Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Senatosu, Bush’çu Cumhuriyetçilerin baskısına rağmen CIA’nın işkencelerini belgeleyen raporu yayınladı.

        Envai çeşit işkencenin anlatıldığı raporu iki gündür inceliyorum. Amerika’nın 11 Eylül 2001’den beri terörle mücadele adı altında girdiği savaşta yaptıklarını çok önceden öğrenmiştik aslında. Bilmediklerimizi de üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorduk. Raporda anlatılan ve “taze” diyebileceğimiz bir bilgi yoktu dolayısıyla. Tabii bu durum yine de raporu okuyan insanın öfkesinin kabarmasını engelleyemiyor.

        Hiç kem küm etmeden, ABD’yi Kongre’si, Senato’su, NSA’sı CIA’sı demeden, en sert ifadelerle mahkûm etmek, kınamak geçiyor insanın içinden. Ancak nedense “bir şey” klavyenin üzerine çöreklenen parmaklarımın içimden geçeni ekrana dökmesini engelliyor.

        Parmaklarımı durmadan frenleyen bu şey, bana “Dur da içinde yaşadığın ülkenin haline bak!” diye çıkışıyor.

        Hadi gel de itiraz et şimdi. Hadi gel de, CIA’nın işkence raporunun beynimde başlattığı onca hayhuyu tek bir tümceyle susturan bu sese “Hayır haksızsın!” de.

        Türkiye devleti, 1980 darbesi sonrası Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde yaptığı işkence suçuyla yüzleşebildi mi ki şimdi o sese “Hayır haksızsın!” diyeceksin?

        Hadi geçtim işkenceyi... 1990’larda devletin JİTEM ve çeteler marifetiyle işlettiği cinayetler aydınlatıldı mı? İnsana asit kuyularını reva gören emirleri veren “pek muhterem” paşalar, haşmetli müdürler, yerel gazete bombalatan amirler mahkûm edildi mi? Adalet denen şey senin ülkene de daha uğramamış madem, şimdi nasıl içindeki o sesi susturarak ABD’yi bir çukura sokup çıkaracaksın?

        Evet belki “işkence bir insanlık suçu” veya “kimin yaptığının ne önemi var” türünden yuvarlak cümleler kurabilirsin. Peki biri de çıkıp CIA’yı yerden yere vuran sana, “CIA’nın yaptığı işkencenin, bu ülkede yapılmış olanlardan farkı ne?” diye sorsa, o zaman ne cevap vereceksin?

        Aradaki tek farkın “bizimkilerin” “copla” işlediği insanlık ayıbının, CIA tarafından “rectal feeding-rektal besleme” olarak tanımlanması olduğunu söyleyebilecek misin? Yani “Onlarınki daha bilimsel bir işkenceymiş” diyerek küçülecek ve komikleşebilecek misin?

        Ya da “ABD en azından işkence ayıbını raporlayıp kabullendi, bu da bir şey. Biz ise Roboski’deki ayıbımızla bile yüzleşemedik” itirafında bulunabilecek misin?

        Evet, kıstas budur. Eğer bu son cümleyi kurabiliyorsan, buyur şimdi, ABD’yi kınayabilirsin. Ama yok, “Ben bu cümleyi kurmadan da ABD’yi kınarım” diyorsan, kusura bakma o zaman. Sen bu samimiyetsizliğinle kendini bile kandıramazsın. CIA raporunu kınamaya çıkan yol önce Diyarbakır ve Mamak’tan, sonra da Roboski’den geçiyor. Bu sarih gerçeği de her “insan” görüyor, haberin olsun.

        ABD ÖZÜR DİLER Mİ?

        Şimdi CIA’nın işkence raporuna geçebiliriz sanırım. Vahşetin artık belgesi de var. ABD’den beklenen de belgeli işkenceye karışan yetkilileri yargılaması, mahkûm etmesi. Peki böyle bir şey mümkün mü? Hiç uzatmadan fikrimi söyleyeyim: Birkaç isim belki göstermelik olarak yargılanabilir.

        Ancak dönemin başkanı George Bush’un yargılanması, özür dilemesi... Veya ABD’nin insanlıktan özür dilemesi gibi bir umudu olanlar... İşte onlar fena halde yanılıyorlar.

        Beklenen özür hiçbir zaman gelmeyecek. Neden mi? Çünkü, dünyadan özür dilemek ABD’nin prensibi değilidir. ABD özür dileyebilecek bir devlet olsaydı, günahın büyüğünü işlediğinde, yani Japonya’yı iki atom bombasıyla yaktığında dilerdi.

        Oysa nükleer silahı kullanan ilk ve son Başkan Harry Truman, son nefesine kadar savundu yaptığı vahşeti. Verdiği emirle dünyada sonu gelmez bir nükleer yarışına yol açan Truman, hiçbir zaman yargılanmadı. Özür anlamına gelebilecek bir kelime dahi etmedi. Amerikan devleti, nükleer silah kullanılmasını bugün dahi savunur.

        Hasılıkelam, dilemez ama olur da ABD işkence için özür dilerse buna en çok Japonlar şaşırır.

        Diğer Yazılar