisyonuna düşüyoruz oysa. Gelgelelim birer gasp mağduru olduğumuzun farkında bile değiliz.

        En küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar.... Bu ülkenin ezcümle dertlerinin ucu, içimize işlemiş bu gasp kültürüne çıkar.

        Her gün güçsüz görüldükleri için erkekler tarafından acımasızca dövülerek susturulan, hürriyetleri elinden alınan, en nihayetinde de katledilen kadınları düşünün! Bu bir gasp kültürü değil de nedir?

        İstanbul’da yaşıyorsanız, trafikte her gün tanık olduğunuz zulmü hatırlayın! Kendi halinizde giderken, günde kaç kez hak gaspına uğruyorsunuz siz hesap edin. Ben ettim ve 15 dakikalık yolda en az 10 kez hak gaspına uğradığımı gördüm ve irkildim.

        Bir trafik polisine sordum; serserice kullandığı otomobille terör estirenin işlediği suçun adı “trafiği tehlikeye düşürmek”. Büyük hata oysa! Yaya geçidinden geçeni görünce gaza asılan o beyinsiz et yığınının yaptığı eylemin adı olsa olsa gasp olabilir. Çünkü delice sürdüğü otomobiliyle zikzaklar çizenin veya direksiyonunda olduğu kamyonla üstümüze çıkmaya yeltenenin kastettiği şey canımız, özgürlüğümüz, malımızdır. Ve her yıl on binlerce insanın malı, hayatı ve hürriyeti Türkiye’de bu şekilde gasp edilir.

        Bana sorarsanız bu suçu işleyenlerin muhatabı da bu nedenle trafik polisi değil, gasp büro amirliği olmalı. Savcı da soruşturmasını bu eksende yürütmeli.

        Şimdi gelelim, temelinde gasp kültürü bulunan bazı büyük dertlerimize. Kürt meselesini ele alalım. 100 yıllık bu hikâye; birinin ötekinin adını, anadilini, köyünde, yaylasında yaşama hakkına el koymasıyla, yani gasp etmesiyle başladı. Cumhuriyet’i kuran elitler, önceden verdikleri tüm sözleri unutup kardeşim dediği Kürt’ü sofradan kovdu.

        Sonrasıysa kan revan oldu. Malına, canına, anadiline kastedilen adına silaha sarıldığını iddia eden bir diğer şuursuz da mağruruna benzeyip başkalarının canını, malını gasp etmeye girişti.

        Güçsüz bulduğu için ötekileştirmekte hiçbir beis görmediği Kürt kardeşinin hakkına el koyanın yaptığının Ermenek’teki patronun ettiği halttan ne farkı var? İkisi de bir başkasının canına, hürriyetine ve malına hakkı olmadığı halde el koymuş. İki gaspın sonu da felaket olmuş.

        Vicdan gözüyle bakıldığında Ermeni meselesinin temelinde de aynı ahlaksızlığın yattığı görülür. Yurdundan sürülerek yollarda katledilen yüz binlerce Ermeni’nin canına, malına, özgürlüğüne kastedenin zihniyeti ile Ermenek’te veya Soma’da işçisini malı ve canıyla sömürenin zihniyeti arasında nasıl bir fark olabilir?

        Aradaki tek fark, Ermenek’te ve Soma’da malına, hürriyetine, canına kastedilenlerin Türk; Van’da, Ağrı’da toplu halde katledilen, mallarına el konulanlarınsa hasbelkader Ermeni olması değil midir?

        Anlayacağınız, 91’inci yılını kutladığımız Cumhuriyet’in en büyük sorunu, tüm dertlerinin anası olan ve iliklerine kadar işlemiş gasp kültürünün metastaz yapması yani yayılmasıdır. Bu gasp kültürüyle yüzleşilmedikçe, işçiler gaspçı patronları daha da zengin kılmak için madenlerde ölmeye, kardeş de kardeşi katletmeye devam edecektir.

        Diğer Yazılar