Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MESELEYİ yanlış taraflara çekmek anlamsız. HDP’nin Türkiyelileşmekten başka çıkış yolu yok. Çünkü gidecek başka bir yeri yok. PKK, Kürt sokağında siyaset yapma işini HDP’den alıp DBP’ye verdi. Bunun pratikteki anlamı açık. Son söz Öcalan’ın olsa da Kürt sokağında öne çıkacak isimleri büyük ölçüde DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) belirleyecek.

        HDP’ye ise öteden beri hayalini kurduğu Türk solunun “çatı partisi” olmaya çalışmak düşüyor. Baraj aşılacaksa bu şekilde aşılacak. HDP’nin çatı partisi olmasının yolu da bölge dışına açılmasından geçiyor.

        Demirtaş’ın sözlerini, bu gerçeği göz ardı ederek okursak yanlış anlarız. Bugün Gazetesi gibi Kürt meselesinin çözüm tarzına karşı çıktığı aşikâr olan bir gazeteye konuşmasının temelinde de bu gerçek yatıyor bana göre.

        HDP, Türkiye partisi olmak için yerlisi olmaya çalıştığı mahallede oturan kim varsa konuşuyor veya konuşmaya çalışıyor. Ayrıca ahlaken yanlış olsa da her parti gibi popülizme de başvuruyor.

        Söyleyeceği sözleri konuştuğu gazetenin yayın politikasını hesaba katarak seçtiğine dair de emareler var. Bugün Gazetesi’ne konuşurken yaptığı da buydu muhtemelen.

        Tabii bu durum, Demirtaş’ın o röportajda sarf ettiği sözlere tepkisiz kalınacağı anlamına gelmiyor. Herkes ettiği lafın yaracağı başı önceden düşünmek zorunda.

        Önce o sözleri hatırlayalım. Demirtaş röportajında Güvenlik Paketi Yasası’na şu sözlerle karşı çıkıyor: “Bu yasa için kıyameti koparacağız, sokakta mitinglerimizle engellemeye çalışacağız. Zulüm düzenleri kendilerini böyle yıkar!”

        Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu meydan okumaya, “Bundan sonra şehirleri kan gölüne çevireceklerini söylüyorlarsa, sokaklara çağrıda bulunuyorsa, dökülecek her kandan Demirtaş sorumludur” sözleriyle cevap veriyor.

        Gelgelelim Davutoğlu’nun açıklamasından sonra Demirtaş, “Başbakan bizim açıklamalarımızı dikkatli dinlesin, çarptırmasın” diyerek sözlerinin şiddete davet anlamına gelmediğini iddia etti.

        Eyvallah. HDP Lideri şiddeti kastetmediğini söylüyorsa buna inanmak lazım. Bizim Demirtaş’ı yanlış anlamamızın bir zararı olmaz. Lakin HDP kitlesi de bizim gibi Demirtaş’ı yanlış anladıysa?.. Öyleyse ortaya hiç hoş bir resmin çıkmayacağından emin olabilirsiniz. Zira HDP’nin kendisini kitlesine doğru anlatmada çok iyi olmadığı ortada. Bunun en somut kanıtı da Kobani eylemlerinde yaşananlar.

        Kobani eylemleri sonrası Kürt sokağını en iyi analiz eden isim, HDP Milletvekili Altan Tan olmuştu. Tan, Hürriyet’te Ahmet Hakan’a verdiği röportajda, “Bir siyasi parti destekçilerini sokağa çağırabilir” dedikten sonra şu uyarılarda bulunmuştu: “Ama biz bu (Kobani için) çağrıyı yaparken çok daha dikkatli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık. HDP’nin oy aldığı kitle, PKK ile iç içe... Son 30 yılda 50 bin insan ölmüş, bunun 40 bini Kürt. 500 bin kişi cezaevine girmiş çıkmış, gözaltına alınmış. Bunlar ya PKK’lı ya da PKK sempatizanı... Biz HDP olarak bir çağrıda bulunuyorsak, işte böyle bir kitleye çağrıda bulunuyoruz.”

        Demirtaş buna rağmen, “Hükümet sokaktan korkuyor, çünkü halktan korkuyor” demeye devam edecekse kendisi bilir. Demirtaş haklıdır ve belki hükümet gerçekten de korkuyordur...

        Yalnız benim Başbakan’ın sözlerinden anladığım kadarıyla hükümetin korktuğu bir şey varsa bu; son 12 yılda seçimden kendisini birinci çıkaran Türk ve Kürt halkları değildir. Korktuğu şey, HDP’nin Türkiyelileşmeye çalışırken sokakları yine kan gölüne çevirmesi, kendisini kitlesine doğru anlatamadığı için güç bela tesis edilen çözüm sürecini pusuda bekleyen çakallara kurban etmesidir. Kim bunun kötü bir korku olduğunu söyleyebilir ki! Demirtaş’a tavsiyem, gerçekten Türkiyelileşmek ve de yüzde 10 barajını aşmak istiyorsa, hiç gecikmeden hükümetin bu korkusunu paylaşmaya başlamasıdır.

        Diğer Yazılar