Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        JAPON rehineler meselesinde tuhaflıklar zihin bulandırıyor. Tuhaflıkları görmek için başa dönelim. Olay, IŞİD’in Haruna Yukawa’yı esir almasıyla başladı. Bu olay işadamı Yukawa için bir ilk değildi.

        Yukawa daha evvel de Suriye’de kaçırılmıştı. O vakit kendisini kurtaran kişi Japon gazeteci Kenji Goto’ydu. Elbette ki Goto o gün için Yukawa’yla yollarının bir yıl sonra yeniden kesişeceğini bilmiyordu. Japon ikili 2014 Nisan’ında yaşadıkları bu tecrübenin ardından birlikte ülkelerine döndüler.

        Ancak nedense Yukawa yeniden savaş bölgesine döndü. 2014 yılının temmuz ayında da IŞİD militanları tarafından rehin alındı. Yukawa’nın kaçırılmasının ardından Goto, 2. çocuklarını doğurmaya hazırlanan karısı Rinko’yu da geride bırakıp Suriye’ye döndü. Amacı Yukawa’nın hayatını bir kez daha kurtarmaktı. Gazeteci Goto 2014 yılının ekim ayında IŞİD’in ikinci Japon rehinesi olurken, Rinko da ikinci çocuklarını dünya getirdi. Goto’nun eşini ve çocuğunu bırakıp savaş bölgesine dönmesi tuhaf olsa bile anlaşılamayacak bir durum sayılmaz. Ölümü göze alarak çalışan böyle gazeteciler var. Ve iyi ki de varlar.

        Gelgelelim tuhaflıklar burada bitmiyor. İki Japon’un ölümüyle sonuçlanan bu hikâyede en büyük tuhaflığı Japonya Başbakanı Şinzo Abe yaptı.

        Abe, 17 Ocak’ta Kahire’ye yaptığı ziyarette IŞİD karşıtı koalisyona 200 milyon dolar bağışta bulundu. Bu açıklamanın hemen ardından da IŞİD’in Japonya’yı şoka sokan tehdidi geldi. IŞİD, Goto ve Yukawa’nın hayatına karşılık olarak 200 milyon dolar istedi Abe’den. İstenen fidye gelmeyince de önce Yukawa sonra da Goto IŞİD’in İngiliz celladı “Cihatçı John” tarafından vahşice katledildi. İki infaz videosunda da Abe iki Japon’un ölümünden sorumlu tutuldu.

        Daha evvel de birçok ülke IŞİD’e karşı Japonya’nınkine benzer pozisyonlara düşmüştü. Bu ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Ankara, Musul baskınından sonra örgüt karşısında ihtiyatlı hareket ederek vatandaşlarını kurtarmayı başarmıştı.

        Vatandaşlarımız IŞİD’in elinde olduğu için stratejik önemi büyük olan Erbil saldırıya uğradığında bile Ankara sessizliğe gömülmüştü. Daha doğrusu sessiz kalmış gibi görünmüştü. Zira vatandaşlarımız kurtarıldıktan sonra bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından Türkiye’nin Erbil’e yardım gönderen ilk ülke olduğunu öğrenmiştik. Ancak vatandaşlara zarar gelmesin diye bu destek büyük “gizlilik içerisinde” ulaştırılmıştı Erbil Havalimanı’na.

        Sadece Türkiye de değil. Daha birçok ülke IŞİD’le mücadeleye desteğini mümkün olduğunca gizledi, gizlemeye de devam ediyor. Mesela Ürdün... Pilotunun esir alındığı güne kadar da kimse Ürdün savaş uçaklarının IŞİD’i bombaladığından haberdar değildi.

        Meseleye bu minvalden bakınca; Japonya Başbakanı Abe’nin zamanlaması kritik “200 milyon dolarlık yardım kararı”nın esrarengiz yönlere sahip bir açıklama olduğu anlaşılıyor.

        Japonya’nın son birkaç yıldır girdiği dönüşüm süreci Abe’nin bu çıkışını daha da manidar kılıyor. Ülke, 2013 yılında 70 yıldır izlediği “pasifist” dış politikayı terk etmeye başladı. Bu pasifist dış politika, Japonya’yı Soğuk Savaş döneminin kutuplaşmalarından uzak tutup küresel bir ekonomik güce dönüşmesini sağlamıştı.

        Ancak Çin’in yükselişi ve dünyanın diğer bölgelerindeki büyük değişimler Japonya’yı bu pasifizmden vazgeçmeye itti. Japonya yeniden askeri yönü ağır basan bir dünya gücü olmaya çalışıyor. Bu dönüşümü destekleyen bir madde 2013’te Japonya’nın kırmızı kitabına da girdi.

        Abe’nin iki vatandaşına rağmen Ortadoğu oyununa girme ısrarı işte bu stratejik değişimin ürünü. Bu noktada hepinize Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “IŞİD bir maske” sözünü hatırlatmak isterim. Evet IŞİD bir maske. Birileri de bu maskeyi kullanıp iki Japon’u ölüme gönderdiler. IŞİD maskesini kullanan aktörlerden biri veya birkaçı bu eylemle Japonya’yı Ortadoğu’daki küresel satrançtan kovmaya çalıştı. Japonya’nın buna cevabı ne olacak onu da zaman gösterecek.

        Diğer Yazılar