Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞİMDİ de Yavuz Bingöl’e “Hadi konuş, hadisene neden susuyorsun!” diye çıkışıyorlar. Konuştuğu için yaptıkları yetmemiş. Yeterince tatmin olamamışlar. Onun için “Konuş da ne dediğine bile bakmadan bir kez daha saldıralım, biraz daha rahatlayalım” demeye getiriyorlar.

        Ahmet Kaya meselesinin hatırlatılmasına ise fena halde bozuluyorlar. Bu da şaşırtıcı bir durum değil bana göre. Ahmet Kaya’nın adını duyunca rahatsız olmaları son derece “insani” bir durum.

        Kim eski bir büyük günahının hatırlatılmasını ister ki? Soruyu sorduk, cevabını da verelim. Günahıyla yüzleşmek, hatasını telafi etmek niyetinde olan ister bunu... Günahıyla yüzleşmek niyetinde olmayan ise, masum olduğunu bildiği kurbanını hatırlamak istemeyen katil gibidir. Sadece unutmak, unutturmak ister.

        Madem öyle, madem dertleri unutmak, unutturmak. O halde “iki gözüm”, o halde hatırlamak ve hatırlatmak da bizim boynumuzun borcu olsun.

        Ahmet Kaya, bir Kürtçe türkü okudu diye linç edildi. Okuduğu türkünün adı “Karwan” yani Kervan’dı. Bir “Karwan” dedi diye arkasından çatallar bıçaklar atıldı. Kervan dedi diye, bir kervan misali göçe zorlandı. Arkadan vurmayı sevenlerin severek okuduğu köşe simsarları tarafından insafsızca yaftalandı, karalandı.

        Evet, bir şarkı söylemek istediği için anayurdunu gece yarısı bir linç yağmuru altında terk etti Ahmet Kaya. Ölmeden önce verdiği her röportajında ve söylediği her şarkıda vatanına duyduğu hasretini anlattı.

        Paris’teki mezarına gidip dertleşebilenler bilirler... “Yurdumdan uzak, Yağmurlar içindeyim, Akşam oldu, Sürgün susuyor, Hoşçakal, Sevgili Ülkem” sözleri kazılıdır “Vatan haini” diyerek yaftaladıkları, kovdukları Ahmet Kaya’nın mezar taşında.

        Şu gerçeği artık görelim. Bugün Yavuz Bingöl’ü konuştuğu için linç eden zihniyet, Ahmet Kaya’yı sürgünde dahi susturup ölüme gönderen zihniyetin 2014 sürümüdür.

        Yazar Vedat Türkali, Habertürk’te Kübra Par’a pazar günü verdiği röportajında, bu zihniyetin daha eski sürümlerini ve günahlarını da, bugün bu zihniyetin oyununa gelenleri de gayet güzel ifşa ediyor. İsteyenler bulup bakabilirler.

        Neyse, devam edelim. Yavuz Bingöl’e saldıranların Ahmet Kaya’ya reva görülenin hatırlatılmasına bozulmalarının çok mühim bir nedeni daha var. Kaya’ya yapılanların Bingöl’e reva görülen linç üzerinden hatırlatılması, bu zihniyeti bir realiteyle yüzleşmeye itiyor.

        Ahmet Kaya’ya yaptıklarını hatırlayınca devletin tüm güçlerinin kendi zihniyetlerinin ellerinde toplandığı, çoğunluğu sofradan, meclisten kovdukları, hiçbir siyasi hakkı paylaşma mecburiyetinde olmadıkları eski şaşaalı günlerini anımsıyorlar.

        Geçmişi bugünle kıyaslarken yaşadıkları ruhsal sarsıntının boyutunu ise biz faniler ancak tahmin edebiliriz.

        Ahmet Kaya’nın hatırlatmasına gösterdikleri tepkiye bakılırsa, gerçekle yüzleşme anında yaşanan ruhsal çöküntünün boyutu bir hayli büyük. Onun için gösterdikleri tepki de şiddetli.

        Öyle ya, Yavuz Bingöl’ün şu durumuyla Ahmet Kaya’ya yaptıklarını hatırlamaları ve de çökmemeleri mümkün mü?

        Eski güçlerinde olsalardı, Yavuz Bingöl kendilerine itiraz ettikten sonra Türkiye’de durabilir miydi? Kaya’yı tek bir türkü nedeniyle “ŞEREFSİZ” diyerek sürgüne gönderenler, Bingöl’ü de bir küfür

        yağmuru altında vatanını terk etmeye zorlamaz mıydı?

        Zorlarlardı, hem de nasıl zorlarlardı. “Sene olmuş 2014, olur mu öyle şey?” diye düşünen fena halde yanılır. Geçmişteki günahını kabullenip hatalarıyla yüzleşemeyen bir zihniyet, yeni günahlara yelken açmaya da her an hazır ve nazır demektir.

        Diğer Yazılar